17 Ocak 2018 Çarşamba

İvo Molinas ile Röportaj

Türkiye Yahudileri'nin haftalık Şalom Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni ve başyazarı İvo Molinas'la gerçekleştirdiğimiz röportaj...

Merhabalar. Öncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Lgbti ailesi olarak şahsınızı ve çalışmalarınızı yakından görmek istiyoruz.

Sizi ifade edecek birkaç kelimeyle başlamak istiyorum. En yalın haliyle İvo Molinas kimdir?

İvo Molinas hayatın gerçeği arayışında olan bir Türk vatandaşıdır.

70 yıllık bir tarihin ürünü olan Şalom’da olmak sizin için ne anlama geliyor?

Barışın ve uzlaşmanın dilini kullanarak ülkemizde makul iklimin oluşmasına bir nebze de olsa katkıda bulunmaya çalışan bir yayın organını yönetmeye çalışmak anlamına geliyor.

Türkiyeli bir yazar olarak pek çok defa kendinizi bir “Türk” olarak nitelemenize rağmen aksi yönde çıkan kalkışmalar karşısında nasıl bir tavır sergiliyorsunuz?

Bıkmadan usanmadan Türk olduğumu anlatmaya çalışıyorum.'Türk' sıfatının sadece ırksal referansıyla değil , bu coğrafyada doğup büyüyen , herkes gibi vatandaşlık özelliğine sahip , ötekiyle benzer insani, ulusal veya evrensel refleksler gösteren eşit haklara sahip bir insan topluluğu üzerinden değerlendirilmesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.

İkinci dünya savaşında yaşanan travmaların Yahudi toplumu üzerindeki etkisi gün geçtikçe azalmış gibi görünse de, dünya hâlâ yaşanması güç bir gezegen olma gerçeğini barındırmaya devam ediyor. Günün birinde çeşitli inançların gerçek anlamda barış ve huzur içinde bir arada olacağına inanıyor musunuz?

Hayır inanmıyorum. İnsanın yaratılış kodlarında olan yıkıcı dürtüler değişime/evrilmeye uğramadığı sürece gerçek anlamda barış ve huzuru insanlığın hiç bir zaman göremeyeceğini düşünüyorum.

Yanılmıyorsam Hitler döneminde hayvanların ve doğanın korunmasına yönelik çeşitli yaptırımlar yaşanmışken; sistem kendisine düşman gördüğü sayısız kimseyi de ortadan kaldırmaya ant içmiş bir topluluk yaratmıştı. Örneğin Yahudiler, Sovyetler rejimine destek sunanlar, engelli kimseler ve eşcinseller yok edilmek istendi. Yaşanan bu trajedinin tüm toplumlar üzerinde yıkıcı bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek. Sizce bu etkilerden sıyrılmak adına Yahudi toplumu daha başka ne tür önlemler almalıdır?

Yahudiler kendi özelinde İsrail Devleti'ni kurarak bir anlamda yaşanan büyük trajedinin etkisini en aza indirmeye çalıştılar. Lakin dünyada ne ırkçılık ne xenofobia ve ne de antisemitizm azalmış durumda. Tersine , ikinci Dünya Savaşı sonrası göreli olarak azalan bu sapkın eğilimler başta ekonomik ve ideolojik olmak üzere bir kaç nedenle tekrar su yüzüne çıkmaya başladı.Diğer bir deyişle, özellikle Diaspora'daki yahudiler yaşanılan travmanın etkisinden kurtulamamanın yanı sıra yeni dalga antisemitizm ve yarattığı olumsuz etkilerle baş etmeye çalışıyor günümüzde.

Peki, bu konuda LGBTİ bireyleri ne yapmalılar, tavsiyeleriniz neler olur?

LGBTİ bireyleri de bıkmadan usanmadan kendilerinin de muzdarip olduğu nefret diliyle mücadele anlamında,onun panzehiri olan makul ve uzlaşı dilini kullanarak tüm ayrıştırılan kesimlere destek vermelerini öneriyorum.

Ülkemizde yaşanabilen her türlü kötü hadisenin sebebi olarak hedef gösterilen “Yahudiler”, bu imajı yıkmak adına ne tür önlemler alıyorlar?

Tarihi olayları ve günümüz hadiselerini komplo teorileriyle açıklamaya çalışanlara karşı gerçekleri anlatmaya çalışıyorlar.Başarılı olmaları önyargı ve bilgisizliğin geçer akçe olmaya başladığı bir devirde kolay değil .

Yahudi inancında eşcinsellik konusu tartışılmaya devam ediliyor, bu konuda sizin görüşünüz nedir?

Yahudi inancı eşcinselliği hoşgörüyle karşılamıyor.Lakin hayat, dini inançların ötesinde farklı dinamiklere ve gerçeklere de sahip. Dolayısıyla 'öteki' yi anlamaya çalışma en doğru yol olmalı, onun yaşam biçimi ve görüşlerine katılmıyorsan da .

Herhangi bir yakınınızın eşcinsel eğilimi olduğunu öğrendiğinizde ilk tepkiniz ne olurdu?

Zor bir soru. Lakin insanın alıştığı normlarda görebileceği temel farklılık karşısında ilk anda tepki vermesi zihin yapısı itibariyle bence son derece doğal ve kabul edilebilir bir refleks. Ancak buna alışmak ve kabullenmek de o derece insanidir diye düşünüyorum.Ayrıca LGBTİ bireylerinin ötekileştirilme çabalarına karşı çıkmak da insani bir tepki olacaktır.

Şalom gazetesinde LGBTİ bireylerinin varlığını destekler misiniz?

Ne pozitif ne de negatif ayırımcılık yaparım. Kim olursa olsun, ne tür cinsel eğilimde olursa olsun , önemli olan insanın bir işe kaabiliyetleri ve motivasyonu ile uygun olup olmamasıdır.

“27 Ocak Uluslararası Holokost Anma Günü” için Şalom Ailesi olarak planlarınızdan bahsedebilir misiniz?

Her yıl olduğu gibi gazetemizde de en geniş şekliyle anılacak.

Ve son olarak Filistin konusuna değinmek istiyorum. Ülkemizde yaşayan pek çok kimse Yahudi toplumuyla empati kurarken onların da benzer konularda Filistinlilere ve bölge halklarına karşı daha sağduyulu davranmalarını beklemekteler. Çift taraflı alınan sert önlemler ve Filistin topraklarının işgal edildiği fikri çatışma ortamını hep daha da alevlendiriyor. Bu konudaki düşüncelerinizin ne yönde olduğunu öğrenebilir miyiz? Bu sorunun çözümü hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Ne tarihte ne de bugün , İsrail dahil , hiç bir devlet masum değil, olmadı..İnsanın fıtratında olan yok edicilik ve yaşamda kalmak adına düşman bellediğini yok etmek davranış biçimi var oldukça kimse masum olmamaya devam edecek.

Filistin meselesine gelince ,1947'deki BM Güvenlik Konseyi'nin iki ayrı devlet kurulması kararına Filistinliler de katılsalar ve devletlerini kursaydılar bugün nasıl bir Ortadoğu'dan bahsediyor olacağımızı öngörmek zor ama mutlaka bugünün sorunlarının çok uzağında olma ihtimali çok büyük olacaktı.Şimdi ise mesele gittikçe çözümsüzlüğe gitmekte. Her iki tarafın ve özellikle Filistin tarafında barışı telaffuz edenlerin sayısı az oldukça barışı biz göremeyeceğiz.

Barışı gerçekleştirebilecek iki lider vardı; biri Rabin'di diğeri Arafat. İlkini İsrailli faşist dinciler öldürdü, diğeri ise Rabin yaşarken sunulan barış anlaşmasından son anda vazgeçti.Bugün bu ikilin çok uzağındaki liderlerle barış pek mümkün görülmüyor. Sadece sokaktaki halkın , özellikle Filistin tarafında güçlü bir barış iradesi göstermesi durumunda barıştan ancak bahsedilmeye başlanabileceğine inanıyorum...

İçtenlikle verdiğiniz yanıtlar için http://lgbti.org adına çok teşekkür ediyorum, sağlıcakla kalın.

Varlık ERGEN

16 Ocak 2018 Salı

İslam eşcinselliğe değil; zorbalığa karşıdır!

Yazar, İlahiyatçı Recep İhsan Eliaçık ile gerçekleştirdiğimiz röportaj...

İslam’da LGBTİ bireylerin yeri nedir?

Yaygın dinî kanaate göre, geçmişte helak oldukları ve Lut kıssasından dolayı da lanetlenmeleri gerektiği yönündedir. Bu doğru bir görüş değil. Lut kıssasında dışlanan şey baskı, zulüm ve zorbalıktır. Kavmin zenginlikten şımarmış ileri gelenleri, kendi cinsel eğilimlerini insanlara, özellikle de gençlere zorla dayatıyorlardı. Hasbahçelerindeki eğlenceler için şehirde ‘genç oğlan’ arıyorlar, hangi ailede varsa onu kırbaç zoruyla alıp götürüyorlardı. Bu nedenle Lut’un evini bastılar, kapıya dayandılar, gelen misafirleri bize ver dediler, gelen gençleri zorla alıp götürmeye kalktılar. İşte bu tutuma kızılıyor kıssada. Dolayısıyla Kur’an’ın lanetlediği baskı, zulüm ve zorbalıklardır. Kim ve ne adına yapılıyorsa yapılsın fark etmez. İnsanların yatak odasını ve cinsel yaşantılarını araştırmak tecessüse girer ve yasaklanmıştır. İnsanların özel hallerini araştırmak ve buradan bir nefret söylemi geliştirmek doğru değildir. LGBTİ bireylerinin tercihleri kendi özel halleri olup, kamusal alanda hak ve özgürlükler bakımından eşit görülmelidirler. Hele bir kamu gücü olarak devletin resmi dini, mezhebi, etnik kimliği, ırkı, kişi kültü olamayacağı gibi cinsiyeti de olamaz.

Neden her İslam ülkesi İslamı farklı uyguluyor? Rehber kitap Kuran'ı Kerim ise neden bu farklılık?

Ana konularda İslam’ın ne olduğuna ilişkin pek farklılık olmaz. Mesela hangi müslümana sorsanız ‘öldürmek, çalmak, rüşvet, tecavüz, şirk vb. kötü; adalet, barış, dürüst olmak, hak yememek, komşuya iyi davranmak, zulmetmemek vb. iyidir’ der. Bunlarda kimse ihtilaf etmez, ama iş icraata gelince kişi bunları söyler ama tam tersi bunların yapan birisi olabilir. Yani farklılıklar ve bunlardan kaynaklanan yanlışlıklar daha çok icraattadır.

Mesela İran'da cinsiyet geçişi yapan bir trans birey kabul görülürken bir gay neden asılıyor?

Cinsiyet değiştirmenin serbest olması doğru, gay bireyin asılması ise yanlış bir uygulamadır. Dinî temeli de yok. İran devletinin cinsiyetçi yaklaşımını gösteriyor. İran’da devletin hem resmi dini (İslam) hem resmi mezhebi (Caferi) hem de resmi cinsiyeti (erkek, heteroseksüel, ataerkil) var. Aşağı yukarı Türkiye Devleti de öyle; Müslüman/Sünni/Türk/Erkek/Heteroseksüel/Ataerkil… Halbuki devletlerde bunların hiçbiri olmaz, bunlar karşısında tamamen eşit mesafede durması gerekir. Taraf olacağı şey adalet, karşı olacağı şey de her tür baskı, zulüm ve zorbalıktır.

Nefret söylemlerinin temelinde neler yatıyor olabilir ve yine bu söylemler karşısında ne gibi önlemler alınabilir?

Nefret söylemleri din, mezhep, ırk, bölge, cinsiyet vb. bir çok sebepten kaynaklanıyor olabilir. Bunun panzehiri dinleri, inançları, mezhepleri, ırkları, bölgeleri, renkleri, cinsiyetleri, cinsel tercihleri ne olursa olsun tüm insanların Yaratıcı katında ve kanun önünde eşit ve özgür görmektir. Kur’an sizin en şerefliniz en takvalı olanınızdır der. Takva kişinin kendisine, çevresine, doğaya ve tüm canlılara zarar vermekten sakınması demektir. Bütün bunlardan sakınarak yaşayan bir LGBTİ birey, her gün bir canlıya, doğaya, çevreye zarar vererek yaşayandan daha değerlidir.

Siyasiler LGBTİ bireylerine yönelik işlenen suçlara karşı neden sesiz?

Seçmenin tepki göstermesinden ve oy kaybetmekten korkuyorlar. Genelde şöyle bir kanaat var; birisi eşcinsellik üzerine konuşuyorsa ‘demek ki onda da var bir şey’ gibi bakılıyor. Ataerkil maço kültürün bunu konuşmaya bile cesareti yok. Çünkü özgür, rahat, kendiyle barışık değil, cinsiyetinin içine hapsolmuş, onu aşamıyor. İnsanlar genelde böyledir; din, mezhep, tarih, örf, ırk, renk, cinsiyet çoğumuzun zindanı, bunları aşamayız. Karar, tutum ve davranışlarımız bunların etkisi altındadır. Ancak özgür ve yüce ruhlar bunları aşarak düşünür ve karar verirler.

LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargılar topluma ne yönde dönüş sağlıyor?

Cinsiyetçi bir nefret söyleminin oluşmasına neden oluyor. Halbuki “kişinin cinsiyeti, cinsel tercihi bizi ilgilendirmez, kendi özelidir. Özel hayatı tecessüs edemeyiz, önemli olan kişinin insanlara, komşusuna, çevreye, doğaya, canlılara, hayvanlara vs. nasıl davrandığıdır. Allah da bunlara bakar” şeklinde bir inanç ve kültür oluşsa bu sorunlar aşılır. Bunu üretecek olan da paradoksal bir şekilde yine dinî kültürdür.

LGBTİ bireylerine karşı yapılan ötekileştirme, ayrımcılık ve önyargıların ortadan kaldırılabilmesi için neler yapılmalıdır ?

İnsan hakları temelinde bir bilinç yaratılmalı ve bunun elbirlik mücadelesi verilmelidir.

LGBTİ bireylerine en çok fazla destek hangi kesimden gelmektedir ve bunun sebebi sizce neler olabilir?

İnsan hakları, özürlük ve eşitlik noktasında daha bilinçli olan kesimlerden destek geliyor çünkü bunlar insani bilinç bakımından daha ilerideler.

Bir müslüman LGBTİ haklarını savunabilir mi?

Savunabilir tabi. LGBTİ hakları insan haklarından bağımsız değildir onun bir parçasıdır. LGBTİ haklarını savunmak LGBTİ olmak demek değildir. Mesela ben LGBTİ birey değilim ama LGBTİ haklarını savunuyorum.

LGBTİ bireylerinin ebeveyn olmaları konusundaki görüşleriniz nelerdir?

Kendi tercihleri, tamamen özel hayatlarının konusudur. Toplumun, devletin veya dini kurumların karışma hakları yoktur. Eğer böyle talepler her geçen gün artıyorsa devlete ve dini kurumlara düşen bunların nasıl yok edileceğinin değil; nasıl bir arada yaşanacağının adil, eşit ve insanî hukukunu ve fıkhını üretmektir.

LGBTİ hakları ne kadar gözetiliyor, işlenen suçların önüne ne kadar geçiliyor?

Haklarının gözetildiği söylenemez hatta toplumun en mazlum kesimi olduğu bile söylenebilir. Çünkü varlıkları tanınmıyor, tahammül edilemez bulunuyorlar. Hatta onlarla konuşmaktan, kaldırımda yan yana yürümekten bile kaçıyorlar, bu çok gayri insanî bir tutum.

Evlilik eşitliği “eşcinsel evlilik” hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu da kişilerin kendi özel hayatları ve tercihleriyle ilgilidir. Başkalarına dayatmadıkları ve kendileri gibi olmayanları ötekileştirmedikleri sürece sorun yok. Özel hayatın dokunulmazlığına girer. Böyle bir durum karşısında devlet bununla ilgili hukuk, din de fıkıh üretmek durumunda. Bırakın hukuk ve fıkıh üretmeyi üzerinde konuşamıyorlar bile. Zihnen özgür ve rahat değiller. Sorunlu, kompleksi ve baskı altındalar. Osmanlı da bile zenne (eşcinsellik) hukuku üretilmişti, padişahın önünden resmi geçit yaparlardı. Toplumsal bir kesim olarak tanınırlardı. Evliya Çelebi Seyehatnamesi’nde anlatır.

Genel ahlak adı altında LGBTİ bireylerine yönelik konulan yasaklar ve engeller konusundaki görüşleriniz nelerdir?

Genel ahlak dediğimiz şey nedir? Evrensel suçlardır; Öldürmek, çalmak, iftira, tecavüz, rüşvet, baskı, zulüm, zorbalık… Bunların hepsi Kur’an’da kebair (büyük günahlar) olarak yasaktır. Genel ahlak bu. Bunları kim yaparsa yapsın engel olunmalı hatta cezalandırılmalıdır. Kur’an’da dört şeyin cezası var; Katillik, hırsızlık, iftira ve zina/tecavüz. Bunların hepsi de insan hakları ile ilgilidir. Ama mesela namaz, oruç, hac, başörtüsü bunların cezası yok. Kişinin kendi özeline bırakılmış, hatta içkinin bile cezası yok zira içki içmek değil; sarhoş olmak haram. Bugün bile sarhoş halde dünyanın hiçbir yerinde trafiğe çıkamazsınız.

Ailenizin bir ferdinin LGBTİ bireyi olduğunu varsayarsak bu konudaki tutum ve davranışlarınız ne yönde olurdu?

Yukarıda dediğim gibi LGBTİ olmayı tamamen kişinin özel hayatı olarak gördüğümden kendi cinsiyet, kimlik ve eğilimlerimi ona dayatmazdım. Bir şey olmaya zorlamazdım, zorbalığa uğruyorsa yanında olurdum. Kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına yapmazdım. Ahlakın evrensel ilkesi budur. Kur’an’da şöyle denir: Kimsenin yükü kimseye yüklenmez.

Teşekkür ederiz...

15 Ocak 2018 Pazartesi

Lezbiyenlik biyolojik mi, yoksa psikolojik mi?

Hiç kimsenin aklına heteroseksüelliğin biyolojik mi psikolojik mi olduğu sorusu gelmez. Oysa eşcinsellik, heteroseksüelliğin normal kabul edilip yüceltildiği toplumlarda norm dışı bir yaşam tarzı olarak görüldüğü için nedenleri şiddetle aranılan bir şeydir. Bir kadının kendi hemcinsine duygusal, cinsel eğilimler göstermesi ille de psikolojik ya da biyolojik bir temellendirmeye ihtiyaç duymaz. Asıl önemli olan böyle bir duygulanımı hissediyor olup olmamaktır. Karmaşık insan yapısını açıklamak ne kadar zorsa, tamamen insani bir duygulanım ve etkileşim olan böyle bir şeyi açıklamak da o kadar zor. Hissedilir ve yaşanır, işte o kadar!…

Eşcinsellik, heteroseksüellik gibi olağan bir varoluş olarak görülmediği için bu soru hep sorulur ve bu sorunun altında yatan eşcinselliğin bir bozukluk, bir hastalık olarak algılanması. Yanıtı ne olursa olsun ataerkil bir toplumun muhtemel yaklaşımı eşcinselliği iyileştirme yönünde olacaktır ki, bu durumun örnekleri tarihte mevcut.

WestHollywood/Chelsea @ Geocities - 05/2011