16 Aralık 2017 Cumartesi

Nez Saygıner İle Röportaj

Bu yıl Miss Internation Queen 2018 Uluslararası trans güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil eden Nez Saygıner ile yaptığımız röportaj.

Nez Saygıner kimdir, bize kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben Nez Saygıner 13 haziran 1995 Antalya doğumluyum ve Antalya'da yasıyorum, ailemin tek çoçuğuyum. Akdeniz Üniversitesi muhasebe mezunuyum, modellik ve mankenlik yapıyorum

Bu yıl Miss Internation Queen 2018 Uluslararası trans güzellik yarışmasında Türkiye'yi temsil ediyorsunuz, yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

Hayalim zaten modellik ve Mankenlık yapmak, podyumda olmaktı. Zaten dünyanın en kapsamlı ve en prestijli trans güzellik yarışması olan Miss International Queen'e son zamanlarda Türkiye gibi büyük ve gelişmiş bir ülkenin katılmaması ve Türk toplumundaki transfobinin ve trans önyargısını ortadan kaldırmak biz trans kadınlara imkan verildiğinde neler yapabileceğimizi göstermek istedigim için katılma kararı aldım.

Bize yarışmadan biraz bahseder misiniz?

Miss International Queen Uluslararası Trans Güzellik Yarışması dünyanın en büyük ve en prestijli, en kapsamlı ve en eski trans güzellik yarışmasıdır. Yarışma Tayland'ının pattaya şehrinde Tiffany Show antik tiyatrosunda gerçekleşmektedir. 24 Şubat'ta 14 günlük kamp süreci başlayıp 10 Mart'ta yarışma finali olacak.  Final sahnesinde yarışacak olan 26-30 finalist vardır

Yarışmaya katılacağınızdan ailenizin haberi var mı?

Evet, katılacağım yarışmadan ailemin haberi var. Her konuda olduğu gibi gene bu konu'da da en büyük destekçim her zaman olduğu gibi ailem oldu. Beni bu süreçte yalnız bırakmadılar, hep yanımdalar. Özellikle annem yarışmaya katılmamdaki en büyük destekçim.

Hayatınızda kimse var mı?

Evet, hayatımda birisi var. Ailemden sonra yanımda olan Arkadaşlarım ve sevgilim oldu, o da benim en büyük destekçim. Sevgilim spor Antrenorü olduğu için Yarışmaya hazırlanma sürecindeki diyet ve spor kısmanda bana çok yardımcı oluyor.  Yarışmaya katılmamdaki destekçilerimden birisidir sevgilim.

Tayland’ta ne olacak? Yarışma öncesi kamp vs. olacak mı? Sizi nasıl bir süreç bekliyor?

Evet, Tayland'tan 24 Şubat’ta 14 günlük bir kamp süreci başlayacak kamp süreci içerisinde farklı kültürler den insanlarla tanışıp kaynaşacağız. Farklı kültürden translarla arkadaş olacağız, bir bütün olacağız. Yarısma finalinde koreografi çalışmaları, ülkenin önemli yerlerini gezme,  fotoğraf cekimleri, yarısma finalinden önce her ülkenin geleneksel kostümünü giyeceğiz, uluslararası geleneksel kostüm yarısması ve herkesin özel yeteneklerini sergileyeceği özel yetenek yarışması da olacak.

Dereceye gireceğinizi düşünüyor musunuz?

Tabii ki öncelikle kendime inanıyorum, sonra da güveniyorum çünkü inanmak başarmanın yarısıdır. Hayatta imkansız diye hiç bir şey yoktur

Sinema ve dizi oyunculuğu.. gibi bir teklif gelse düşünür müsünüz?

Evet düşünürüm, hayatımı film yapmak isterdim mesela. Bir çok örneği var ama olsun ben gene de yapmak isterdim, trans bir bireye geçiş zamanımdaki yaşadığım zorlukları anlatan bir sinema filmi yapmak isterdim.

Trans bir kadın model olarak; LGBTİ bireylere mesajın nedir?

MUCİZELERE İNANIN HERKESİN BİR YILDIZI VAR, O YILDIZI BULUP ORTAYA ÇIKARIP HAYATIMIZI DEĞİŞTİRMEK BİZİM ELİMİZDE, HERKES HAYALLERİNİ ÖZGÜRCE GERÇEKLEŞTİRSİN.

Ekleme yapmak istediğiniz başka bir konu var mı?

Hayır, eklemek istediğim bir şey Yok, bana bu röportaj ayırdığınız için çok teşekkür ederim LGBTİ olarak heryerdeyiz

Biz teşekkür ederiz, başarılar.

24 Kasım 2017 Cuma

CHP'li Altıok'tan 'LGBTİ Yasaklarına' Tepki

'TÜRKİYE'DE ORGANİZE ŞEKİLDE NEFRET SUÇU İŞLENİYOR'

Ankara Valiliği, LGBTİ örgütleri tarafından yapılması planlanan LGBTİ film günleri etkinlikleriyle, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi ve sergi gibi tüm etkinlikleri yasakladığını duyurdu.

Valiliğin yaptığı açıklamada etkinliklerin halkın sosyal sınıf, ırk, din bakımından farklı bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik edeceği iddia edildi.

Ankara Valiliği, LGBTİ örgütleri tarafından yapılması planlanan LGBTİ film günleri etkinlikleriyle, sinevizyon, tiyatro, panel, söyleşi ve sergi gibi tüm etkinlikleri süresiz şekilde yasakladığını duyurdu. CHP’den tepki geldi. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Zeynep Altıok yasak kararına ilişkin basın açıklamasında “Asıl, halkı farklılıklarını bahane ederek ayıran ve ötekileştiren, ayrım yapan ve kutuplaştıran Ankara Valiliği’nin aldığı bu karardır” dedi.

Altıok, yaptığı açıklamada Ankara Valiliği’nin yasak kararının hukuki olmadığını belirterek Valiliğin yasak kararının eril, cinsiyetçi ve ötekileştirici olduğunu ifade etti.

Zeynep Altıok’un açıklamalarının satır başları şu şekilde;

VALİLİK ANAYASAYI ÇİĞNİYOR

Valilik yasak kararında “kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasını tehlikeye düşürebileceği göz önünde bulundurulduğunda” diyor. Hangi hak hangi özgürlük? Valilik asıl bu kararla özgürlüklere ve anayasal haklara darbe vurmuştur. Peki Valiliğin koruması gereken LGBTİ'nin hakları ne olacak? Anayasa’nın 10. Maddesi “herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir” diyor. Valiliğin bu kararı dinci, eril, cinsiyetçi ve ötekileştirici zihniyetle alınmış bir karardır. Hukuki bir karar değildir! Valilik anayasayı ve evrensel insan haklarını çiğniyor.

BU KARAR LAİKLİĞE DE AYKIRIDIR

Anayasa’nın 13. Maddesi “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz” diyor. Yani OHAL dahi olsa siz kişilerin ifade özgürlüğüne karışamazsınız. Yani LGBTİ’nin etkinliklerini “Ahlaka aykırı” bulan Ankara Valiliğinin yasak kararı Laikliğe de aykırıdır.

AHLAK DIŞI OLAN LGBTİ BİREYLERE, KADINA ŞİDDETİ ve ÇOCUK İSTİSMARINI YASAKLAMAMAK HATTA MEŞRULAŞTIRMAKTIR

Çocuk tacizinde dünya üçüncüsü, çocuk gelinde Avrupa birincisi olan ve daha önce Avrupa Komisyonu Türkiye İlerleme raporunda LGBT yurttaşlara yönelik ayrımcılığın ifade edildiği ülkenin başkentinin valiliği aldığı bu yasak kararıyla bütün LGBTİ’yi “ahlak dışı” bulduğunu da itiraf ediyor. Cinsel tercihin farklı olması ahlak dışılıkla eşdeğer şekilde tanımlanamaz. Ahlak dışı olan çocuk tacizlerine ses çıkarmayan, kadına şiddette görmezden gelen ve LGBTİ'yi hedef gösteren ötekileştiren idare anlayışının tutumudur. Burada sansürlenen “ahlak dışılık” değil; sanatın kendisidir. Sanat, ayrıştırmaz aksine farkındalık, merhamet ve hoşgörü gibi bu iktidarın yok etmeye çalıştığı duyguları ve davranışları diri tutar.

ORGANİZE ŞEKİLDE NEFRET SUÇU İŞLENİYOR

Akp Genel Başkanı daha geçen aylarda kimsenin yaşam tarzına karışmadığını iddia ederken birkaç ay sonra Bursa’da bir belediyemizi LGBT bireylerin temsil hakkını savunduğu için hedef aldı. Akp genel başkanı “Allah şaşırtmasın. Bir partide ölçü kalmayınca işte böyle nereye savrulacağı belli olmuyor” dedi. Asıl şaşıran ve söylem olarak “savrulan” Saray rejimidir. Akp Genel Başkanı, bakanı, milletvekili, müftüsü, bürokratı devamlı ayrımcı bir dil ile vatandaşları hedef gösteriyor. Bu söylem yarattıkları eğitimsizlik ve yozlaşma kültürü içinde şiddete dönüşüyor. Şiddet ise cezasızlıkla ödüllendiriliyor. idari birimler de tıpkı Ankara örneğinde olduğu gibi nefret üretmede başarılı. hukukun değil de sarayın arkasından gidiyor! Özetle şu anda Türkiye’de organize şekilde nefret suçu işleniyor.

27 Ekim 2017 Cuma

Östrojen Hormonu Tedavisi Hakkında Bilgi

Merhaba, ben UCSF Transseksüel Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi'nde Klinik Hizmetler Müdürü Dr. Maddie Deutsch. Sizden kadına geçişinizle ilgili bazı riskler, beklentiler, uzun vadeli düşünceler ve ilaçlar hakkında konuşmak istiyorum.

Birçok insan hormonal değişikliklerin hızlı bir şekilde gerçekleşmesi için isteklidir. Ancak, yaptığınız değişikliklerin kapsamının ve oranının birçok faktöre bağlı olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Bu faktörler genetiğinizi, hormon almaya başladığınız yaşı ve genel sağlık durumunuzu içerir.

Hormon tedavisinin etkilerini ikinci bir ergenlik olarak düşünün ve ergenliğin normalde tüm etkilerin görülmesi yıllar alır. Daha yüksek dozlarda hormon almak mutlaka daha hızlı değişiklikler yapmaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Ve herkes farklı olduğu için, ilaçlarınız veya dozajlarınız arkadaşlarınızınkilerden veya kitaplarda veya çevrimiçi olarak okuduklarınızdan çok farklı olabilir.

Hormon terapiniz ilerledikçe değişikliklerin gerçekleşmesini bekleyebileceğiniz dört alan vardır.

Fiziksel değişiklikler

İlki fizikseldir.

Muhtemelen farkedeceğiniz ilk değişiklikler, cildinizin biraz daha kuru ve daha ince olacağıdır. Gözenekleriniz küçülecek ve daha az yağ üretimi olacaktır. Çürük ve kesilmelere daha yatkın hale gelebilir ve ilk birkaç hafta içinde ter ve idrarınızın kokusunun değişeceğini fark edersiniz. Aynı zamanda daha az terlemeniz de olasıdır.

Bir şeylere dokunduğunuzda, “farklı hissedebilirler” ve acıyı ve sıcaklığı farklı algılayabilirsiniz.

Muhtemelen birkaç hafta içinde meme uçlarınızın altında küçük “tomurcuklar” geliştirmeye başlayacaksınız. Bunlar, özellikle dokunuş için biraz ağrılı olabilir ve sağ ve sol taraf düzensiz olabilir. Bu normal meme gelişimi sürecidir ve yaşadığınız her acı birkaç ay boyunca önemli ölçüde azalır.

Meme gelişiminin kişiden kişiye değiştiğini not etmek önemlidir. Herkes aynı oranda gelişmez... Diğer tüm kadınlar gibi, transeksüel kadınların göğüsleri de büyüklük ve şekil bakımından değişkenlik gösterir ve bazen birbirleriyle eşit olmazlar.

Vücudunuz kilonuzu yeniden dağıtmaya başlayacaktır. Kalça ve uyluk bölgelerinde yağ toplanmaya başlayacak ve kollarınız ve bacaklarınızdaki kaslar daha az tanımlanacak ve cildinizin hemen altındaki yağ biraz daha kalın hale geldiğinden daha yumuşak bir görünüme sahip olacaktır. Hormonlar, “bağırsak” olarak da bilinen, karnınızdaki yağ üzerinde önemli bir etkiye sahip olmayacaktır. Kas kütlenizin ve gücünüzün önemli ölçüde azalmasını da bekleyebilirsiniz. Kas tonusunu korumak ve genel sağlığınız için egzersiz yapmanızı öneririm. Genel olarak, diyetinize, yaşam tarzınıza, genetik ve kas kütlenize bağlı olarak hormon tedavisine başladığınızda kilo alabilirsiniz veya kaybedebilirsiniz.

Cildin altındaki yağ arttıkça ve kayarken, gözleriniz ve yüzünüz daha kadın görünmeye başlayacaktır. Bu değişikliklerin tamamen gelişmesi iki veya daha fazla yıl alabileceğinden, herhangi bir sert yüz feminizasyon prosedürünü düşünmeden önce en az bu kadar beklemelisiniz. Değişmeyecek olan şey kalçalarınız, kollarınız, elleriniz, bacaklarınız ve ayaklarınız dahil kemik yapınızdır.

Saç hakkında konuşalım. Göğüs, sırt ve kollar dahil vücudunuzdaki kıllar kalınlıkta düşecek ve daha yavaş büyüyecektir. Ancak hep birlikte ortadan kalkmayabilir. Bunun için elektroliz veya lazer tedavisini düşünebilirsiniz. Tüm kadınların vücut kılı olduğunu ve bunun normal olduğunu unutmayın. Yüz kıllarınız biraz incelebilir ve daha yavaş büyüyebilir ancak elektroliz veya lazer tedavisi olmadan nadiren tamamen kaybolur. Eğer herhangi bir kafa derisi saçsızlığınız varsa, hormon tedavisi yavaşlatmalı ya da durdurmalı, ancak ne kadar büyüyeceği belli değil.

Bazı insanlar ayakkabı büyüklüğünde veya yüksekliğinde küçük değişiklikler fark edebilir. Bu, kemik değişimlerinden değil, ayaklarınızdaki bağ ve kaslardaki değişimlerden kaynaklanmaktadır.

Duygusal durum değişimleri

Hormon tedavisinin ikinci etkisi duygusal durumunuzdur

Genel duygusal durumunuz değişebilir veya değişmeyebilir, bu kişiden kişiye değişir. Ergenlik duyguların bir roller coaster ve geçiş sırasında deneyimleyecek ikinci ergenlik bir istisna değildir. Daha geniş bir yelpazedeki duygulara veya duygulara erişebildiğinizi veya farklı ilgi alanlarına, zevklere veya eğlencelere sahip olduğunuzu veya diğer insanlarla ilişkilerde farklı davrandığınızı fark edebilirsiniz. Psikoterapi herkes için olmasa da, çoğu insan bu yeni düşünceleri ve hisleri keşfetmenize ve yeni bedeninizi ve benliğinizi tanımanıza yardımcı olurken destekleyici psikoterapi kursundan faydalanır.

Cinsel değişiklikler

Hormon tedavisinin üçüncü etkisi doğada cinseldir.

Hormon tedavisine başladıktan kısa bir süre sonra, sahip olduğunuz ereksiyon sayısında bir düşüş olduğunu göreceksiniz; ve bir tane varken, nüfuz etme yeteneğini kaybedebilirsin, çünkü bu kadar sert veya uzun sürmeyecek. Ancak yine de erotik hisleriniz olacak ve orgazm olacaksınız.

Farklı seks davranışlarından ve vücudunun farklı yerlerinden erotik zevk aldığını öğrenebilirsin. Orgazmınız bir “tüm vücut” deneyiminden daha fazla ve daha uzun sürecek, ancak daha az yoğunluğa sahip olacak. Az miktarda saydam veya beyaz sıvının boşalması veya belki de sıvının olmaması ile karşılaşabilirsiniz. Yeni cinselliğinizi mastürbasyon yoluyla ve dildo, vibratörler gibi seks oyuncakları ile keşfetmekten ve denemekten korkmayın. Varsa cinsel partnerinizi dahil edin.

Testisleriniz orijinal boyutlarının yarısından daha azına daralacak olsa da, çoğu uzman gelecekteki genital cerrahi için mevcut olan skrotal cilt miktarının etkilenmeyeceği konusunda hemfikir.

Üreme sistemi değişiklikleri

Hormon tedavisinin dördüncü etkisi üreme sistemi üzerindedir.

Hormon tedavisine başladıktan birkaç ay sonra kalıcı ve geri dönüşümsüz steril olacağınızı varsaymalısınız. Bazı insanlar hormon terapisinde sperm sayımını koruyabilir veya hormon terapisini durdurduktan sonra sperm sayımlarını geri alabilir, ancak bunun sizin için uygun olmayacağını varsaymalısınız.

Bir çocuğu kendi sperminizden ebeveynlik etmek isteyebileceğiniz bir ihtimal varsa, sperminizi sperm bankasında korumak konusunda doktorunuzla konuşmalısınız. Bu işlem genellikle 2-4 hafta sürer ve yaklaşık 2000 - 3000 ABD Doları tutarındadır.

Hormon tedavisinin etkisinin birçoğu, geri almayı bırakırsanız geri dönüşümlüdür. Onların geri alınma derecesi ne kadar zaman harcadığınıza bağlıdır. Meme büyümesi ve muhtemelen kısırlık geri dönüşümlü değildir. Testislerin çıkarılması veya genital yeniden atama ameliyatı olan bir orşiektominiz varsa, daha düşük dozda hormon alabileceksiniz, ancak kemiklerin zayıflamasını önlemek için en az 50 yaşına kadar hormonlar üzerinde kalmalısınız. osteoporoz olarak.

Tedaviler

Şimdi tedaviler hakkında konuşalım. Trans kadınlar için çapraz cinsiyet hormonu tedavisi üç farklı türde ilacı içerebilir: Östrojen, testosteron blokerleri ve progesteronlar.

Estrojen

Östrojen çoğu kadın özelliklerinden sorumlu olan hormondur. Geçişin fiziksel değişikliklerine ve duygusal değişikliklerin çoğuna neden olur. Östrojen bir hap olarak, enjeksiyonla veya krem, jel, sprey veya bir yama gibi birkaç cilt preparatı ile verilebilir.

Haplar uygun, ucuz ve etkilidir ancak sigara içiyorsanız veya 35 yaşından büyükseniz daha az güvenlidir. Yamalar çok etkili ve güvenli olabilir, ancak her zaman giyilmeleri gerekir. Ayrıca cildinizi tahriş edebilirler. .

Çoğu trans kadın enjeksiyon yoluyla östrojen ile ilgilenmektedir. Östrojen enjeksiyonları, çok yüksek ve değişken dalgalı östrojen seviyelerine neden olabilir; bu durum, ruh hali dalgalanmaları, kilo alımı, sıcak basmaları, kaygı veya migrenlere neden olabilir. Ek olarak, bu yüksek seviyelerin uzun vadedeki etkileri hakkında çok az şey bilinmektedir. Enjeksiyonlar kullanılırsa, düşük bir dozda olmalı ve rahatsız edici yan etkilerin olabileceği ve enjeksiyonların başka biçimlere kapatılmasının ruh hali dalgalanmalarına veya sıcak basmalara neden olabileceği anlayışıyla yapılmalıdır.

Birçoğunun duymuş olabileceğinin aksine, geçişinizin azami etkisini az miktarda östrojenle başarabilirsiniz. Yüksek dozlarda almak mutlaka değişiklik yapılmasını sağlamaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Genital cerrahi veya orşiektomi yapıldıktan sonra - testislerin çıkarılması - östrojen dozunuz düşecektir. Testisleriniz olmadan, dişil özelliklerinizi ve genel sağlığınızı korumak için daha az östrojen gerekir

Östrojen sırasında sağlığınızı izlemek için doktorunuz düzenli aralıklarla karaciğer fonksiyonlarınızı ve kolesterolü kontrol edecek ve sizi diyabet için tarar.

Testosteron blokerleri

Testosteron blokerlerine geçelim.

Testosteronu bloke edebilen ve iki kategoriye ayrılan birkaç ilaç vardır: Vücudunuzdaki testosteronun etkisini engelleyenler ve bunun üretimini önleyenler. Testosteron blokerlerinin çoğu çok güvenlidir ancak yan etkileri olabilir.

En sık kullanılan spironolakton blokeri, özellikle ilk kez kullanmaya başladığınızda aşırı idrara çıkmanıza ve baş dönmesi veya baş dönmesi hissetmenize neden olabilir. Bu ilaçla bol miktarda sıvı içmek önemlidir. Spironolakton böbrek sorunu olan insanlar için tehlikeli olabileceğinden ve bazı tansiyon ilaçlarıyla etkileşime girdiğinden, doktorunuzla tam tıbbi geçmişinizi ve aldığınız tüm ilaçların adlarını paylaşmanız çok önemlidir. Spironolaktonun nadir görülen ancak potansiyel olarak tehlikeli bir yan etkisi, kalbin durmasına neden olabilecek potasyum üretimindeki büyük bir artıştır, bu nedenle bu ilaçta potasyum seviyelerinizi düzenli aralıklarla kontrol ettirmelisiniz.

Finasterid ve dutasterid, cilt, saç ve prostat üzerinde etkili olan testosteronun spesifik bir formu olan dihidrotestosteron üretimini önleyen ilaçlardır. Bu ilaçlar, spironolaktondan daha zayıf testosteron blokerleridir, ancak az yan etkisi vardır ve spironolaktonu tolere edemeyenler için yararlıdır. Spironolakton ile aynı anda bu ilaçlardan birini almanın herhangi bir yararı olup olmadığı açık değildir.

Progesteron

Son olarak, Progesteron hakkında konuşalım.

Progesteron hem trans kadınlar hem de sağlayıcılar arasında sürekli bir tartışma kaynağıdır. Geliştirilmiş ruh hali ve libido, arttırılmış enerji ve daha iyi meme gelişimi ve vücut yağının yeniden dağıtılması gibi pek çok faydaya sahip olduğuna inanılmasına rağmen, bu iddiaları destekleyecek çok az bilimsel kanıt vardır. Bununla birlikte, bazı trans kadınlar progesterondan bu faydaların bir kısmını veya tamamını yaşadıklarını söylüyorlar. Progesteron hap olarak alınabilir veya krem ​​halinde uygulanabilir.

Riskler

Peki riskler neler? Kan pıhtıları, felç ve kanser gibi şeylerin riski azdır, ancak yükselebilir. Transeksüel kadınlarda kanser riskleri hakkında çok fazla bilimsel kanıt yoktur. Prostat kanseri riskinizin düşeceğine inanıyoruz, ancak emin olamadığımızdan, yaşınıza göre standart test yönergelerine uymalısınız. Meme kanseri riskiniz biraz artabilir, ancak yine de transeksüel olmayan bir kadına göre daha az risk altında olacaksınız. En az 2-3 yıl hormon kullanıyorsanız, doktorunuzla görüştükten sonra yaşınıza ve risk faktörlerine bağlı olarak meme kanseri taramasına başlamanızı öneririz. Trans kadınlara östrojen kullanımı hakkında çok fazla araştırma olmadığından, bilhassa yıllardır östrojen kullananlar için bilmeyeceğimiz başka riskler olabilir.

Sonuç olarak, lütfen sabırlı olun ve deneyimlemek üzere olduğunuz ergenlikle ilgili tüm değişikliklerin gelişmesinin yıllar alabileceğini unutmayın.

Okuduğunuz ve sağlığınıza özen gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

Kaynak: https://transcare.ucsf.edu/article/information-estrogen-hormone-therapy

Testosteron Hormon Tedavisi Hakkında Bilgi

Merhaba, ben UCSF Transseksüel Sağlığı Mükemmeliyet Merkezi'nde Klinik Hizmetler Müdürü Dr. Maddie Deutsch. Sizinle kadından erkeğe geçişinizle ilgili bazı riskler, beklentiler, uzun vadeli değerlendirmeler ve ilaçlar hakkında konuşmak istiyorum.

Birçok insan hormonal değişikliklerin hızla gerçekleşmesi için isteklidir - bunu anlıyorum. Ancak, değişikliklerin gerçekleşmesinin derecesinin ve oranının birçok faktöre bağlı olduğunu hatırlamak çok önemlidir. Bu faktörler genetiğinizi, hormon almaya başladığınız yaşı ve genel sağlık durumunuzu içerir.

Hormon tedavisinin etkilerini ikinci bir ergenlik olarak düşünün ve ergenliğin normalde tüm etkilerin görülmesi birkaç yıl alır. Daha yüksek dozlarda hormon almak mutlaka daha hızlı değişiklikler yapmaz, ancak sağlığınızı tehlikeye atabilir. Ve herkes farklı olduğu için, ilaçlarınız veya dozajlarınız arkadaşlarınızınkilerden veya kitaplarda veya çevrimiçi olarak okuduklarınızdan çok farklı olabilir.

Hormon terapiniz ilerledikçe değişikliklerin gerçekleşmesini bekleyebileceğiniz dört alan vardır.

Fiziksel değişiklikler

İlki fizikseldir.

Muhtemelen farkedeceğiniz ilk değişiklikler, cildinizin biraz daha kalın ve daha yağlı olacağıdır. Gözenekleriniz büyüyecek ve daha fazla yağ üretimi olacak. Bazı durumlarda rahatsız edici veya şiddetli olabilen ancak iyi cilt bakım uygulamaları ve genel sivilce tedavileri ile yönetilebilen sivilce gelişebilir. Ayrıca ter ve idrarınızın kokularının değişeceğini ve daha genel olarak terleyebileceğinizi fark edeceksiniz.

Bir şeylere dokunduğunuzda, “farklı hissedebilirler” ve acıyı ve sıcaklığı farklı algılayabilirsiniz.

Göğüsleriniz, bazı göğüs ağrısı veya büyüklüğünde hafif bir düşüş görebilseniz de, geçiş sırasında fazla değişmez. Bu nedenle, bazı göğüs cerrahları göğüs rekonstrüktif ameliyatı yapmadan önce testosteron tedavisinin başlamasından en az altı ay sonra beklemelerini tavsiye etmektedir.

Vücudunuz kilonuzu yeniden dağıtmaya başlayacaktır. Yağ, kalça ve uyluk bölgelerinde bir miktar azalır. Kollarınız ve bacaklarınız daha fazla kas tanımı ve cildin hemen altındaki yağ biraz daha ince hale geldiğinden biraz daha sert bir görünüm kazanacaktır.

Yüz yağınız azaldıkça ve kayarken, gözleriniz ve yüzünüz daha açısal, erkek bir görünüm kazanacak Lütfen kemik yapınızın değişmeyeceğini, ancak gençlerin geç saatlerinde veya yirmili yaşlarının başlarında bazılarının ince kemik değişiklikleri görebileceğini unutmayın. Yüz değişikliklerinin kesin sonucunu görmek 2 veya daha fazla yıl alabilir.

Kas kütleniz artar, kuvvetiniz de artar, ancak bu diyet ve egzersiz gibi çeşitli faktörlere bağlı olacaktır. Genel olarak, diyetinize, yaşam tarzınıza, genetik ve kas kütlenize bağlı olarak hormon tedavisine başladığınızda kilo alabilirsiniz veya kaybedebilirsiniz.

Testosteron daha sesli bir ses çıkarması için vokal akorlarının kalınlaşmasına neden olur. Her transmen testosteron ile seslerinin tam bir derinleşmesi yaşamaz ve bazı erkekler çeşitli vokal teknikleri kullanmanın veya bir konuşma terapistiyle çalışmanın daha rahat ve uygun hissettiren bir ses geliştirmelerine yardımcı olabileceğini görebilir. Ses değişiklikleri testosteronun başlamasından sadece birkaç hafta sonra başlayabilir..  Daha sonra sesiniz yeni tonunu ve kalitesini bulduğu için biraz bozulabilir.

Saç hakkında konuşalım. Göğüs, sırt ve kollar dahil vücudunuzdaki kıllar kalınlıkta artar, koyulaşır ve daha hızlı büyür. Ailenizdeki diğer erkeklere benzer bir vücut kılları modeli geliştirmeyi bekleyebilirsiniz - herkesin farklı olduğunu ve nihai sonuçları görmenin 5 veya daha fazla yıl alabileceğini unutmayın.

Başınızdaki saça ilişkin olarak: trans erkeklerin çoğu, özellikle, bir miktar ön saç derisi saç dökülmesi fark eder. Yaşınıza ve aile geçmişinize bağlı olarak, saçlarda incelme, erkek tipi kellik veya hatta tamamen saç dökülmesi gelişebilir.

Son olarak, herkes yüz kılı hakkında... Sakallar kişiden kişiye değişir. Bazı insanlar oldukça hızlı bir şekilde kalın bir sakal geliştirirken, diğerleri birkaç yıl alırken, bazıları asla tam ve kalın bir sakal bırakmaz. Bu, genetik ve testosteron tedavisine başladığınız yaşın bir sonucudur. Transseksüel olmayan erkekler, farklı derecelerde yüz kıl kalınlığına sahiptir ve trans erkeklerde olduğu gibi farklı yaşlarda geliştirir.

Duygusal durum değişimleri

Hormon tedavisinin ikinci etkisi duygusal durumunuzdur.

Ergenlik duyguların bir roller coaster ve geçiş sırasında deneyimleyecek ikinci ergenlik bir istisna değildir. Daha dar bir duygu ya da duygu yelpazesine erişiminiz olduğunu ya da farklı ilgi alanlarına, zevklere veya eğlencelere sahip olduğunuzu veya insanlarla ilişkilerde farklı davrandığınızı fark edebilirsiniz.

Psikoterapi herkes için değildir, ancak geçiş halindeki kişilerin çoğu yeni düşüncelerini ve duygularını keşfederken yeni bedenlerini ve benliklerini tanımalarına yardımcı olan danışmanlıktan faydalanacaktır.

Cinsel değişiklikler

Hormon tedavisinin üçüncü etkisi doğada cinseldir.

Hormon tedavisine başladıktan kısa bir süre sonra libidonuzda bir değişiklik olduğunu göreceksiniz. Oldukça hızlı bir şekilde, klitorisiniz, uyandığınızda büyüyecek ve daha da büyüyecektir. Farklı seks eylemleri veya vücudunuzun farklı bölümlerinin size erotik zevk getirdiğini görebilirsiniz. Orgazmlarınız belki daha yüksek yoğunlukta ve tüm vücut deneyiminden ziyade cinsel organlarınıza daha fazla odaklanarak farklı hissedecektir. Bazı insanlar testosteron alırken cinsel yönelimlerinin değişebileceğini; bu yeni duyguları, şişelenmelerini sağlamak yerine keşfetmek en iyisidir.

Mastürbasyon ve seks oyuncakları ile yeni cinselliğinizi keşfetmekten ve denemekten korkmayın. Varsa cinsel partnerinizi dahil edin.

Üreme sistemi değişiklikleri

Hormon tedavisinin dördüncü etkisi üreme sistemi üzerindedir.

İlk önce periyotlarınızın daha hafif, daha sonra geldiğini veya sürelerinin kısaldığını fark edebilirsiniz, ancak bazıları tamamen durmadan önce birkaç döngü için daha uzun veya daha uzun süreler fark edebilir.

Testosteron hamile kalma yeteneğinizi büyük ölçüde azaltır, ancak hamilelik riskini tamamen ortadan kaldırmaz. Transseksüel erkekler testosterondayken hamile kalabilir, bu yüzden transseksüel olmayan bir erkekle cinsel olarak aktif kalırsanız, istenmeyen gebeliği önlemek için her zaman bir doğum kontrol yöntemi kullanmalısınız.

Hamile kalacağınızdan şüpheleniyorsanız, testosteron tedavisine son verin ve testosteron fetüsü tehlikeye atabileceğinden en kısa zamanda sağlayıcınızı görün.

Hamilelik sahibi olmak istiyorsanız, testosteron tedavisini durdurmanız ve doktorunuzun gebe kalmaya başlamanın uygun olmadığını söylemesi için beklemeniz gerekir.
Testosteron tedavisi ne kadar sürdüğünüze bağlı olarak, yumurtalıklarınızın yumurta salması zorluğuna bağlı olarak, doğurganlık ilaçları veya hamile olmak için in vitro fertilizasyon gibi pahalı teknikler kullanmanız gerekebileceğini bilmek de önemlidir. Testosteron tedavisi, gebe kalma yeteneğini tamamen kaybetmenize neden olmuş olabilir. Döllenmiş yumurtaları dondurmak bir olasılıktır ancak çok pahalıdır ve her zaman etkili değildir.

Kanser riskleri

Testosteron tedavisi ile ilişkili bazı riskler hakkında konuşalım.

Bir testosteron dozu kaçırırsanız veya dozunuzu değiştirirseniz, az miktarda lekelenme veya kanama olabilir. Ancak süreleriniz durduysa, herhangi bir kanama veya lekelenme olduğunu doktorunuza bildirdiğinizden emin olun; bu durumda bir kanamayı uterusun dengesizliği belirtisi olmadığından emin olmak için bir ultrason isteyebilirsiniz. Bazen böyle bir dengesizlik transseksüel erkeklerde oldukça nadir olmasına rağmen, öncelikli bir duruma neden olabilir. Bazı erkekler aylarca veya hatta yıllarca testosteron tedavisinden sonra lekelenme veya daha ağır kanamaya neden olabilir. Çoğu durumda bu, zaman içinde vücudun metabolizmasındaki değişiklikleri temsil eder. Güvende olmak için her zaman kanama düzenindeki değişiklikleri veya değişiklikleri doktorunuzla görüşün.

Testosteron tedavisinin over kanseri riskinin artmasına neden olup olmadığı açık değildir. Yumurtalık kanseri taraması zordur ve çoğu yumurtalık kanseri vakası tedavi için çok geç kaldıktan sonra keşfedilir. Doktorunuzun vajinanızı, rahim ve yumurtalıkları incelemek için eldivenli bir el kullandığı periyodik bir pelvik muayene yapılması, bu durumun saptanmasına yardımcı olmak için önerilir.

Rahim ağzı kanseri veya HPV riskiniz geçmiş ve şu andaki cinsel uygulamalarınızla ilgilidir, ancak vajinalarına hiç temas etmiş bir penisi olmayan kişiler bile hala bir HPV enfeksiyonu geçirebilir. HPV aşısı, rahim ağzı kanseri riskinizi büyük ölçüde azaltabilir ve bunu sağlayıcınızla görüşmek isteyebilirsiniz. Pap smear'leri rahim ağzı kanserini veya HPV enfeksiyonu gibi prekanser rahatsızlıkları tespit etmek için kullanılır. Sağlayıcınız ne kadar sıklıkla bir smear yaptırmanız gerektiği konusunda öneride bulunacaktır. Testosteron tedavisinin HPV enfeksiyonlarında veya rahim ağzı kanserinde herhangi bir rolü olup olmadığı açık değildir.

Bazı uzmanlar, uterus, yumurtalıklar ve fallop tüplerinin çıkarılmasını da içeren tam bir histerektomi önermektedir - kanser riskini en aza indirmek ve tarama ihtiyacını ortadan kaldırmak için testosteron tedavisine başladıktan 5-10 yıl sonra.

Testosteron tedavisi, meme kanseri riskini önemli ölçüde artırmıyor gibi görünmektedir, ancak kesin olarak kesin bir araştırma yapılmamaktadır. Bununla birlikte, doktorunuz tarafından önerilen periyodik mamogramları veya diğer tarama prosedürlerini almak yine de önemlidir. Meme çıkarma ameliyatından sonra, geride az miktarda meme dokusu kalır. Göğüs rekonstrüksiyonu ameliyatından sonra transseksüel erkeklerde neredeyse hiç meme kanseri vakası olmasa da, meme kanseri için bu küçük miktarda doku taraması zor olabilir.

Diğer riskler

Testosteron tedavisinin bir sonucu olarak, genel sağlık riski profiliniz bir erkeğinki olarak değişecektir. Kalp hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon ve yüksek kolesterol riskiniz artabilir, ancak bu riskler transseksüel olmayan bir erkeğin risklerinden daha az olabilir. Ortalama olarak erkekler kadınlardan yaklaşık 5 yıl daha az yaşadıklarından, kesin olarak bilmek için yeterli araştırma verisi olmasa da teorik olarak ömrünüzü kısaltabilirsiniz. Neyse ki, bir prostatınız olmadığından, prostat kanseri riskiniz yoktur ve bu durumu taramanıza gerek yoktur.

Bilmeniz gereken testosteron tedavisi ile ilişkili birkaç risk daha var.

Testosteron kanınızı çok kalınlaştırabilir, aksi halde inme, kalp krizi veya diğer rahatsızlıklara neden olabilecek yüksek hematokrit sayısı olarak bilinir. Vücudunuzun metabolizması için çok yüksek bir doz alıyorsanız bu özel bir problem olabilir. Testosteron çekerken kolesterolünüz potansiyel olarak artabilir. Doktorunuz, tedavinizi yakından izlemek için kan sayımı, kolesterol, böbrek fonksiyonları ve karaciğer fonksiyonları ve diyabet tarama testlerini düzenli olarak gerçekleştirir. Pahalı bir işlem olan testosteron seviyenizi rutin olarak kontrol etmeniz gerekmese de, doktorunuz çeşitli nedenlerle kontrol etmeyi seçebilir - genellikle rahatsız edici semptomlar veya devam eden kanama varsa.

Hormon tedavisinin etkilerinden bazıları, almayı keserseniz geri dönüşümlüdür. Onların geri alınma derecesi, ne kadar zamandır testosteron kullandığınıza bağlıdır. Klitoral büyüme, yüzdeki kıllanma, ses değişiklikleri ve erkek tipi kellik geri dönüşümlü değildir.

Yumurtalıklarınızı çıkardıysanız, kemik osteoporozu olarak bilinen kemiklerin zayıflamasını önlemek için en az 50 yaş ve hatta daha büyük olana kadar ameliyat sonrası en az düşük dozda hormonlarda kalmak önemlidir.

Herhangi bir sorunuz olması halinde doktorunuzla görüşmelisiniz. Şimdi hormon tedavisinin bazı pratiklerini tartışalım.

Tedavi önerileri

Testosteron çeşitli şekillerde gelir. Transseksüel erkeklerin çoğu başlamak için enjekte edilebilir bir form kullanıyor. Bazıları daha düşük bir dozda başlamayı ve yavaş yavaş arttırmayı, bazıları ise standart bir dozda başlamayı seçti. Her iki yaklaşımın da artıları ve eksileri var; Sizin için en iyi seçeneği doktorunuzla konuşmalısınız. Testosteron seviyeleri, enjeksiyonlar haftalık olarak verildiğinde, zamanla en eşit olma eğilimindedir.

Enjeksiyonlara ek olarak, yamalar, jeller ve kremler dahil olmak üzere transdermal testosteron formları da vardır. Bazı erkeklerde bu formlar değişikliklerin daha yavaş ilerlemesine neden olur. .

Almakta olduğunuz testosteronun türünden bağımsız olarak, daha fazla testosteron almanın değişikliklerinizi daha hızlı ilerletmeyeceğini, ancak ciddi sağlık komplikasyonlarına neden olabileceğini bilmek önemlidir. Testosteron fazlalığı östrojene dönüştürülebilir ve bu da uterus dengesizliği veya kanser riskinizi artırabilir. Ayrıca endişeli veya tedirgin hissetmenize neden olabilir ve kolesterol veya kan sayınızın çok yükselmesine neden olabilir.

Sonuç olarak, lütfen sabırlı olun ve deneyimlemek üzere olduğunuz ergenlikle ilgili tüm değişikliklerin gelişmesinin yıllar alabileceğini unutmayın.

Okuduğunuz ve sağlığınıza özen gösterdiğiniz için teşekkür ederiz.

Kaynak: https://transcare.ucsf.edu/article/information-testosterone-hormone-therapy

10 Ekim 2017 Salı

Eşcinsellik bir hastalık değil

Genç bir eşcinsel, Kuzey Kıbrıs'ta eşcinsel olmanın nasıl bir şey olduğunu Kıbrıs'a anlattı...

HEP BÖYLEYDİM... "Ben hep böyleydim. 6 yaşında, insan cinsel kimlikle tanışır. 6 yaşında cinsel
kimliğimle tanıştığımda ben yine böyleydim..."

BÖYLE DOĞULUR... "Ben de aşık olalilirim, ben de bir şeyler hissedebilirim, karşımdaki insana karşı.
Ama sadece bu hemcinsimdir. Bir diğer farkı da, ben de evlenebilirim, belli başlı ülkelerde ama çocuk
yapamam. Bunun tek farkı budur. Bu kimliğin bir açıklaması yok aslında. Bu sonradan olunmayacak bir
şey. Bir insan böyle doğar..."

İKİ HAYAT... "Bir tanesi, insanların görmek istediği hayat, perdenin ön tarafında olan hayat. Bir
tanesi de perde arasında oynanan hayat. Hani, sahnede perde kapandığı zaman, o karanlık kısımda oynanan
hayat. Ama gerçek olan, perdenin arkasındaki. Ama bir şekilde, madem ki, perde dedik, tiyatro
izleyicisine görmek istediğini vermek de var. Birçok insan bunu yapıyor. Hatta sandığımızdan çok fazla
insan bunu yapıyor, şu anda..."

l TAHMİN EDİLENDEN FAZLA... "Eşcinsellerin de tahmin ettiğinden bile daha fazla eşcinsel var bu ülkede.
Daha doğrusu, aslında eşcinsel olup, biseksüel olmaya zorlanmış birçok insan var..."

l SADIĞIZ... "Bizim için gerçek bir beraberlik yakalamak çok zordur. Çünkü bu bir tabudur ve gecelik
olarak görüyorlar, insanlar birbirini. Sonradan tanımak istemiyorlar genellikle. O yüzden, samimiyetin,
sahiplenmenin ve birşeyler paylaşmanın değerini çok iyi biliriz. Birçok eşcinsel birçok
heteroseksüelden bu yüzden çok daha sadık ilişkiler yaşar."

Aysu BASRİ AKTER

O, 24 yaşında yakışıklı bir erkek. Cinsel yöneliminin hemcinslerine karşı olduğunu keşfettiği günden bu
yana bu kimliği kabullenmiş.

Kıbrıslı bir Rum ile iki buçuk yılldır devam eden sıcak bir ilişkisi var. "Kıbrıs'ta eşcinsel olmak
zor" diyor.

Genç bir eşcinsel, Kuzey Kıbrıs'ta eşcinsel olmanın nasıl bir şey olduğunu Aysu Basri Akter'e anlattı.

KIBRIS: Kaç yaşındasın?

CEVAP: 24

KIBRIS: Eğitimine devam ediyor musun?

CEVAP: Tabii. Üniversite öğrencisiyim. İngilizce Öğretmenliği Bölümü'nde okuyorum. Aynı zamanda
çalışıyorum da.

KIBRIS: Bu röportajı vermeye nasıl karar verdin?

CEVAP: Artık ismini söylemeden, ya da kimliğini belli etmeden de olsa, birilerinin sesini çıkarması
gerektiğine kanaat getirdim. Kimsenin adına konuşmaya niyetim yok. Kimsenin adına da konuşmuyorum. Ama
kişsel bir seçimdi. Sadece, en azından bir kişinin, belki bir şeyler söyleyebilir umuduyla, ya da
belki, ses çıkaramayanların sesi olur umuduyla konuşmaya karar verdim.

KIBRIS: Sen kimliğini nasıl kabullendin, zor oldu mu, mesela, nasıl oturdu kimliğin? Neler yaşadın bu
süreçte?

CEVAP: Kimliğin oturması gibi bir şey oldu mu bende? Olmadı galiba. Belki çok klişe olacak ama ben hep
böyleydim. 6 yaşında, insan cinsel kimlikle tanışır. 6 yaşında cinsel kimliğimle tanıştığımda ben yine
böyleydim.

KIBRIS: Hiç sorgulamadın mı?

CEVAP: Sorgulamadım. Neden böyle diye sormadım kendime. Neden böyle diye sorsaydım, çok daha faklı
olabilirdi her şey. Çünkü, neden diye soran birçok insan var. Neden diye soran birçok insan da sonradan
kendine geliyor. 10 yıl sonra, 5 yıl sonra kendilerine geldikleri zaman çok daha farklı patlamalar
yaşayabiliyorlar.

KIBRIS: Sen daha bilinçli olarak görüyorsun anladığım kadarıyla kendini. Seni bu kadar rahat olmaya
iten şeyler neler? Mutlaka yazılı kurallar olmasa da belli baskılar sen de yaşamışsındır. Her ailenin
sessizce beklediği temel şeyler vardır, çocuklarından?

CEVAP: Sanırım benim kendimle barışık bir insan olmamın önemli bir etkisi oldu. Kabullenmek ise bunun
adı, kabullenmektir. O kabullenme evresinde de insanın kendiyle barışık olması lazım. O süreçte neden
diye sormadığın sürece, ya da, en azından, bir süre neden sorusu sormayıp bunu yaşamaya çalışmakla çok
daha barışık olabiliyor, insan kendisiyle. Kensiyle de barışık olduğu zaman, zaten her şey kolay gelir.

KIBRIS: Çevren biliyor mu?

CEVAP: Belli başlı bilen insanlar var. Zaten çevremin büyük bir kısmı eşcinsel. Onun dışında, bilinen,
normal, hani heteroseksüel diye gruplandırdığımız insanlar çok güvendiğim, hayatımın içinde olan
insanlar. Ve hani nasıl denir, artık yalan söylemek istemediğim insanlar.

KIBRIS: Ailen biliyor mu?

CEVAP: Hayır.

KIBRIS: Söylemeyi düşünüyor musun?

CEVAP: Belki ileriki zamanlarda. Çünkü şu an için doğal olarak, benden bazı beklentileri var. Ki, bu
konuda da çok şanslıyım. Bu konuda da üzerimde çok baskı kuran bir ailem yok. Ama bundan, 5 sene sonra,
sanırım her şeyi biliyor olacaklar. Ama konu, kendi ayaklarımın üzerinde durur durmaz, onlara bir
şeyleri anlatmak da değil. Zaten kendi ayakları üzerinde duran bir insanım. Maddi olarak, kendi
ayaklarımın üzerinde duruyorum. Ama şu an için ailemin bunu kaldıracağından emin değilim.

KIBRIS: Sence nasıl karşılarlar?

CEVAP: Herhalde ilk önce tedavi ettirmeye çalışırlar. (Gülüyor) Çünkü, bu klasik tepkidir. Birkaç
arkadaşım var, ailesi tarafından bilinen. Yaptıkları ilk şey, onu alıp, psikoloğa götürmek oldu. Beni
de muhtemelen ilk iş olarak, psikoloğa götürürler. Daha sonra, şu anda ayrı bir evdeyim. Kendi evlerine
alırlar, gözetim altında tutulurum kısacası.

KIBRIS: Üzülürler mi sence?

CEVAP: Tabii canım. Üzülürler.

KIBRIS: Sen bu kimliği nasıl tanımlarsın?

CEVAP: Şimdi bu kimliğin tanımlaması yok. Ben de senin gibi, ya da, diğer insalar gibi çok sevmediğim
bir adlandırmadır bu, ama, normal bir insanım. Yani şöyle açıklayabilirm bunu; ben de aşık olalilirm,
ben de bir şeyler hissedebilirim, karşımdaki insana karşı. Ama sadece bu hemcinsimdir. Bir diğer farkı
da ben de evlenebilirim, belli başlı ülkelerde, ama çocuk yapamam. Bunun tek farkı budur. Bu kimliğin
bir açıklaması yok, aslında. Bu sonradan olunmayacak bir şey. Bir insan böyle doğar.

KIBRIS: Tecavüz, taciz gibi kötü travmalar yaşayanların da bu kimliği benimsediğine dair genel bir kanı
var. Katılır msın?

CEVAP: Tabii. Bunlardan kaynaklananlar da var. Küçüklükte yaşananlar önemlidir. Bazen en büyük sebep
çok sevmesine rağmen, anneler olabilir. Bir anne, bir erkek çocuğu kadınlardan soğutabilir. Yaptığı
herhangi bir hareket, ya da davranışla. Bu pskolojik bir cezalandrıma tepkisi de olabilir. Ama bu bende
böyle değil. Ben hiçbir kötü tecrübe yaşamadım. Hatta çok şımarık, el üstünde büyütülen bir çocuktum,
ben.

KIBRIS: Tek çocuk musun?

CEVAP: Hayır bir tane de kızkardeşim var.

KIBRIS: Bu genetik olabilir mi diye de sorgulanıyor.

CEVAP: Genetik olduğuna inanıyorum. Benim ailemde de ben tek değilim. Her ne kadar bu karşımdaki
insanla da açık açık konuşulmamış da olsa biliyorum. Mutlaka bir ailede bir eşcinsel yoktur, birden
fazladır. Ya da biseksüeldir. Ama çekirdek ailemde yok, böyle bir durum.

KIBRIS: Kıbrıs'ta nasıl bir şey bu kimliği yaşamak?

CEVAP: Kıbrıs'ta bir kere bunu yaşamak zor. Küçük ada psikolojisi. İnsaların üzerinde öyle bir
psikoloji var ki, herkes, her şeyi bilmek için adeta cinayet işleyecek moda geldi. Kıbrıs insanı çok
sıcak, çok yakın, ama dedikoduyu da çok seviyor. Herkeste şu var; Bu kim? Bir şekilde, birilerinin
onlara göre açık olan yerlerini bulup, o açığa saldırmak istiyor, insanlar. Bu da bana göre, ada
psikolojisinden kaynaklanıyor. Bir yerde sıkışmış olmanın baskısı bu. Bu yüzden, Kıbrıs'ta bunu yaşamak
çok zor. Ama kapılar açıldıktan sonra, daha cesur olanlar için bu daha rahat. Çünkü, Rum kesiminde de
Türk kesiminde de herkesin sandığından çok çok daha fazla eşcinsel var. Devlet dairelerinden özel
kurumlara kadar heryerde var. Ve kapıların açılmasıyla beraber, Kıbrıslı Türkler, o tarafı Kıbrıslı
Rumlar, bu tarafı özgürlük olarak gördü. Her konuda olduğu gibi. Bu sadece, eşcinsellik için değil,
normal insanların kaçamakları için de çok serbest oldu insanlar kendilerince.

KIBRIS: Ne gibi zorluklar yaşıyorsun sen, ya da etrafındaki insanlar, cinsel kimliğinizden dolayı?

CEVAP: Bir kere, şöyle bir sorun var; çekirek bir arkadaş topluluğum olmak zorunda. Çünkü, maalesef ve
maalesef, bunu yaşayan eşcinsel olan insanlar da birbirlerini açığa çıkarmak için yarış halinde.

KIBRIS: Neden sence?

CEVAP: Ben bunu kendini gizleme olarak görüyorum. Şu vardır; işyerinde birlikte çalıştığı, hafta sonu,
barda beraber eğlendiği insanı, diğer iş arkadaşını köşeye çekip, bak bu eşcinsel deme olayı, maalesef
çok fazla. Bence, kendini aklamaya çalışıyor böylelikle insanlar.

KIBRIS: Bu kimliği kabul edip yaşamak kolay mıdır?

CEVAP: Kolay değil. İlk başta söylediğim gibi, insanın kendiyle barışık olması lazım. Öyleyse kolay
kabullenirsin. Çok da fazla psikolojik baskılara aldırmadan gidersin. Çevredeki baskılara çok fazla
aldırmazsın. Benim yaptığım bu. Biri evlen dediği zaman çok rahatlıkla gülerek, dalga geçerek, 10 yıl
sonra belki diyebiliyorum. Ama bunu diyemeyen insanlar var. 18 yaşında daha hiçbirşey yaşamadan bir
evlilik yapıp, bunu eşine itiraf etmeye kadar gidenler var. Ya da eşini yalnız başına tatile göndermek
için fırsat kollayan insanlar var, bunu yaşamak için.

KIBRIS: Senin etrafında böyle evlilikler var mı?

CEVAP: Var. Bu çok çok daha zor. Bir kere, evde eşi var, çocukları var. Başka bir evde, O'nu bekleyen,
başka bir insan var. Dediğim gibi, herkes normal bir hayat sürmek ister. Herkes sevgilisiyle beraber
olmak ister, 24 saat, ama bu yüzden çok daha ucuz hisseder insan kendini. Evli olan insanın dışında,
diğer insanın da hayatında büyük baskı oluşur. Kendini ucuz hisseder. Çünkü sevdiği insanla hiçbir
zaman sabahleyin beraber uyanamaz, eğer o insanın eşi, tatilde değilse. Diğer yandan, bir insanı
aldatmanın verdiği büyük baskı var. Onun dışında evli olan insanın da sürekli yalan söylemesi,
birilerini kandırması, sürekli iki hayat yaşaması gerekiyor. Bu benim için de geçerli. Bir tanesi,
insanların görmek istediği hayat, perdenin ön tarafında olan hayat. Bir tanesi de perde arasında
oynanan hayat. Hani, sahnede perde kapandığı zaman, o karanlık kısımda oynanan hayat. Ama gerçek olan,
perdenin arkasındaki. Ama bir şekilde, madem ki, perde dedik, tiyatro izleyicisine görmek istediğini
vermek de var. Birçok insan bunu yapıyor. Hatta sandığımızdan çok fazla insan bunu yapıyor, şu anda.

KIBRIS: Ama bu konuda yapılan bir araştırma yok bildiğim kadarıyla, kaç kişi var, yaşadıkları nedir
diye? Senin elinde böyle birşey var mı?

CEVAP: Benim elimde bir araştırma yok, ama bu hayatın içinde olduğum için gördüğüm, duyduğum hikayeler
var. Birebir yaşadığım insanlar var. Bunları yaşayan insanlar var, tanıdığım. Şunu söyleyebilirim;
hatta eşcinsellerin de tahmin ettiğinden bile daha fazla eşcinsel var, bu ülkede. Daha doğrusu, aslında
eşcinsel olup, biseksüel olmaya zorlanmış birçok insan var.

KIBRIS: Bir mahalle baskısı var mı, üzerinizde. Bakışıyla, tavrı ile rahatsızlık yaratan bir yapı var
mı, Kıbrıs'ta, iki insan eğlenirken, ya da birlikteyken, rahatsız olmasını sağlayacak?

CEVAP: İki bayan bir arada görüldüğü zaman sorun değildir. İki kız birlikte dışarı çıkmıştır. Ama iki
erkek bir arada görüldüğü zaman, ya da dört, eğer bunlar, meyhanede, kumarhanede ya da kerhanede
beraber değilse, herzaman çok ilgi çeker ve dönülüp bakılır, bu adamlar ne yapıyor diye? Eğer bunlar
biraz da farklı adamlar ise, daha fazla ilgi çeker. Ama bahsettiğim feminenlik, ya da giyim kuşam
kalıbı değil. Eskiden, "a bak p..." gibi giyindi" olayı vardı, ama artık o yok. Bir erkeğin kaşını
alması, artık çok normal. Buna rağmen, iki adam birarada olduğu zaman, acaba bu ikisinin beraber ne işi
var? Biri 20 yaşında, biri 35 yaşında, acaba bu ikisi beraber ne yapıyordur? diyor insanlar. Ve çok
bariz bir şekilde oturduğum masanın arkasından, sandalyesini benim sandaleyimin arkasına yaklaştırıp,
ne konuştuğumu duymaya çalışan insanlara kadar herşeyi yaşadım. Bakışlar var, ama tacize kadar
çıkarmaya cesaret edemiyorlar. Çünkü ben dönüp cevap verebilirim.

KIBRIS: Yani bir barda restorantta herhangibir eğlence merkezinde birlikte yemek yeyip, eğlenilebiliyor
burada?

CEVAP: Tabii tabii. Sandığımzdan çok daha rahat yaşıyoruz aslında hepimiz.

KIBRIS: Bizim yasalarımıza göre eşcinsellik bir suç. Hapisliğe kadar giden bir cezası var. Bu bir
ürküntü yaratır mı?

CEVAP: İşte kaçış bu yüzden zaten, Rum kesimine. Ya da maddi durumu daha iyiyse, İstanbula gider, hafta
sonu, ya da Amsterdam'a gider, ki, bu da en rahatıdır. Bizde genellikle eğlence mekanlarına damsız
girilmez. O yüzden, zaten eğer kendi aramızda eğlenmek istiyorsak, tercihim Girne, ya da Lefkoşa
değildir. Rum kesimidir.

KIBRIS: Orada nerelere gidersiniz?

CEVAP: Gay barlar var. Limasol'da, Larnaka'da var. Genellikle oralara gidiyoruz.

KIBRIS: Onların yaşadıklarını da ölçebiliyor musun gittiğin zaman?

CEVAP: Tabii ki. Bir kere benim erkek arkadaşım, Rum. Daha rahatlar. Çünkü benim görüğüm kadarıyla,
toplumda daha rahat bir kabulleniş var. Mesela benim erkek arkadaşımın ailesi haricinde, işyerinde
çalışan arkadaşları dahil, bütün çevresi, bizim çift olduğumuzu biliyor. Gayet rahat karşılıyorlar. Ev
içinde buluşabiliyoruz. Çıkıp yemek yiyebiliyoruz. Bizim tarafımıza göre daha rahat görüşüyor insanlar.
Ama şu var; rahatlıklarının en büyük sebeplerinden bir tanesi de onların ailesinden olmamamız. Bu,
birebir yaşadığım bir örnektir. Çok samimi olduğumuz bir çift arkadaşımız var. En büyük kokrularından
bir tanesi, çocuklarının eşcinsel olması. Ama çok da rahatlar bizim yanımızda. Biz de öyle.
Çocuklarıyla da görüşüyoruz. Ama mesela, bana sorduğu, sence bişey var mı? Aman olmasın, varsa da
tedavi ettirelim diyor. Onun da kendine göre savunması çok zor bir hayat yaşıyorsunuz, oğlumun, o zor
hayatı yaşamasını istemiyorumdur. Ama bunun temelinde, mutlaka bir homofobi yatır. Bana dokunmayan
yılan bin yaşasın anlayışı üzerinden gidiyor, hayat, Rum tarafında da ama en azından suç sayılmıyor.
Çok rahat, Larnaka'nın ana caddelerinden bir tanesinde, önünde gay bar yazan bir yer var. Buraya herkes
çok rahat girip çıkabiliyor. Suç sayılmıyor.

KIBRIS: İşyerinde bu bir sorun olabiliyor mu? Bunu gidip patronuna söyleyebiliyor musun, ya da o bunu
bir şekilde öğrenip, hissederse aynı şekilde davranabiliyor mu?

CEVAP: Benim patronum aynı şekilde davranmaya devam etti. İşyerimin sahibi değil de müdürüm biliyor.
Aslında biraz da bizim samimiyetimizden kaynaklanıyor. Çok da fazla tepki vermedi. Benim için sen
sensin dedi, senin kişiliğin, hayatın, senin hayatındır. Senin işine etki etmediği sürece, benim için
bir sorun yoktur dedi. Ama birçok patron, aynı tepkiyi göstermiyor. Daha negatif tepkiler veren, işten
atmaya kadar giden patronlar da var.

KIBRIS: Var mı çevrende böyle birşey yaşayan?

CEVAP: Tabii ki. Cinsel tercihi yüzünden, işinden atılan insanlar var. Bu bir şekilde dedikodu
zinciriyle gitmiştir. Bizden uzak dursun, bizim de adımız çıkar, olayıyla işinden atılan insanlar var.

KIBRIS: Senin ihtiyaçların, ya da toplumdan beklentilerin nelerdir? Her bireyin yaşadığı toplumdan
beklentileri vardır.

CEVAP: Şu anki durumda açık söylemek gerekirse, hiçbir beklentim yok. Çünkü çok samimi görünen, ya da
bu konuya çok pozitif görünen insanlar bile, birilerini deşifre etme peşidedir. Çok yaşadım, çevremde
yaşayan çok insan var. Acaba böyle mi sorusuna cevap bulana kadar insana çok pozitif yaklaşır, sonra o
acabası kalktığında, bunu dünyanın en önemli olayı gibi, çevresindeki diğer insanlara söyleyen çok
fazla insan var. Çok dedikodu var. İnsanlar gereksiz konuşuyor. İnsanların özel hayatına gereksizce
müdahale edip, ortaya dökmeye çalışıyorlar. Bence bu normal değil. Bu şekilde, kendilerince kendilerini
korumaya çalışıyorlar, ailelerini, çocuklarını korumaya çalışıyorar diye anlamaya çalışabilirim. Ama
koruma bir yere kadar gider. Korumanın sonrası, artık merak, ya da intikamdır. Böyle bakmak istemesem
de. Sanki bu çok büyük bir hastalıkmış gibi, feci şekilde araştırma içinde insanlar. Bu şekilde olan
bir toplumdan benim beklentim yok. Belki yasa geçebilir, bu bir suç sayılmaz ve konu sadece
dedikodularla kalır. Zaten yasa geçtiken sonra, herkes kendini ortaya atacak diye birşey yok. Bu bütün
dünyada böyle. Bu bir tabudur, bütün dünyada ve ne kadar yasa geçerse geçsin, bu tabu yıkılmaz.

KIBRIS: Kıbrıs'ı seyahat ettiğin üleklerle kıyaslayabiliyor musun?

CEVAP: Bir kere Kıbrıs'ı İstanbulla kıyaslayabiliyorum. İstanbul, ortamını çok iyi bildiğim, sürekli
gittiğim bir yer. Bizim kafamızda, herzman Kıbrıslı insanlar daha açık fikirli, Türkiyeli insalar daha
yobaz gibi, bir genelleme ve önyargı var. Bu konuda, Türkiye'deki insanlar çok daha çağdaş. Mesela,
İstanbul şu anda, eşcinsel turizminin merkezlerinden bir tanesi haline geldi. İstanbul çok değil, 10
yıl sonra, Amsterdam gibi olabilir. Çünkü, inanılmaz büyük bir gay life var. İnanılmaz büyük paralar
dönüyor, bu hayatın üzerinden ve bu bir şekilde çekici hale getiriliyor. Buradaki en iyi barlardan daha
iyi, çok daha kaliteli, lüks barlar var ve bu mekanlar tamamen eşcinsellere açık. Hatta heteroseksüel
insanların giremediği mekanlar. Ve İstanbulla Kıbrıs'ı kıyasladığım zaman, ben, İstiklal'de, ya da
büyük alışveriş merkezlerinde çok rahat sevgilimin elini tutup, yürüyebiliyorum, artık. Ve kimse dönüp
bakmıyor. Bu biraz da metropolde yaşamanın verdiği bir panik olabilir. Herkes ekmek ve hayat kavgasında
orada, ama sonuçta çok rahat. Onun dışında, Londra çok rahat. Yunanistan'da, Atina'da, insanlar artık
bunu tamamen kabullenmiş. Onun dışında, eşcinsellerin merkezi olarak görülen belli başlı yerler var.
Amsterdam mesela, dünyanın en rahat şehirlerinden bir tanesi. Son 10 yıldır, Mikanos adası, gay
turizminin, dünyadaki en büyük rantını döndürdüğü bir yer. Çok da pahalı bir yer. Ama böyle olmasına
rağmen, otellerde rezervasyon yaptırmak için 3-4 ay önceden otellere ulaşamanız gereken bir yer. Benim
gittiğim bu şehirlere baktığım zaman, Kıbrıs bunların en yobazı diyebilirim. Rum kesimi de dahil buna.

KIBRIS: Kız arkadaşların var mı eşcinsel olan?

CEVAP: Var.

KIBRIS: Onlar için daha mı kolay?

CEVAP: Dediğim gibi, iki kızın birarada görülmesi daha rahattır. O yüzden daha rahatlar, ama Onlar da
çok rahat yaşayan insanlar değiller.

KIBRIS: Psikologlar cinsel kimlik üzerindeki baskılar sonucu, eşcinsellerin, travma da
yaşayabileceklerini, hatta inthar eğiliminin çok güçlü olduğunu söylüyorlar. Sen buna benzer bir gel
git yaşadın mı?

CEVAP: Hiçbir şekilde bir travma yaşamadım. Ama şu vardır; ilkokuldan ortaokula geçiş dönemi çok
önemlidir. O zamanda herkes, yavaş yavaş, belli başlı arkadaş gruplarının üyesi olur. Erkekler
erkeklerle, kızlar da kzılarla takılır tenefüslerde. Yine belli başlı tabular içinde yetiştirildiğimiz
için herkesin ortaokulun başında, bir kız arkadaşı olması beklenir. Aynı şekilde, lisede kız arkadaşın
olmak zorundadır. Lise dönemi bir eşcinsel için en zor olan dönemlerden bir tanesidir. Neden kız
arkadaşın yok diye sorulmaya başlanır. Neden etrafında çok fazla erkek var sorgulaması yapılır. Beraber
takılınır, ama herzaman da bir sorgulama vardır. Okuduğum bir yazıda şu vardı; kızarkadaşını sevdiği
için kızarkadaşı değildir, O okulun en güzel kızı olduğu için öyledir. Ya da küçüklükte şu vardır; o
ağaçtaki kuşa sapanla taş atılır. Senden de sapanlar o taşı atmanı beklerler, ama sapanla o taşı atmak
bir görevdir. Erkek olduğun için kuşu düşürmek zorundasın. Bu şekilde devam eder ve bu baskıyı insan
içinde çok büyüktür. Eğer kendini kabullenmezsen, bunu bir noktaya kadar saklarsın. Sonra birkir ve
büyük bir patlamaya dönüşür. Bu patlama, ya bir intiharla biter, ya da eğer erkekse, aşırı feminen
şekilde ortaya çıkar. Feminen olan insanlara baktığınız zaman, genellikle, 15-16 yaşına kadar normal
yaşamış, sonra birden değişmeye başlamıştır. Bu, büyük bir kesimin tamamen kendi içinde yaşadığı
patlamadan kaynaklanır. Feminenlik savaşılması çok daha zor birşey. Feminense eğer bir insan, onun için
hayat çok daha zordur. Çünkü, nereye giderse gitsin, o yaftayı yapıştırılar üzerine. Ama bir yönden de
keşke biraz da feminen olsam dediğim nokta var. Ben hep bu dertten yakınmışımdır. Bir insana eşcinsel
olduğumu söylediğim zaman, ama sen normalsin. Feminen değilsin, yürüyüşün normal, jime giden bir
adamasın, çevresinde kız olan bir adamsın, diyorlar. Bu kalıp, zaten en büyük sorunlardan bir tanesi.
Eşcinsel dediğin zaman, sürekli kırıtan normalden daha kadın gibi olan teması geliyor akla. Ama işte
öyle değil.

KIBRIS: Peki yakışıklı bir çocuksun. Kızların ilgisini reddetmek zorunda kalıyor musun?

CEVAP: Oldu. Hatta geçtiğiiz hafta, sürekli gittiğim bir market var, orada kasiyer kız, sürekli
geliyorsun buraya, yan kasadaki arkadaşım, senden çok hoşlanıyor, telefon numarını versene O'na dedi.
Ben de teşşekkür ederim, ilgilenmiyorum dedim. O da kızarkadaşın mı var, diye sordu. Ben de hayır,
erkek arkadaşım var dedim. Şaşırdı. Ama hiçbir kadın aptal değildir. Kadınlar çok akıllı yaratıklardır.
Bunu ilk anlayan kadınlardır, herzaman. Genellikle normal erkeklerin yaklaştığı gibi yaklaşmaz eşcinsel
erkekler, kadınlara. Zaten eşcinsel erkeklerin etrafında çok fazla kadın olmasının bir sebebi de budur.
Bir anda, en yakın arkadaşı olabilirsiniz. Çünkü tehlikesizsiniz. Ve duygusal anlamda, onları daha iyi
anlıyorsunuz. Ama bizim için gerçek bir beraberlik yakalamak çok zordur. Çünkü bu bir tabudur ve
gecelik olarak görüyorlar, insanlar birbirini. Sonradan tanımak istemiyorlar genellikle. O yüzden,
samimiyetin, sahiplenmenin ve birşeyler paylaşmanın değerini çok iyi biliriz. Birçok eşcinsel birçok
heteroseksüelden bu yüzden çok daha sadık ilişkiler yaşar.

KIBRIS: Senin vermek istediğin özel bir mesaj var mı? İnsnalar bu röportajı neden okusunlar, ya da ne
anlamalıdırlar bu röportajdan, mesela?

CEVAP: Hasta değiliz. Bu bulaşıcı birşey değil. Bu sadece, bazı özel durumlarda, sonradan gelişen bir
tercih olabilir. Ama normalde doğuştan olan birşeydir. Umarım bizim toplumumuz da insanları olduğu gibi
kabullenmeyi öğrenip, en azından araştırmayı bıraksınlar. Bu bir özenti değil.

KIBRIS: Yani bu röportajı okuyan herhangi biri, sırf özendiği için bunu düşünmeyecektir?

CEVAP: Tabii canım. Kesinlikle, benim konuşmamın sebebi, insanlara şirin gözükelim, güzel gözükelim de
değildir. Bu sonradan oluncak birşey olmadığı için de vicdanen çok rahatım. Hiçbir çocuk, bunu
okuduktan sonra özenmeyecektir. Zaten bunu diyen bir insan varsa, o da sapkınlıktır. Kendi içinde
bastırılmış sorunları var, demektir. Onun dışında, bu röportajı okurken, Allah kahretsin, toplum buraya
kadar geldi diyecek çok fazla insan olduğunu da biliyorum. Lanet olsun, çıkıp konuşuyor, bunlar. Benim
oğlum olsa, öldürürüm herhalde, diyen insalar var. Ki, benim babam da bunlardan bir tanesi. Ama konuyu
doğru temellerde düşünmeye çalışsın en azından bu insanlar da. Bundan bir süre önce bir araştırma
okumuştum. Eşcinseller, genellikle çok başarılı insanlar oluyorlar. Çünkü toplum bizi kabullenmediği
için kendimizi ıspatlama savaşı içindeyizdir. Herzaman yaptığımız işin, en tepesine çıkana kadar
çalışırız. Bugün, dnyanın en büyük tasarımcılarının, modacılarının, adını dünya çapında duyrmuş yabancı
ya da Türk, çeşitli meslek grubundaki insanların büyük bir bölümü, biraz da bu sebeplerle eşcinseldir.

KIBRIS: Çok teşekkürler, bizimle konuştuğun için.

CEVAP: Ben teşekkür ederim.

DOÇ.DR. EBRU ÇAKICI (Psikiyatri Uzmanı)

Eşcinsellik kesinlikle bir hastalık değildir. Biz eşcinselliği cinsel bir yönelim olarak görüyoruz.
Genelikle bize bu konuda başvuran ailelere de durumu anlatırken, tercih yerine, "doğuştan gelen bir
yönelim" demeyi tercih ediyoruz. Çünkü tercih dediğiniz zaman, "tercihse, değişebilir" diye
düşünüyorlar. Oysa öyle değil. Nasıl bir kadının, karşı cinse bir yönelimi varsa ve bunu ne kadar
uğraşsak da hemcinsine yöneltmek mümkün değilse, bu da böyle bir şey. Değiştirilemez, tedavi edilemez.
Genellikle aileler durumu keşfettiklerinde, ilk bize başvuruyorlar. Neden diye sorguluyorlar. Bugüne
kadar nedeni net bir şekilde açıklanamamış. Bazı durumlarda, çocuklukta yaşanan travmatik olaylar da
belirleyici olabiliyor. Alınması gereken yeterli erkek modelinin olmaması da sebep olabiliyor. Ama
temelde bu bir yönelimdir. Yapılan araştırmalarda, herhangi bir biyolojik farklılık tesbit edilmemiştir.
Toplumda, eşcinsellik genellikle cinsel sapıklık olarak algılanıyor ve "aman çocuğumdan uzak dursun"
tepkisi veriliyor. Bu böyle değil. Biz toplum olarak, modern görünüyoruz, ama tutucuyuz ve dışlıyoruz.
Bir eşcinsel için ise, bu bir depresyon ve travma sebebi. Onları en derinden etkileyen şey ise,
aileleri tarafında dışlanmak. Oysa herhangi bir kişilik özelliğini kabullenir gibi, cinsel yönelimini
kabullenen herkes, çok daha sağlıklı yaşar.

28 Eylül 2017 Perşembe

Hayvanlarda Eşcinsellik & Biseksüellik

Eşcinsel eşleştirme, hayvanlar aleminde sadece normal değildir, daha da yaygındır. Çalışmalar, yaklaşık 1.500 hayvan türünün böceklerden balıklara, kuşlara ve memelilere kadar aynı cinsiyetten eşleştirmeyi kullandıkları bilinmektedir.

Zürafalar

Zürafalar arasında, karşı cinsten faaliyetten daha fazla cinsiyet var. Aslında, çalışmalar eşcinsel yönelimin zürafalarda gözlenen tüm cinsel aktivitenin yüzde 90'ından fazlasını oluşturduğunu söylüyor. Ve sadece işe doğrudan gelmezler. Erkek zürafalar nasıl flört edileceğini, ilk önce birbirleriyle boğuşmalarını, yani boyunlarını nazikçe diğer vücut boyunca sürtünmelerini bilir. Bu ön sevişme bir saate kadar sürebilir.

 

 

Şişe Burunlu Yunuslar

Hem dişi hem de erkek şişe burunlu yunuslar, bir yunusun diğerini burnu ile uyardığı oral etki de dahil olmak üzere eşcinsel davranış sergiler. Şişe burunlu dünyada eşcinsel aktivite, heteroseksüel oyun ile aynı frekansta gerçekleşir. Erkek şişe burunlu yunuslar genellikle biseksüeldir, ancak yalnızca eşcinsel olma dönemlerinden geçer.

 

 

Aslanlar

Eşcinsellik, aslanlar arasında da yaygındır. İki ila dört erkek genellikle, dişi aslanları mahkemeye çıkarmak için birlikte çalıştıkları koalisyon olarak bilinen şeyi oluşturur. Diğer koalisyonları savuşturmak için birbirlerine bağlılar. Sadakati sağlamak için, erkek aslanlar birbirleriyle seks yaparak bağlarını güçlendirir. Birçok araştırmacı bu davranışı eşcinsel eşleşmeden ziyade klasik “bromance” olarak adlandırıyor.

 

 

Bizonlar

Erkek bisonlar arasındaki eşcinsel aktivite, heteroseksüel çiftleşmeden daha yaygındır. Çünkü dişi bizonlar yılda sadece bir kez boğalarla eşleşir. Çiftleşme mevsiminde, dürtü elde eden erkekler, günde birkaç kez aynı cinsiyette etkinliklere katılırlar. Ve böylece, bizon genç erkeklerde bağlanma oranının yüzde 50'den fazlası aynı cinsiyet arasında gerçekleşiyor.

 

 

Makaklar

Hem dişi hem de erkek makaklar aynı cinsiyette faaliyet gösterir. Ancak erkekler genellikle sadece bir gece için bunu yaparken dişiler birbirleriyle yoğun bağlar kurar ve genellikle tek eşlidir. Bazı makak popülasyonlarında, dişiler arasında eşcinsel davranış sadece yaygın değil, aynı zamanda normdur. Çiftleşme olmadığında, bu dişiler uyumak ve ilişki kurmak için birbirlerine yakın durur ve birbirlerini dış düşmanlardan korurlar.

 

 

Albatroslar

Hawaii'de yuva yapan Layson albatros, çok sayıda eşcinsel ortaklığıyla tanınır. Oahu adasındaki eşleştirmelerin yaklaşık yüzde 30'u iki dişiden oluşuyor. Tek eşlidirler ve genellikle ömür boyu birlikte kalırlar, iki ebeveynin birlikte bir civcivin birlikte başarıyla desteklenmesi gerekir. Yavrular genellikle zaten başka bir iş ilişkisi içinde olan erkekler tarafından babalanır.

 

 

Bonobolar

Bonobolar, bize göre en yakın yaşayan insan olarak kabul edilir ve cinsel zevk aradıkları bilinmektedir. Aynı cinsiyette olmak üzere sıkça çiftleşiyorlar. Bunu zevk için yapıyorlar ama aynı zamanda birbirleriyle bağlantı kurmak, sosyal merdiveni tırmanmak ve gerginliği azaltmak. Eşcinsel faaliyetlerin yaklaşık üçte ikisi kadınlar arasında gerçekleşir, ancak erkekler de birbirleriyle çimler arasında yuvarlanırlar.

Kuğular

Birçok kuş gibi, kuğular da tek eşlidir ve yıllarca tek bir ortağa bağlı kalmaktadır. Birçoğu aynı cinsiyetten bir eş seçiyor. Aslında, kuğu çiftlerinin yaklaşık yüzde 20'si eşcinseldir  ve genellikle aileleri birlikte başlatırlar. Bazen, bir erkek çiftin içindeki bir kuğu dişi ile çiftleşir ve bir .. yumurtası bıraktığında onu götürür. Diğer durumlarda, terk edilmiş yumurtaları benimserler.

Deniz Aygırları

Erkek walruse'ları sadece 4 yaşında cinsel olgunluğa ulaşırlar. O zamana kadar neredeyse tamamen eşcinseller. Olgunluğa ulaştıktan sonra çoğu erkek biseksüeldir ve üreme mevsiminde dişilerle eşleşir, yılın geri kalanında diğer erkeklerle seks yaparken. Yine de sadece eşcinsel seks değil, erkekler de birbirlerine sarılırlar ve suda birbirlerine yakın uyurlar.

Koyunlar

Araştırmalar, koyun sürülerindeki erkeklerin yüzde 8'inin, verimli dişiler civarındayken bile diğer erkekleri tercih ettiğini göstermektedir. Ancak, bu sadece evcil koyunlar arasında ortaya çıkar. Araştırmalar bu eşcinsel koyunların heteroseksüel meslektaşlarından farklı bir beyin yapısına sahip olduklarını ve daha az cinsiyet hormonu saldıklarını bulmuşlar.

27 Eylül 2017 Çarşamba

Eşcinsel Sinema Filmleri ve Belgeseller

Pembe Filmler'den derlenen LGBTİ+ "Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks" + temalı sinema filmleri ve belgeseller..

Philadelphia (1993)
Philadelphia
Tür: Dram
Konu: Eşcinsel ve işinde başarılı bir avukat birgün AIDS virüsü taşıdığını farkediyor. Çok geçmeden çalıştığı hukuk bürosundaki işine de sudan bir sebepten dolayı son veriliyor. Şirketin patronu ile arasının çok iyi olmasından dolayı buna çok şaşıran avukat, şirketi ve patronu aleyhine mahkemeye dava açmaya karar veriyor. Böylece AIDS kurbanın bir insanın toplum içindeki yerini sorgulayan bir dava da başlamış oluyor. AIDS konusu üzerine yapılan en etkili filmlerden olan “Philadelphia” klasik bir mahkeme filminin AIDS konusuna uyarlanmış hali aslında. Tom Hanks’a Oscar kazandıran filmde onun avukatını Denzel Washington, sevgilisini de Antonio Banderas oynuyor.

Naissance Des Pieuvres (2007)
Nilüferler
Tür: Dram
Konu: Floriane yüzme takımı üyesi, alımlı, sarışın ve mükemmel vücutlu bir kız. Küçük ve erkeksi olan Marie içe dönük ve utangaç. Gözlemlemeyi sevenlerden. Anne’in ise kilo problemi var ve biraz dertli ama aynı zamanda lafını esirgemeyen ve dışa dönük bir tip. Anne, gözleri Floriane’dan başkasını görmeyen bir erkek yüzücüye “abayı yakmış”. Bu üç kızın arasındaki ilişki, duyguların yüzme havuzunun ışıltılı ve kuralcı ortamından soyunma odalarının ve yatak odalarının kişisel alanına geçip, arzunun ve kıskançlığın karanlık dehlizlerinde dolaşmaya başlamalarıyla birlikte farklı bir boyut alır.

Yetişkinliğe has özel hayat çelişkileri, kamuya açılıp ergenliğin güvenli dünyasını istila edince ayarlar bozulur… Paris’in hemen dışındaki bir banliyöde geçen Nilüferler senkronize yüzme dünyasından gelen birbirinden çok farklı üç kızın içinden geçtikleri duygusal aşamaları takip eden bir film.

Transamerica (2005)
Transamerika
Tür: Dram, Komedi, Macera
Konu: Son ameliyatına birkaç gün kala transseksüel Bree (doğum adıyla Stanley), hayatında erkek olarak girdiği tek cinsel ilişkinin ürünü olan oğlu tarafından telefonla aranır. Oğlu hapishanededir ve birisinin onu çıkarması gerekmektedir. Bree konuyu hemen geçiştirerek telefonu kapatır. Ancak psikiyatrı buna izin vermez, erkek geçmişinin son cilvesiyle yüzleşmeden ameliyat olmasını uygun bulmaz. Psikiyatrı ameliyatı için gereken imzayı atmadan önce bu yolculuğu ona şart koşar. İsteksiz ve sinirli bir şekilde Los Angelas’dan New York’a gidip yeni tanıştığı oğlu Toby‘i bir dolar ödeyerek hapisten çıkaran Bree’nin tek amacı bu yakışıklı, kokain problemi olan çocuğu üvey babasına teslim edip yoluna devam etmektir. Toby ise Kiliseler Birliği’nden geldiğini öğrendiği bu iyi yürekli Hıristiyan kadınla Los Angelas’a film endüstrisinin kalbine doğru yola çıkmak ister. Arabayla doğudan batıya doğru Amerika’yı bir ucundan diğer ucuna takip eden yolculuğa çıktıklarında başlarına beklenmedik olaylar gelecektir.

Priscilla, Queen of the Desert (1994)
Priscilla Çöller Kraliçesi
Tür: Dram, Komedi, Müzikal
Konu: İşte geldiler. Zafer kazandılar. Muhteşem görünüyorlar. Son derece yaratıcılar, hayret verici görüntüleriyle ve kimseyle karşılaştırılamayacak türden eğlenceli halleri ile bu mutheşem üçlü çölün büyük boşluğuyla mücadele ediyor. 1994 yılında en iyi kostüm dalında Oscar ödüllü kazanan bu yapımda deneyimli aktör Terence Stamp (Yıldız Savaşları), Hugo Weaving (Matrix), ve Guy Pearce (Los Angeles Sırları) son derece gülünç, sudan çıkmış balığı andırdıkları ve kalbe dokunan performanslarıyla bu güne kadar yapılmış en çılgın filmde bir araya geliyor.

Tick avustralyanın eşcinsel cennetinde, tuhaf makyaj malzemeleri satıp Adam ile drag queen showu yapan revü yıldızıdır. bir gün aldığı telefon onu avustralya'nın tam merkezindeki bir kasabaya davet etmektedir. bu sırada eski dostu transseksüel Bernedette’in uzun aşkının ölümü üzerine ona destek olur. onu da alıp eski günlerdeki gibi bir seyehat herkese iyi geleceğini düşünür. gruba Adam da katılır. hatta olaya eski bir otobüsü de katar. artık sahne isimleri ile Mitzi, Felicia ve Bernedette için renkli bir yolculuk başlamıştır. molalarda uğradıkları yerlerde önce tedbirli karşılansalar da içlerindeki sıcak ve sevimli kişiliklerini çabuk gösterirler. taa ki otobüsleri bozulana kadar… başka bir molada Adamın dengesiz bir hareketi onu tehlikeye atar, neticede grup yaşlı ama bir o kadar sevecen makina teknisyeni Bob’u kazanır. ekip tüm kıtayı aşıp hedefe yaklaşırken Tick’in eskiden evli olduğunu hatta bu evlilikten bir çocuğu da olduğunu öğrenir. davet eden de orada otel işleten ayrı yaşadıkları eşidir. hedefte nasıl bir tepki göreceklerinin merakı bir yandan stil ve renk telaşı diğer yandan onları kendi kimlikleri ile yüzleşmeye götürür. Darg Queen olmak utanılası ve eşten evlattan çevreden mahçubiyetle uzaklaşılmaya bir sebep olmadığını göstermek zorundadırlar. karşılaşacakları sonuç ise onları da şaşırtacaktır.

Lola + Bilidikid (1999)
Lola ve Bilidikid
Tür: Dram
Konu: 16 yaşındaki Murat, Berlinli, Türk ve eşcinsel ve deneyime aç bir genç. Murat’ın ailesinde ipler, ağabeyi Osman’ın elinde, Osman’ın bir numaralı yasası ise, başka erkekleri seven erkeklerin birer utanç vesilesi olduğu. Murat buna rağmen, tutkulu bakışlara ve kendisiyle benzer düşüncedekilere rastlama fırsatı yakalamak için, her gece parklara çıkarak piyasa yapıyor. Sonunda kendini kiralık Türk oğlanlar ve travestilerden oluşan ikilemlerle dolu bir altkültüre saplanmış buluyor.

Bu dünya, Murat için yeni bir yuva oluşturuyor. Tıpkı Murat gibi Türk olan Lola, bir travesti şovda şarkıcı olarak sahne alıyor. Lola ve Murat neredeyse ilk andan itibaren son derece sıcak bir dostluk kuruyorlar; ne var ki Lola, Murat’ın ağabeyi Osman’la ilgili bir sırrı saklıyor.

Eating Out 2 (2004)
Yesinler Seni 2
Tür: Komedi, Romantik
Konu: İlk Amerikan gey “devam” filmi, entrikalarıyla ve arzuların dayanılmaz hafifliğiyle karşımızda. 2004 yapımı ilk filmin gördüğü büyük ilginin ardından çekilen Yesinler Seni 2 bu kez beklediğinizden daha fazla tansiyon, eğlence, kahkaha ve elbette bol miktarda görsel şölen (!) vaat ediyor.

Ön-aldatma nedir? Kısaca özetlemek gerekirse mevcut sevgiliden ayrılmadan önce bir sonraki sevgiliyi belirleme durumu. Seks müptelası oldukları rahatlıkla söylenebilecek olan tatlı-kaçık üçlü Kyle, Gwen ve Tiffani bu kez kız ya da erkek tüm okulun gözünü üzerine diktiği çıplak model Troy’u yatağa atmaya karar verir. Kyle’ın Troy’u tavlayabilmesinin yolu ise straight numarası yapmaktan geçiyor. Diğer yandan Kyle’ın eski sevgilisi Matt ise bu planı altüst etmeye ve Troy’u kendi gey kimliğinden ödün vermeden elde etmeye çalışmaktadır.

Peki bu yarışta Tory’u ilk kim elde edecek? Yesinler Seni 2’nin erkek-erkek, kız-erkek kombinasyonları ile şekillenen biseksüel dünyasında hedef çıtaları yükseliyor, cinsel sınırlar yok oluyor ve sonuçlar asla beklendiği gibi olmuyor!

Kinky Boots (2005)
Müstehcen Çizmeler
Tür: Dram, Komedi
Konu: Son derece eğlenceli ve orijinal müstehcen çizmeler, uyum sağlamanın tek yolunun pes etmemek olduğunu ispatlayan ve mutlaka görmeniz gereken bir film! Price ailesi nesillerdir son derece kullanışlı ve muhafazakar erkek ayakkabıları imal etmektedir. Fakat aile işini iflastan kurtarmak için genç Charlie

8 my Point resistent canadian pharmacy . Dripping a last, canada pharmacy online where product weeks nothing no prescription pharmacy cracked use product.
Price, yeni ve sıradışı bir tasarım danışmanına başvurmak zorunda kalır: Göz alıcı ve vahşi sitili ile tozlu eski dükkana taze bir nefes getiren seksi bir travesti şarkıcı!

Flawless (1999)
Kusursuz
Tür: Dram, Komedi
Konu: Homofobik bir adam, eşcinsel komşusunun yardımına muhtaç kalırsa ne olur?

Emekli güvenlik görevlisi Walt’ın, bir grup hırsızı kovalarken geçirdiği bir kaza sonucu, ses telleri zedelenir ve konuşma yeteneğini kaybeder. Terapisinin bir parçası olarak şarkı söyleme dersleri de alması gerekir ama ona bu konuda yardımcı olabilecek tek kişi, eşcinsel komşusu Rusty’dir.

Homofobik Walt’ın ezelden beri hiç hoşlanmadığı Rusty’le girmek zorunda kaldığı zorunlu diyalog, zamanla aralarında bir dostluğun gelişmesine neden olur.

Sommersturm (2004)
Yaz Fırtınası
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Tobi gizliden gizliye en yakın arkadaşına aşıktır; ancak 15 yaşın o körpe hallerinde bunu kabul etmek hiç de kolay değildir. Ufak tefek ittirmelerle yaşanan keyifli anlar ise bir tehdit unsuru oluşturmamaktadır; her şey gizli ve kontrol altında ilerlemektedir. Ama büyük yarışa hazırlanmak için kürek takımıyla kampa gidildiğinde, doğanın ve hormonların çağrısına yanıt vermemek güçleşir ve kamp günleri Achim’in kız arkadaşının iki oğlanın arasına girmesiyle gerginleşir. En yakın arkadaşından ne istediğini tam olarak kestiremeyen Tobi’nin kafası, kampa eşcinsellerden oluşan bir kürek takımının gelişiyle iyice karışır. Cinsel gerilim artar ve Tobi, Achim ve diğer takım arkadaşları yaklaşmakta olan yaz fırtınası kadar şiddetli, ancak bir o kadar da özgürleştirici yüzleşmeler yaşamak zorunda kalırlar. Seksi delikanlıların, gerçekçi diyalogların ve çarpıcı bir sinematografinin öne çıktığı bu cesur film, izleyiciler arasında birçok kalp kıracak ve seyirciyi kendisine bağlayacaktır.

Chuecatown (2007)
Oğlanlar Şehri
Tür: Gerilim, Komedi
Konu: İspanyol sinemasının ünlü yüzlerini komedi temasında bir araya getiren Chuecatown, eşcinsel şişman, sevimli ve kıllı dünyası Bears üzerine odaklanıyor. Seri katilin yakalanması için Chuecatown’da (Oğlanlar Şehri) bir koşuşturmacaya şahit olacağız.

Gohatto (1999)
Tabu
Tür: Dram, Tarihi
Konu: 1865 yılında, Kyoto’da, seçkin bir samuray birliğine bağlı samuraylar arasındaki eşcinsel eğilimler ve aşk ilişkileri… Usta Japon yönetmen Nagisa Oshima filmi için şöyle konuşuyor: “Bir grup erkeğin birlikte yaşadığı her yerde eşcinselliğin bazı yönleri daima varolur.” Bu tabu tema etrafında dönen filmde başrolde Takeshi Kitano yer alıyor.

Milk (2008)
Milk
Tür: Biyografi, Dram
Konu: Hollywood’un en duyarlı yönetmenlerinden Sean Penn, kâh Irak savaşına karşı çıkmış, bazen de işçi sınıfı lehinde açıklamalar yapmış, tercihini her zaman ezilenler lehinde kullanmakta beis görmeyen, sinemanın yüz akı bir sanatçı olmasıyla maruftur. Milk ile de, duyarlı olduğu bir diğer konu, gey hakları konusunda idol addedilen Harvey Milk’in yaşamını beyazperde’ye aktararak yine farkını gösteriyor. 1977’de, Harvey Milk San Francisco Şehir Meclisi’ne seçilerek Amerika’da eşcinselliğini saklamadan bir devlet kadrosunda üst düzey yöneticiliğe seçilen ilk kişi olmuştur. Zaferi, sadece eşcinsel hakları adına önemli değildi. Politik alanda koalisyonlar peşindeydi. Yaşlı vatandaşlardan sendikalı işçilere kadar herkes için, Harvey Milk bir uğurda savaşmanın anlamını değiştiren, 1978’de ölümüne kadar da tüm Amerikalıların kahramanı haline gelen biri oldu. Sean Penn’e ikinci Oscar’ını kazandıran film, aynı zamanda en özgün senaryo ödülüne de sahip oldu.

Dönersen Islık Çal (1993)
Whistle If You Come Back
Tür: Dram
Konu: Beyoğlu’nun arka sokaklarında barmenlik yaparak yaşamını sürdüren bir cüceyle, fahişelik yapan bir travestinin dramatik öyküsü. Toplumun dışladığı bu iki marjinal tipin tanışması karanlık ve pis sokakların birinde gerçekleşir. Cüce (Mevlüt Demiryay), iş çıkışı evine dönerken, sokak serserilerinin saldırdığı ve gerçek bir kadın sandığı travestinin (Fikret Kuşkan) hayatını kurtarır. Gerçekte onu kurtaran, cücenin, o tehlikeli sokaklarda ve gecenin karanlığında kendisini korumak için boynunda taşıdığı düdüktür. Düdük seslerini duyan serseriler kaçıştıktan sonra, travestiyi evine alır. Ne var ki, evinde misafir ettiği ‘kadın’ın aslında bir erkek olduğunu anlayınca büyük bir şaşkınlık geçirir. Ama, yaşamını tek başına, yalnızlığını ise balkonundaki köpekleri ve boynundaki düdüğüyle paylaşarak sürdüren cüce ile, başlangıçta iğrendiği, nefret ettiği travestinin arasında duygusal bir dostluk gelişecektir. Bu güzel dostluk ne acıdır ki, o çirkin dünyanın, sonunda onları birbirlerinden ayırana dek sürecektir…

To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar (1995)
To Wong Foo Thanks for Everything, Julie Newmar
Tür: Komedi
Konu: Stil sahibi olmak ve sanatı hayatına giyebilmek seçkinliği tarif eder. Drag Queen olmak ise bu ifadeden başlayıp rüküş ve ucuz olmaya kadar uzanan geniş yelpazede kaliteye yönlendirilsin özendirilsin diye yarışmalarla desteklenmektedir. Uzun adı ile “To Wong Foo, Thanks for Everything Julie Newmar” tüm zamanların en güzel Drag Queen temalı komedilerinden birisidir.

Film Noxi ve Vida’nın Kalifornia daki büyük Drag Queen yarışmasının New York elemelerini kazanmaları ile başlar. Chi-Chi’de onlara ilave olur. Fakat bu sefer ekibin yolculuğu yapabilmesi için uçak biletlerini nakte çevirmesi gerekir. Bu onlara yolculuğu karada götürecek konforu sağlamaz. Yola ikinci el eski bir cadillacla çıkarlar. Onlardan yolda yararlanmak isteyen korucu ile başları derde girer. Ardından araba garip bir kasaba yakınlarında bozulur. Kasaba halkı ile iletişim kurmakdan öte kısa zamanda kaynaşırlar. Öte yandan korucu şerif Dollard onları aramakdadır. Bulduğunda ise kasabada saklanan Drag Queenler yerine, Drag Queen bir kasaba ile karşılaşır! Kasaba bu işi çözüp, onlar Hollywood Kaliforniya’ya vaktinde ulaşabilecekler midir? Bir zamanların mükemmelliğin simgesi Julie Newmar’ın çin lokantasına teşekkür imzalı fotosu onların icon’u olacak ve yol boyunca Chi-Chi kadın elbisesi giyen oğlandan, giydiğine stil veren bir hanımefendiye dönüşecekdir.

My Beautiful Laundrette (1985)
Benim Güzel Çamaşırhanem
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: “Benim Güzel Çamaşırhanem”, Thatcher Dönemi İngiltere’ sindeki marjinal kültürleri inceliyor. 1980’ li yıllarda, Güney Londra’ nın Pakistanlıların yaşadığı kesiminde geçen filmde, okul arkadaşı olan iki genç, Johnny ve Ömer’in aşklarını anlatıyor.

İşçi sınıfından olan Johnny’ nin (Daniel Day Lewis), göçmenlerden nefret eden “National Front” isimli faşist bir gruptan arkadaşları vardır. Eşcinsel Pakistanlı Ömer (Gordon Warnecke) ise, vaktinin çoğunu yatağında geçirmek zorunda olan babasıyla yaşamaktadır.

Ömer’in zengin amcası Nasser (Saeed Jaffrey), akrabalarına yardımcı olmak amacıyla önce Ömer’e bir garajda iş bulur, sonradan da onu eski bir çamaşırhanenin başına geçirir. bu sırada tanışan Ömer ve Johnny, çamaşırhaneyi, neon ışıklarıyla süslenmiş, içinde bir akvaryum, video oyunları bulunan “Powders” isimli bir yere dönüştürmeye karar verirler. Johnny, çamaşırhaneyi, hayat çizgisini değiştirebilecek ve kendisine olan saygısını tekrar kazanmasını sağlayacak bir mkan olarak görmektedir. Oysa Ömer, bunu o kadar da önemsememektedir. Bir dönemin Londra hayatından ve insanlarından kesitler sunan filmde, Frears ve Kuresihi, sınıf, ırk, aile ve seks konularına neşeli bir bakış açısı getiriyorlar.

The Broken Hearts Club (2000)
Kırık Kalpler Kulübü
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Dostlar arasındaki en kısa yol her zaman düz çizgi değildir. Kaliforniya tüm güzellikleri ile arkadaşlıklar için yeni sayfalar açar. Dennis, fotoğrafçı, dost canlısı ve eşcinseldir. 28. yaş günü kutlamak için toplandıkları gece neyi aradığını ve hayatını sorgulamaktadır. romantizm ve erotizm arasında dengeler artık sığınılacak emin bir limana işaret etmektedir.

Benji, görünüşte punkçu ve jimnastik salonları müptelası bir gençtir ve bu tutkusu sık sık onun başını belaya sokmaktadır. Öbür taraftan sıkı bir psikiyatri öğrencisi olan Hawe ise eski erkek arkadaşının etkisinden kurtulamamaktadır. Yakışıklı Cole herkesin hayran olduğu biridir ama o kendisi ile sevgilidir. Patrick ise onun tam aksine kendine güvenmemesi yüzünden hep alay edildiğini sandığından çok sıkılmaktadır. Uzun süreli arkadaşlarını anlatıp duran ama hep yalnız yaşayan Taylor ise dert anası görüntüsünün üstesinden gelmek zorundadır. tüm ekibin adeta sığınağı durumunda olan lokantanın sahibi Jack olgunluğu ile hep denge sağlamaktadır… Bir de ekibe en son katılan çaylak Kevin aşk konusunda aceleci, hayat konusunda tecrübesizdir.

Arkadaş grubu komedisi ve eşcinsel draması olarak keyifli bir film olan “kırık kalpler klübü”, hayatı ve neticesini tekrar düşündürüyor.

Bent (1997)
Kırık
Tür: Dram, Romantik, Savaş
Konu: Martin Shaw’ın ünlü tiyatro oyunundan uyarlanan bu film, Nazi Almanya’sında toplama kampına düşen iki eşcinsel erkeğin dostluğunu, yakınlaşmasını ve şartlar yüzünden platonizmden ötesine geçemeyen aşkını anlatıyor.

Karakterlerden biri (Max) eşcinsel olduğu bilinmediğinden dolayı pembe üçgenli gömleği giymek yerine sadece Musevi işareti taşıyan bir gömlek giymeyi tercih ediyor. Eşcinselliği gururla taşıyan ve o durumda eşcinseller dışında başka bir gruba dahil olmanın pek bir avantajı olmayacağını fark eden Horst ise asla gururundan ödün vermiyor.

Gerçekten söyleyecek bir şeyi olan, eşcinsel onur üzerine semboller ve kafa yormayı gerektirecek diyaloglar içeren bu film izlenmesi gereken klasikler arasında. Ancak filmin amacı izleyicileri ağlatmak değil, eşcinsellerin Nazi Almanya’sındaki durumunu gözler önüne sermek ve Nazi toplama kamplarındaki zulmün her tür azınlığa ayrım gözetmeden uygulandığını göstermek. Herhalde Nazi kampları, eşcinsellerin ayrımcılığa maruz kalmadığı nadir yerlerden biriydi.

In & Out (1997)
Vücut Dili
Tür: Komedi
Konu: En yakınınız, sevgiliniz veya evleneceğiniz kişi sizden çok önemli bir sırrını gizliyor. Üstelik bu seks ile ilgili bir sır. Büyük şehirlerde kendini saklamaktan çekinmeyen homoseksüellerin yanında küçük şehirde yaşadığı için normal bir vatandaş gibi gözüken bir öğretmenin komedisi “In and Out”… Bu eğlenceli filmin yönetmeni ise “Kirli Çürük ve Adi”, “Little Shop Of Horrors” ve “Peki ya Bob?” gibi nitelikli filmleriyle tanıdığımız Frank Oz...

XXY (2007)
XXY
Tür: Dram
Konu: Alex, annesi ve babasıyla birlikte Arjantin’den Uruguay’daki küçük bir balıkçı kasabasına taşınan on beş yaşında bir kızdır. Ancak, herkesin bildiği ama kimsenin sözünü etmediği bir sırrı vardır: Alex, çift cinsiyetlidir. Ailesinin hali vakti yerinde arkadaşlarının yeniyetme oğullarıyla birlikte ziyarete gelmeleri, herkes için bir kırılma noktası olacaktır. Yönetmenin bu ustalıklı ilk filmi, cinsiyet, cinsellik, toplumsal cinsiyet kimliği ve çocuklar anne-babalarından daha akıllı olduğunda tüm bu konularla baş etmenin güçlüğü üzerine parlak bir keşif yolculuğu.

Prick Up Your Ears (1987)
Kulaklarını Dik
Tür: Biyografi, Dram, Komedi
Konu: Joe Orton ile Kenneth Halliwell”in Kraliyet Akademisi Drama Sanatları bölümünde tanışmaları ile başlayan ilişkileri 15 yıl sürer. Homoseksüelliğe hapis cezasını öngören 60”lar İngilteresi’nde bu çift birlikte yaşar ve birlikte çalışır. Ancak zaman içinde ilişkideki rolleri değişeceklerdir. Taşradan gelen, eğitimsiz ve maceraperest Orton kendini yetiştirip tiyatro kariyerinde hızla yükselirken, şehirli ve eğitimli Halliwell istediği her şeye partnerinin sahip oluşu karşısında ezilir. Başarı dışında herşeyi paylaşan çiftin arasındaki eşitsizlik, onları kaçınılmaz bir sona doğru sürükleyecektir.

20 Centimeters (2005)
20 Santimetre
Tür: Komedi, Müzikal
Konu: İspanyol yönetmen Ramon Salazar’ın 20 Santimetre’si, Priscilla, Çöllerin Kraliçesi’nin ihtişamının Almodovar filmlerinin canlılığı ve rengârenkliliğiyle buluşmuş hali. Narkoleptik bir transseksüel olan Marieta (Monica Cervera) fazlalık gibi gördüğü 20 santimlik aletinden kurtularak hayalindeki göz alıcı kadın kimliğine kavuşmak için can atmaktadır. Hiç olmadık zamanlarda birdenbire uyuyakaldığında ise rüyalarında o kadın olup, her dilden şarkıları kostümlü, fantastik ve sürreal koreografiler eşliğinde söyleyebilen şahane bir şarkıcıya dönüşüverir. Dusty Springfield, Madonna ve Queen gibi isimlerin en çok sevilen parçalarının Marieta tarafından yeniden yorumlanmış versiyonları sizi oturduğunuz yerde dans ettirecek; istediği kimliğe kavuşma serüveni ise içinizi ısıtacak.

Mambo Italiano (2003)
Mambo Italiano
Tür: Dram, Komedi
Konu: Yirmili yaşlarının sonundaki Angelo’nun anne babası Maria ve Gino, 1950”lerde İtalya’dan Montreal”e göç etmiş, ama bu yeni dünyaya hiçbir zaman tam olarak alışamamışlardır. Mutlu dünyaları, oğullarının bir ev sahibi olmak istemesiyle gölgelenir. “Bir çocuğun evlenene dek ailesi ile birlikte oturmasında ne sakınca vardır?”
Oğullarının çocukluk arkadaşı Nino da onunla oturmaya karar verince biraz rahatlarlar. Oysa bu rahatlık çok kısa sürecektir. Çünkü Angelo ve Nino sadece arkadaş değil, “sevgili”dirler!
Ve aileler bunu öğrendiklerinde ortalık cehenneme döner…

The Amazing Truth About Queen Raquela (2008)
Kraliçe Raquela'nın Harikulade Gerçekliği
Tür: Biyografi, Dram
Konu: Raquela, Cebu şehrinin sokaklarından kaçıp Paris’te peri masalı gibi bir hayat yaşamak ve gerçek aşkı bulmak isteyen Filipinli bir transseksüel. Zamanının çoğunu, gelip onu kurtarabilecek adamlarla internette sohbet ederek geçiriyor. Geleceklerini söylüyorlar, ama Raquela her seferinde havaalanında boşu boşuna beklerken buluyor kendisini. Hayalini gerçekleştirebilmek için, fuhuştan daha çok para kazandıran internet porno işine giriyor. Porno yıldızı olarak edindiği şöhret onu yeni arkadaşlarla tanıştırıyor: İzlandalı transseksüel Valerie ve Raquela’nın çalıştığı web sitesinin sahibi Michael. Valerie, Raquela’nın İzlanda’ya kadar gelebilmesini sağlıyor, Michael ise onu Paris’e davet ediyor. Paris Raquela’nın rüyalarındaki yer mi? Peki ya Michael, Raquela’nın beyaz atlı prensi mi? Kraliçe Raquela’nın Harikulade Gerçekliği’nin belgesel mi kurmaca mı olduğuna karar vermek, gerçekle kurgu arasındaki yerini belirlemek zor. Zira filmde, yönetmen Olaf de Fleur’u, kendi rüyasını kameranın takibinde yaşamak için ikna eden capcanlı bir Raquela Rios, nam-ı diğer Kraliçe Raquela ile tanışıyoruz; onun gerçek hayat deneyimlerini izliyoruz. Düşünceli, akıllı ve transseksüelliğin kendisini kalıplara sıkıştırmasına izin vermeyen bir karakter olan Raquela, bu kurmaca filmin bir belgesele, belgeselin ise bir peri masalına dönüşmesi için ilham kaynağı oluyor.

The Living End: Remixed and Remastered (2008)
Yaşamın Dibi
Tür: Dram, Macera
Konu: Ünlü yönetmen Gregg Araki’nin 1992 yapımı postmodern filmi, yenilenmiş kopyasıyla karşınızda. Yaşamın Dibi 90’larda geçen, hardcore endüstriyel müziğin ritim tuttuğu, delicesine tutkulu bir eşcinsel aşk hikayesi. Film toplumla uyumsuz iki gencin arasındaki ilişki üstüne kurulu: Yersiz yurtsuz, geçinmek için bedenini pazarlayan Luke ve HIV pozitif olduğunu keşfedince hayatı alt üst olan sinema yazarı Jon. Kaybedecek gerçekten hiçbir şeyleri olmayan bu ikili, Amerika’nın bağrına doğru yarı sürreal bir yolculuğa çıkıyor. Strand Releasing ve Fortissimo Films filmin 16 mm orijinal kopyasını temizleyip HD’ye aktardı, yeniden renklendirdi, müziklerini remiksledi; kısacası Gregg Araki’yle birlikte filmi neredeyse baştan yarattılar. Bu şekilde, filmin ruhuna ruh kattılar ve mesajlarını öne çıkardılar. Queer New Wave akımının klasiklerinden sayılan Yaşam Dibi, suskunların ve hakları ellerinden alınanların sesini beyazperdeye taşıyor.

Boy Culture (2006)
Erkekçe
Tür: Dram
Komedi: Matthew Rettenmund’un romanından uyarlanan Erkekçe, seksi, eğlenceli ve zekice yazılmış bir eşcinsel komedisi. Bu ikinci uzun metrajlı filminde Brocka, sıradışı eşcinsel bir aile ile karşımızda: X, daima 12 zengin erkekle sabit tuttuğu seçkin bir müşteri portföyü olan pahalı bir erkek fahişedir ve ucunda para yoksa kimseyle asla yatağa girmez. Eşcinsel kimliğini yeni keşfetmiş olan ve doğru erkeği bekleyen güzel ev arkadaşı Andrew’a gizli bir aşk besler. Ama Andrew’a göre bir fahişe onun için doğru erkek değildir. Evin diğer sakini, sevişmeye bir türlü doyamayan 17 yaşındaki Joey ise, X’e için için yanmaktadır. Bu üç erkek arasında yoğun bir cinsel gerilim yaşanırken, X’in 12 kişilik kadroyu doldurmak için tanıştığı 79 yaşındaki münzevi Gregory her şeyin üstüne tuz biber eker.

Kraliçe Fabrika’da (2008)
The Queen is in the Factory
Tür: Dram
Konu: Kalıpları ve sınırları olan genç moda editörü Yağmur (Dicle Kartal) erkek kardeşi Bulut’un (Çağrı Aslan) eşcinselliğini kabul etmemektedir. Oyun yazarı olmak isteyen Bulut “Fabrika” adını verdiği evinde, kendine Andy Warhol’culuk oynadığı bir dünya yaratmıştır. Yağmur sevgilisi Kaya’nın (Fatih Günaydın) evlilik beklentisi ile boğuşurken, Bulut’da erkek arkadaşı Kaan’ın (Şenol Demir) dünyasına ayak uydurmaya çalışmaktadır. Bu iki kendi içinde farklı çatışmaları olan ilişki devam etmeye çalışırken bir ölüm haberi her şeyi değiştirecektir. Yağmur’un yakın arkadaşı Efe (Umut Armağan) “nefret cinayetine” kurban gitmiştir. Bunun üzerine Yağmur bir karar verir: kardeşini “tedavi ettirecek, onu kurtaracaktır”. Sonunun Efe gibi olmasını engelleyecektir. İki kardeşin çıkacakları bu traji-komik yolculuk yıllarca bastırdıkları ne varsa su yüzüne çıkaracak, onlara yeni bir hayatın kapılarını açacaktır.

“Kraliçe Fabrika’da”, anne ve babaları tarafından hiç “dokunulmamış”, yirmili yaşlardaki iki kardeşin: YAĞMUR ve BULUT’un hikayesi. Film aile bağlarına, gençliğe, ilişkilere, aşka, sekse, aldatmaya ve romantizme GENÇ, DİNAMİK, FARKLI ve CESUR bir bakış açısıyla yaklaşmayı hedefleyen küçük/bağımsız bir yapım.

Kamera önünde ve arkasında gençlerin çalıştığı film Andy Warhol, Woody Allen ve Liza Minnelli gibi isimlere göndermeler yapıyor.

Basında büyük yankı uyandıran Gay İkonu rolünü HANDE YENER’in üstlendiği filmde BİLLUR KALKAVAN, GÜLSEREN GÜRTUNCA, ONUR BAŞTÜRK ve ÖZGÜR ÖZBERK konuk oyuncu olarak yer alıyorlar.

Film, geçen yıl Epsilon Yayınları’ndan “Hep Böyle Kal” adlı romanı yayınlanan Ali Kemal Güven’in ilk uzun metrajı.

Ünlü isimler de dahil olmak üzere kimsenin maddi bir karşılık almadığı film, onbeş günde, neredeyse sıfır bütçeyle çekildi.

Presque Rien (2000)
Come Undone
Tür: Dram, Romantik
Konu: Annesiyle yaşayan 18 yaşındaki eşcinsel bir gencin bir gün sahilde yaşıtı bir sevgili bulmasıyla gelişen olaylarını anlatan film ülkesi dahil birçok ülkede ödül alan filmlerden biri oldu…

Eating Out (2004)
Yesinler Seni
Tür: Komedi
Konu: Yönetmen adayı Niomi, lezbiyen p*rnoları çekerek hayatını kazanmaktadır. Bu çabaları arkadaşlarından sert eleştiriler alır. Heteroseksüel erkek olan film yapımcısı patronları, çektiği filmleri, fantezi peşinde koşan erkeklere değil de; gerçek lezbiyenlere hitap ettiği için fazla gay bulurlar ve yapımcılığını üstlenmeyi reddeder-ler. Tam bu dönemde Niomi, bir çöpçatan şovunun lezbiyenlere ayrılan ilk bölümünü çekme teklifi alır.Ama tabi ki de bu programda katılımcılar, gerçekten de lezbiyen bir çift olup, çıkmaya başlamaya-caklardır.Gerçek lezbiyenler tarafından, gerçek lezbiyenler hakkında yapılan ilk Japon filmi olan Şeker Şey;hem seksi, hem romantik, hem de taptaze senaryosu ve kadın cinselliği hakkındaki heyecan verici bakış açısıyla son derece ilginç bir film.

The History Boys (2006)
Tarih Öğrencileri
Tür: Dram, Komedi
Konu: 2005’te altı Tony Ödülü birden alarak Broadway’de olay yaratan bu oyun, tiyatro yönetmeni Nicholas Hytner tarafından (ki Kral George’un Deliliği ve The Object of My Affection / Aşkımın Hedefisin’i de yönetmiştir) tiyatrodaki oyuncu kadrosuyla birlikte beyaz perdeye uyarlanmış. Çokkatmanlı ve sürükleyici bu trajikomedi, büyümek, eğitimin amacı, öğretim yöntemleri, eşcinsellik ve İngiliz eğitim sistemi gibi temaları işlemektedir. 1983’te Yorkshire’da geçen filmde, sekiz öğrencinin Oxford ve Cambridge’e başvurma süreçlerine tanık olunmaktadır. Onlarla yakından ilgilenen iki öğretmenleri vardır: Öğrencilerin zihinlerini açmayı amaçlayan Hector ve sınav kurulunun dikkatini çekecek taktikler öğretmek üzere okul müdürü tarafından tayin edilen Irwin.

Ma Vie En Rose (1997)
Pembe Hayat
Tür: Dram
Konu: Ludo, harika ailesi ile beraber Paris’in masallarını andıran güzellikteki bir banliyösünde mutlu bir hayat sürmektedir. Hayatı imrenilecek kadar güzeldir. Ancak ortada bir sorun vardır. Ludo ne istediğini bilmektedir ve bir rüyası vardır: Ludo bir kız çocuğu olmak istemektedir!

Farklılığın, arzunun, sihrin neşe dolu ve acı-tatlı hikayesi… Sıra dışı genç oyuncu George Du Fresne’nin hayret verici performansı sayesinde Ma Vie En Rose, gerçek bir sinema deneyimi.

Normal (2003)
Normal
Tür: Dram
Konu: Roy ve Irma (Jessica Lange “Postacı Kapıyı İki Kere Çalar”dan), Applewood bir aile olarak yıllardır birlikte yaşamaktadırlar. Kızları Patty Ann (Hayden Panettiere “Heroes” dan…) onlarla birliktedir. Oğulları ise şehir dışındadır. 25. evlilik yıl dönümlerinde Roy, aldığı kararı eşine açıklar ve artık transeksüel kimliğini ortaya koyacaktır! Etki sahası aileyi de aşan bu karar, pek çok dönemden geçerek sonuca ulaşır.

Get Real (1998)
Get Real
Tür: Dram, Romantik
Konu: Steven 16 yaşında eşcinsel olduğunun farkına varmış bir gençtir. Cinselliği yaşamak içinse çok şevklidir hatta kimi zaman parak kenarında bulunan erkekler tuvaletinden bile medet ummaktadır. Yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Linda onu hep uyarmış olsa da Steven için bu artık takıntı haline gelmiştir. Kendine benzer birini ararken karşısına okulun koşu takımı yıldızı ve kızların favorisi John çıkıverir. ilk açılmalar ve kendini buluşların ardından birbirlerini keşfederler. John bu durumun altında ezilmektedir ve kendini frenleme kararı alır. Diğer bir yandan bu evrede Joha’a genç kızların tekliflerine ilgili gibi davranması Steven’ı yaralamaktadır. Nerede ciddiye alıp nerede ise soğukkanlı durmasını yeni öğrenildiği gençlikte böylesi bir ilişki, Steven’ı ağırlığı ile çok kısa zamanda ezer. Tahammülün bittiği yerde ise koca bir okul, farketmedikleri gizli hayatlarla yüzleşirler.

Before Night Falls (2000)
Karanlıktan Önce
Tür: Biyografi, Dram
Konu: Aynı zamanda başarılı bir ressam ve heykeltraş olan ve 1996 yılında çektiği ilk filmi “Basquiat”la pek çok festivalde ödül kazanan Julian Schnabel’ın Kübalı şair ve yazar Reinaldo Arenas’ın otobiyografik romanına dayanarak çektiği “Karanlıktan Önce”, yazarın yaşamını Küba’daki çocukluk yıllarından New York City’deki ölümüne dek geniş bir perspektiften ele alıyor. Küba Devrimi’nden sonra yaşananları içeriden bir bakışla karşımıza getiren filmde, eşcinsel bir yazar olduğu için hapse atılıp işkence gören Arenas’ın, en zor anlarında bile yazmaktan vazgeçmeyişine tanık oluyoruz. Ülkemizde biraz gecikmeli olarak vizyona giren filmin, parlak oyuncu kadrosuyla dikkat çektiğini ve 2000 yılında Venedik Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü aldığını hatırlatalım…

Hate Crime (2005)
Nefret Suçu
Tür: Dram, Gerilim, Mistik, Suç
Konu: Tommy Stovall tarafından yönetilen 2005 yılı yapımı filmde, yeni taşındıkları mahallede komşuları tarafından nefret suçuna maruz kalan eşcinsel bir çiftin yaşadıklarını konu ediliyor. Hate Crime, güçlü bir aşkın bazı hoşgörüşürüz kişiler karşısında nelerle sonuçlanabileceğini anlatan bir film. Ayrıca film oyun kadrosu ile dikkat çekiyor.

Boys Don’t Cry (1999)
Erkekler Ağlamaz
Tür: Dram, Romantik, Suç
Konu: Başrol oyuncusu Hilary Swank’a 2000 Oscar’larında sürpriz bir ödül kazandıran “Erkekler Ağlamaz”, korkutucu olduğu kadar büyüleyici bir drama…Amerika’nın göbeğinden olağanüstü bir ikili hayat, karmaşık bir aşk üçgeni ve bölgeyi sarsacak bir suç doğuyor… Brandon Teena (Hilary Swank), Nebraska’nın Falls City kentine yeni gelmiş, umut veren bir geleceği olan ve bu küçük kırsal toplumu büyüleyen bir genç. Eğlenceden hoşlanan cazip Brandon’a herkes hoş bir flört, cömert ve sadık bir arkadaş gözüyle bakıyor. Oysa o aslında olanaklarının ötesine geçmiş bir hayalci, bir palavracı… Brandon’ın, çoğu kadın olan arkadaşları onun arzularının yoğunluğunun farkında oldukları halde, içlerinden hemen hemen hiçbiri onun kimliğinin ne ölçüde kendi icadı olduğunu fark edemiyor. Brandon’ın vahşice öldürülmesi, onun yetişmesine ilişkin olarak, daha önce kasabalı komşuları için meçhul olan ayrıntıları ortaya çıkartıyor.

My Own Private Idaho (1991)
Benim Güzel Idahom
Tür: Dram, Romantik
Konu: Oldukça küçük bir bütçeyle çekilen bu bağımsız film, bazı olumsuz eleştirilere ve dağıtımının sınırlı olmasına karşın kısa sürede başarı kazanarak eşcinsel sinema klasikleri arasında yerini aldı. Film, Mike ve Scott adlı iki erkek sokak fahişesinin izini sürmektedir. Mike’ın annesini aramak için Idaho’ya giden iki arkadaş, daha sonra kendilerini İtalya’da bulurlar. Zengin bir aileden gelen Scott, davranışlarının bir başkaldırı olduğu iddiasındadır. Mike ise eşcinsel ve aniden uykuya dalan bir narkoleptiktir. Bu kişisel keşif yolculuğu boyunca kurulan güçlü arkadaşlık, tek taraflı romantik bir sevgiye dönüşür.

The Next Best Thing (2000)
Tatlı Sürpriz
Tür: Komedi, Romantik
Konu: Abbie ve Robert çok iyi arkadaştırlar, paylaştıkları çok şey vardır, hayata bakışları, zekaları, görüşleri ve tabii aşktaki şanssızlıkları…

Belki de çok iyi bir çift olabilirlerdi, ama tek bir şey onları bu birliktelikten uzak tutyordu o da Robert gay olması. Ama kader onları bir gece beraberce gittikleri bir kokteylden döndükten sonra yakaladı ve onları bir aile haline getirdi. Karşılarında beklemedikleri bir dünya vardı ve çocukluydular. Onlar belki de mükemmel bir aile değillerdi ama yaşadıkları tatlı bir sürprizdi.

Dostana (2008)
Dostana
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Yeni bir kiralık ev arayan Kunal ve Sameer güzel bir ev bulurlar. Ama bir sorun vardır. Çünkü evde yaşayan bir kız olduğu için kiracı olarak bayanlar tercih edilecektir. Eve yerleşmek için Kunal ve Sameer, eşcinsel olduklarını söylerler. Böylece eve yerleşirler ama bu yalan ileride başlarını çok ağrıtacaktır.

Sheng Xia Guang Nian (2006)
Sonsuz Yaz
Tür: Dram
Konu: Vakit yaz. Sen ve ben. Bizi betimleyecek bir sözcük yok. Arkadaş mıyız, âşık mı? Tayvan’ın en genç yönetmenlerinden biri, bir aşk üçgeni çerçevesinde incelikli bir dostluk, yalnızlık korkusu ve olgunlaşma senfonisi sunmaktadır. Shane ve Jonathan ilkokuldan beri tanışmaktadır. Shane sınıfın soytarısı, Jonathan ise en parlak öğrencisidir. Garip bir dostluk olarak başlayan ilişkileri zamanla tek taraflı bir yasak aşka dönüşür; ta ki Carrie adlı yalnız bir kız hayatlarına girinceye dek. Üçü de er geç, gençlikte yaşanan duyguların kolay kolay geçip gitmediğini fark edecektir.

Comme Les Autres (2008)
Bebek Sevgisi
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Uzun zamandır birlikte olan Manu ve Philippe,40’lı yaşların başında kariyer sahibi iki eşcinseldir… Manu çocuk doktoru, Philippe ise avukattır. Manu artık çocuk istemekte fakat Philippe ise buna karşı çıkmaktadır. Manu’nun çocuk sevgisi onu farklı arayışlara iter. Ve bir gün ufak bir trafik kazası ona istediği bebeğe ulaşma şansı verecektir…

Fighting Tommy Riley (2005)
Fighting Tommy Riley
Tür: Dram, Spor
Konu: Antrenör Marty Goldenberg uzun süredir ortalarda görünmemektedir. Antrenörlük kariyerinde eski günlerine dönebilmek aiçin yeni bir yetenek keşfetmek zorundadır. Karşısına Tommy çıkar. Beklediğinden daha büyük bir yetenek olan Tommy’nin branşının en iyisi olacağından şüphesi yoktur. Yanlız tek bir sorun vardır, Tommy’i bu yoldan edebilecek boks dışı yaşantısı.

Boys Love (2006)
Boys Love
Tür: Dram
Konu: Magazin editörü Taishin ile üniversite öğrencisi model Noeuru arasındaki eşcinsel temalı aşkı anlatan 2006 Japonya yapımı bir drama filmi…

200 American (2003)
200 American
Tür: Komedi, Romantik
Konu: Conrad, New York’ta yaşamakta olan bir eşcinseldir. Aynı zamanda bir reklam ajansında üst düzey yönetici olan Conrad eski sevgilisi olan Martin’e hala aşıktır. Başta sadece tek gecelik bir ilişki için kiralamış olduğu genç avustralyalı erkek fahişe Tyler’ı daha sonradan çalıştığı firmada işe alması ile işler değişmeye başlayacaktır. Martinle olan ilişkisinde yeniden bir alevlenme yaşanmaktadır ancak daha çok karmaşıklığa sürüklenen bu durumda Tyler’ın Conrad’a aşık olmasıyla durum tamamen farklı bir boyut kazanacaktır.

Quinceañera (2006)
Bakire ve Hamile
Tür: Dram
Konu: Meksika asıllı dindar bir ailenin kızı olan Magdalena, geleneksel ‘on beş yaş’ kutlamalarından birkaç ay önce hamile kalınca evini terk etmek zorunda kalır. Büyük amcası Tomas ile maço kuzeni Carlos’un yanına taşınan Magdalena’nın karnı büyüdükçe, ailesiyle bölgenin güzelleştirilmesine öncülük eden eşcinsel bir çift olan ev sahipleri arasındaki gerilim de giderek artar…

Sundance Film Festivali tarihinde iki büyük ödülü birden alan ikinci film olan “Bakire ve Hamile”, Los Angeles’ta Latin kökenlilerin yaşadığı bir mahallede, ergen cinselliği, ırk ve sınıf çatışmaları ve geleneklerin buluşmasıyla ortaya çıkan olayları ele alıyor…

Juste une Question D’amour (2000)
Just a Question of Love
Tür: Dram, Romantik
Konu: Laurent ziraat fakültesi son sınıfta öğrencidir. Ailesi yakın bir kasabada yaşamaktadır. Eczacı babası ve şefkatli annesine karşı yeni kabul ettiği kimliğini saklamıştır. Kız arkadaşı ile ailesine haftasonu ziyaretleri yapmakta ve onlara layık evladı oynamaktadır. Oysa okuduğu şehirde kız arkadaşıyla kaldıkları evde yanyana bile yatmamaktadırlar. Korktuğu şey büyüktür. Kuzeni gay olduğunu açıklamış, ailesinin kabulüne fırsat ve zaman vermeden sevgilisiyle vietnama gitmiş, orada hepatit olmuş ve aile ise onu AIDS olmakla suçlamıştır. Daha sonrea da evden atmış, ölünce de ardından kahrolmuşlardır. Teyzesi ve eniştesinin hali içler acısıdır.

Bu korkulu gizlenme ve sevgili arayışı tam da mezuniyete yakınken, okula yeni gelen asistan Cedric ile yepyeni bir başlangıca taşınır. Yaz stajını yanında yaparken ilk açılışlar, ilk dokunuşlarla başlayan gay life ertesi sabah Cedric’in annesinin yatak odası kapısını açmasıyla daha da ilginçleşir. Emma oğlunu kabul etmiş dul bir evhanımıdır. Hayattaki son kalesi Cedric’i kaybetmemek için onun herşeyine tahammül etmektedir. Cedric, Laurent’in ailesine de açılması için onu zorlar. Oysa daha o bu hayatı yeni tanımaktadır. Evet zaman hiç bir şeye müsaade etmemektedir…

Laurent artık yol ayrımındadır. Ya rolüne son verecek aşkıyla sevdiği adamla ailesini ezip geçecek yada onun baskıları aşkını bitirecekdir. Asıl hesap etmediği olur ve Emma, Laurent’in ailesinin kendi gibi kabul edeceklerini sanarak durumu onlara açıklar. İşte şimdi herşey karışmıştır.

Bu kadar karışıklık nasıl çözülecekdir… Harika bir romantizm, beş yıldızlı bir drama, bir fransız klasiği edasıyla geliyor… Ve hiç kimsenin tahmin edemiyeceği bir sonuca çıkarıyor… Kesinlikle seyredilmeli…

Boat Trip (2002)
Çılgınlar Gemisi
Tür: Komedi
Konu: Jerry ve Nick hayatlarına giren kadınlardan sık sık kazık yiyen sıkı dostlardır. Güzel bir yolculuğa çıkıp, yaz mevsiminin güneşinden, bekarlığın da sürprizlerinden faydalanmaya karar verirler. Bunun en güzel yolu ise bir gemi yolculuğu gibi gözükmektedir…

Tanışacakları kadınların ve unutulmaz anların hayalini kurarak yolculuğa başlarlar. Fakat bindikleri gemide ters giden birşeyler vardır. Yolcular ağırlıklı olarak erkeklerden oluşmaktadır ve oldukça samimi bir tavır sergilemektedirler. Yanlışlıkla bir eşcinsel turuna katılmışlardır!

Gemiden atlayıp atlamamak konusunda kararsız kalan ikili, durumla yüzleşip olayları iyi yönleriyle görmeye karar verir. Gemide tek tük de olsa kadınlar da vardır. Ve gemi işlerinden arta kalan zamanlarda çok sıkılmaktadırlar!..

Eğlenceli ve keyifli bir film bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmayacaktır.

Wedding Wars (2006)
Wedding Wars
Tür: Dram, Komedi
Konu: Shel Grandy düğün organizasyonları yapan başarılı ve eğlenceli biridir. Shel Grandy’nin ağabeyi Ben Grandy, valinin kızı Maggie Welling ile evlenecektir ve vali düğün organizasyonunu John Stamos’un organize etmesini ister. Vali Conrad Welling, homofobik biridir ve eşcinsel evliliğe karşıdır. Vali Conrad Welling, damadının kardeşinin eşcinsel olduğunu öğrenince olaylar farklı bir boyut kazanır.

Touch of Pink (2004)
Pembe Dokunuş
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Fotoğraf sanatçısı olan Alim,erkek arkadaşı Giles ile Toronto’da bulunan annesi ve diğer akrabalarının baskısından uzak bir şekilde Londra’da yaşamaktadır. Son derecede tutucu olan annesinin kendisini ziyarete gelmesiyle birlikte tüm düzeni değişir. Oğlunun gay oduğundan habersiz olan annenin tek derdi, oğluna aileleri gibi mutaassıp bir kız bulmaktır.

I Love You Phillip Morris (2009)
Seni Seviyorum Phillip Morris
Tür: Dram, Komedi
Konu: Steven Russell evli ve çocuklu bir adam ancak hapse girince tercihleri biraz değişiyor. Hücre arkadaşı Phillip Morris’e (Ewan McGregor) aşık olan Philip, sevgilisiyle birlikte hapisten kaçmanın yollarını arıyor.

Senaryo Steve McVicker’in aynı adlı romanından uyarlanmış ve yaşanmış bir hikaye olduğu söyleniyor. Kurmaca eserlerdeki gerçeklik payı tartışılır tabi. Ama bu romanın filmleştirilmesi oldukça ilginç, çünkü başrollerinde eşcinsel karakterlerin olduğu pek fazla Hollywood yapımı yok. Varolanlarda zaten belli başlı, hatırı sayılır yönetmenlerin filmleri. Çok fazla izleyiciye ulaşan Brokeback Mountains dışında bir film olduğunu da hatırlamıyorum. Genelde ana akım sinemada eşcinsel karakterler hikayenin yan unsuru olan gülmece karakteri olarak kullanılıyorlar. Bu bakımdan I Love You Phillip Morris’in nasıl bir yerde duracağını merak ettim doğrusu. Bazı kaynaklar filmi Catch Me if You Can’le Brokeback Mountain karışımı olarak nitelemiş. Amerikalıların adeti de bu işte, bir şeyle ilgili görüşlerini aktarmak için onu illa başka bir şeye benzetmek, bilmemle bilmemneyle buluşursa demek zorundalar 🙂

Yönetmenler Glenn Ficarra ve John Requa daha önce Cats & Dogs,Bad News Bears gibi yapımlarda senarist olarak çalışmışlar, ilk kez yönetmen koltuğuna oturuyorlar. Her halukarda bence Jim Carrey ve Ewan McGregor’u aşık rolünde izlemek ilginç bir deneyim olacak. Bekleyip göreceğiz.

Shelter Island (2003)
Fırtınalı Gece
Tür: Gerilim
Konu: Bir beyzbol sopası, iki güzel kadın, bir beklenmedik misafir, bol erotizm… Lezbiyen çift Lou (Ally Sheedy) ile Alex (Patsy Kensit) Manhattan’daki şık dairelerinde gösterişli bir hayat sürmektedirler. Eski bir golf şampiyonu olan Lou sabah koşusu dönüşü sokakta saldırıya uğrar. Bu tatsız olayın şokunu atlatmak için bir süreliğine arkadaşları Carly’nin (Mimi Langeland) yazlık evine giderler.

Evin bulunduğu ada genelde sessiz sakin bir yerdir. Ama önce adanın şerifi (Chris Penn) ardından da beklenmedik bir şekilde kızların evine gelen bir yabancı (Stephen Baldwin) bu sakinliği bozacaktır. Üstelik, fırtına yüzünden adada elektrikler kesilmiş, telefon çalışmıyordur.

Mine Vaganti (2010)
Serseri Mayınlar
Tür: Dram
Konu: İlk kez Berlin Film Festivali’nde izleyici ile buluşan, ünlü yönetmen Ferzan Özpetek’in yönettiği son filmi Serseri Mayınlar (Mine Vaganti) İtalya’da daha vizyona girdiği ilk üç günde 500.000 kişi tarafından izlenerek büyük bir ilgiyle karşılandı.

Geleneksel bir İtalyan ailesinin konu edildiği filmde ünlü İtalyan oyuncu Riccardo Scamarcio, Nicole Grimaudo, Alessandro Preziosi ve Lunetta Savino rol alıyor.

Filmde, makarna üretimi yapan geniş bir İtalyan ailesi ile geleneksel aile kalıplarının dışında bir hayat tarzını benimseyen oğulları Tommaso (Riccardo Scamarcio) ile Antonio (Alessandro Preziosi) arasında geçen dokunaklı, ilginç bir o kadar da komik öyküleri anlatılıyor.

A Single Man (2009)
Tek Başına Bir Adam
Tür: Dram
Konu: 52 yaşında bir İngiliz Edebiyatı Porfesörü olan George Falconer, yaşamını uzun süreden beri birlikte paylaştığı hayat arkadaşı Jim i kaybetmiştir. Onun ölümünün ardından George hayatın anlamını kaybettiğini hissetmektedir. Geçmişte yaşamaya başlayan ve geleceğe dair şüpheleri olan George un en iyi arkadaşı, kendisi gibi varlık problemleri ile boğuşan güzel Charley dir.Hayatı sorgulayan George gün boyunca etrafında gelişen olayları izler, yeni insanlarla karşılaşır ve günün sonunda anı yaşamanın anlamına varır.

J’ai Tué Ma Mère (2009)
Annemi Öldürdüm
Tür: Biyografi, Dram
Konu: Cannes’ın en çok konuşulan filmlerinden olan Annemi Öldürdüm, aynı zamanda Kanada’nın Oscar aday adayı oldu. Filmin merkezinde, annesini sevmeyen eşcinsel lise öğrencisi Hubert var. Annesinin düzenbazca manevralarından ve suçluluktan bunalmış, onu küçümsemekten kendini alamıyor. Bu aşk/nefret ilişkisinin kafa karışıklığıyla Hubert ergenliğin gizemlerine sürükleniyor. Henüz yirmi yaşındaki Xavier Dolan yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı ilk filminde son derece açık sözlü.

Meine Schwiegertochter ist ein Mann (2009)
Benim Gelinim Bir Erkek
Tür: Dram, Komedi, Romantik
Konu: Eşinden ayrılmış ve ayrı olarak yaşayan Katharina Remminger Baverya bölgesinde yalnız olarak yaşamaktadır. Katharina’nın oğlu ise üniversitede mimarlik bölümünü okumaktadır. Bir gün evleneceği arkadaşıyla ziyarete geleceğini söyleyen Katharina’nın oğlu, arkadaşının adının Niki oldugunu söyler. Bu durum karşısında bir bayan bekleyen Katharina’nın tepkisi ve devamında gerçekleşen komik ve dramatik olaylar dizisi.

Other Angels (2010)
Teslimiyet
Tür: Dram, Komedi
Konu: İstanbul’un Tarlabaşı semtinde kendinden başka üç travestiyle birlikte fahişelik yaparak hayatını kazanan Sanem, yaşamın zorluklarına ve maruz kaldığı baskılara bir kahramanın gelip onu bu hayatttan kurtaracağı hayalleri ile katlanmaya çalışır. Birgün mahallelerine yeni taşınan Gökhan’ı görür. O’nun aradığı kurtarıcı olabileceğini düşünen Sanem, çocukça oyunlarla Gökhan’ın ilgisini çekmeyi başarır. İkisi arasında suskun bir ilişki başlar. Yaşadığı ev beklenmedik olaylarla sarsılınca, Sanem henüz adını bile bilmediği Gökhan’ın yanına sığınmak zorunda kalır. Böylece Gökhan’ın Sanem’in kimliğini, Sanem’in ise Gökhan’ın güvenilirliğini sorguladığı bir yolculuk başlar.

The Kids Are All Right (2010)
İki Kadın Bir Erkek
Tür: Dram, Komedi
Konu: Lezbiyen bir çift olan Nic ve Jules, yapay döllenme ile çocuk sahibi olmuşlardır, hem de iki kere. Çocuklar ergenliğe girdiklerinde gerçek babaları ile tanışmak isterler. Paul adındaki donör onların babalarıdır ve çocuklar Paul’ü anneleri ile tanıştırmak ister. Paul’ün gelmesi aile düzenini değiştirecek ve yepyeni bir aile tanımının yapılmasına yol açacaktır.

Les Amours Imaginaires (2010)
Kalp Atışı
Tür: Dram, Romantik
Konu: Nicolas ve Marie bir Vietnam restoranına giderler. Bu sırada Nicolas’ın bir arkadaşı olan Francis de oradadır ve O’nu arkadaşı Anthony’le tanıştırır. Bu olay garip bir aşk üçgeninin başlangıcıdır. 2010 Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde yarışan film, Annemi Öldürdüm filmiyle uluslararası festivallerde büyük başarı yakalayan genç yönetmen Xavier Dolan’ın ikinci uzun metraj filmi.

Zenne Dancer (2011)
Zenne Dancer
Tür: Biyografi, Dram, Komedi
Konu: İmkansız bir üçlünün dostluk öyküsü: DANIEL, Türkiye’nin değer yargılarını çok tanımayan ve 1 yıllığına İstanbul’a gelen bir Alman fotoğrafçı. Renklerini gizlemekten sakınmayan, ailesinden koşulsuz destekle koruma gören ve İstanbul’un dans klüplerinde Zennelik yapan CAN. Ve doğulu, muhafazakar bir ailenin çocuğu olan AHMET.

Birbirleriyle dostluk, aşk ve anlayışla birarada yaşamayı başarabilen üçlünün karşısına çıkan töre, devlet ve muhafazakar aile değerleri…

Filmin senaryosu, 2008 yılında babası tarafından gay olduğu için öldürülen Ahmet YILDIZ’ın gerçek hikayesinden esinlenilerek kaleme alınmıştır.

Side Effects (2013)
Acı Reçete
Tür: Dram, Gerilim, Suç
Konu: Emily ve Martin, Amerikan rüyasının örnek ve gözde çifti gibidir. New York’ta yüksek standartlara sahip lüks ve başarı içinde bir hayat sürdürürlerken Martin’in bir borsa yolsuzluğuna karışması ve hapse girmesi tüm yaşamlarını alt üst edecektir. Emily, kocası hapse girdikten sonra küçük bir apartman dairesine taşınır ve depresyon-anksiyete belirtileriyle boğuşmaya başlar. 4 yıl boyunca kocasını beklerken bir yandan psikiyatr ve ilaç yardımı alır. İlaçların sayesinde yaşamaya çalışan kadın için doktoruyla arasında başlayan ilişki sonrasında işler iyiden iyiye zorlaşacaktır…

Ünlü yönetmen Steven Soderbergh tarafından yönetilen filmin başrollerinde Channing Tatum, Jude Law, Catherine Zeta-Jones ve yakın zamanda ‘Sosyal Ağ’ ve ‘Ejderha Dövmeli Kız’ gibi filmlerle yıldızı parlayan Rooney Mara yer alıyor. Filmin senaryosu ise yönetmenin ‘Contagion’ filminde de birlikte çalıştığı Scott Z. Burns’e ait.

Mixed Kebab (2012)
Karışık Kebab
Tür: Dram
Konu: Karışık Kebab, Belçika’da yaşayan Türk İbrahim ile Türkiye’deki beşik kertmesi Elif’in yıllar sonraki buluşmalarını konu alan bir yapım. Türk aile hayatının çatışmalarını, güçlüklerini konu alan dramatik bir film olduğunu, özelikle genç insanların kültürleri ve aileleriyle yaşadıkları çatışmaları ele ele almaktadır.

“Mixed Kebab”, Antep’te yaşayan tutucu bir ailedeki çatışmaları konu alıyor. Belçika’da yaşayan bir Türk ailenin oğlu olan İbrahim, ailesinin zoruyla beşik kertmesi olan ve Türkiye’de yaşayan Elif’le tanışmaya ve evlenmeye gönderilir. İlk defa Türkiye’ye gelen İbrahim, tanıştığı Elif’i tatlı ve çekici bulur, ancak yaşanan kültür farklılıkları yüzünden onunla bir ömür geçiremeyeceğini düşünür. Bunun yanında Elif’inde evlenmeyi düşündüğü bir erkek arkadaşı vardır.

The Imitation Game (2014)
Yapay Oyun
Tür: Biyografi, Dram, Gerilim, Savaş
Konu: Alan Turing, yaşadığı dönemin en büyük matematik dehalarından birisidir. 2. Dünya Savaşı tüm acımasızlığıyla devam ederken, Nazilere ait kırılamaz denilen “Enigma” şifrelerini kırmayı başaracaktır. Ulusal kahraman ilan edilen genç deha, bu başarısı ile ödüllendirilir.

Günümüz bilgisayarlarının yaratıcısı olarak kabul edilen Alan Turing, aynı zamanda eşcinsel olduğunu itiraf ettiği için toplum şiddeti görmüştür. Bu sebeple, yediği zehirli elma ile hayatına son verir. 5 dalda Altın Küre adayı ve 34 ödül kazanmış olan tarihin en iyi filmleri arasında yer edinen bu yapım için yorumlarınızı bekliyoruz.

Love is Strange (2014)
Aşk Başkadır
Tür: Dram
Konu: Başrollerini John Lithgow, Alfred Molina ve Marisa Tomei’nin paylaştığı bu sıcak romantik filmde, birlikte geçirdikleri 39 yılın ardından işlerinden ayrılan ve bu yüzden de yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kalarak New York’ta bir apartmana yerleşen eşcinsel bir çiftin öyküsü anlatılıyor. Filmin yönetmeni ise Ira Sachs.

Blue is the Warmest Color (2013)
Mavi En Sıcak Renktir
Tür: Dram, Romantik
Konu: Yönetmenliğini Abdellatif Kechiche’in üstlendiği, romantik dram türündeki 2013 yapımı Fransız filmi. Başrollerini Léa Seydoux ile Adèle Exarchopoulos’un paylaştığı film, Julie Maroh’un Le bleu est une couleur chaude isimli çizgi romanından uyarlanmıştır. Film, ergenlik çağındaki bir kızın eşcinsel olduğunu keşfetmesinin ardından yaşadıklarını konu alır. Kızların erkeklerle çıkmasına cinsel ilgi yönünde kendini inandırmış bir genç kız Adèle’in, kendi eşcinselliğini Emma’da bulması ve devamında yaşadığı olaylar konu edinilmiştir.

İlk gösterimi 23 Nisan 2013 günü Cannes Film Festivali’nde yapılan film, Altın Palmiye ve FIPRESCI ödüllerinin sahibi oldu. Yönetmen Kechiche’e ek olarak filmin başrol oyuncuları Seydoux ve Exarchopoulos’a da Altın Palmiye ödülü verildi. Böylece ilk kez bir yönetmenin yanında oyunculara da Altın Palmiye verilmiş oldu.

Weekend (2011)
Hafta Sonu
Tür: Dram, Romantik
Konu: Beklenenden daha fazlasına dönüşen tek gecelik bir ilişki hayatlarına anlam vermeye çalışan iki genç adamın alışılmadık aşk hikayesi… Russel, bir Cuma gecesi eşcinsel olmayan arkadaşlarının evindeki partiden sonra tek başına bir gey bara gider. Bar kapanmak üzeredir. Glen’le karşılıklı bakışmaları önce bir takip oyununa sonra da Russel’in evinde sonlanan bir gecelik ilişkiye dönüşür. Ertesi sabah ayrılmalarına rağmen ikisi gün boyu birbirlerini düşünmeye devam eder ve böylece onlar için, barlara ve yatak odalarına taşınacak bir hafta sonu başlar. Olabildiğine farklı iki erkeğin kısa bir zaman dilimine sığan birliktelikleri ve birbirlerinin bedenlerine alışma süreçleri, bolca doğaçlama anlarla, asla stilistik olma tuzağına düşmeden, oldukça gerçekçi bir biçimde anlatılıyor. Andrew Haigh, kendinde eksik olan parçaların ötekinde bulunması üzerine, doğaçlamanın ve gündelik detayların ön planda olduğu bir filmle karşımızda. Senenin en önemli filmlerinden biri.

Go Fish (1990)
Go Fish
Tür: Dram, Romantik
Konu: 1994 yapımı bir Rose Troche filmi. Guinevere Turner’ınn başrolde oldugu film ihtiraslı bir hikayeyi konu alıyor. Romantik komedi sınıfına da sokabileceğimiz film, enteresan bir tat arayanlar için birebir.

Little Ashes (2008)
Küçük Küller
Tür: Biyografi, Dram, Romantik
Konu: 1922’de Madrid göreneksel değerlerin, caz, Freud ve yenilikçiliğin tehlikeli etkileri arasında bir meydan okuma savaşı.Salvador Dali, büyük bir sanatçı olma tutkusuyla 18 yaşında üniversiteye girmiştir.Onun utangaçlığının ve şahlanmış göstermeciliğinin garip harmanı, üniversitede sosyal tabakadan iki kişinin dikkatini çekmiştir; Federico García Lorca ve Luis Buñuel.Film bu üçlünün gençlik dönemlerini, dostluklarını, farklı yönden ilişkilerini ve kendi dallarında bir ressam, bir şair ve bir yönetmen olarak yükselişlerini konu almaktadır.

Beyond the Hills (2012)
Tepelerin Ardında
Tür: Dram
Konu: Devotee Voichita ve Aline aynı yetimhanede birlikte büyümüş, burada cinsel taciz gibi zorlu durumları birlikte atlatmış iki yakın arkadaştır. Yetimhaneden sonra yolları ayrılan iki kadından Voichita Almanya’ya göçmüş ve orada yaşamış; Alina ise Romanya’ya yerleşip oradaki bir manastıra sığınmıştır. Voichita depresyon ve yalnızlıktan müstarip olduğu Almanya’dan Romanya’ya eski arkadaşını ziyarete gider. Planlarına göre Romanya’dan Alina’yı da alıp yeni bir hayata başlayacaktır. Ancak Alina’yı yaşadığı manastırda bulduğunda beklemediği bir durumla kaşılaşır.

‘4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün’ filmiyle dünya çapında tanınan ve Altın Palmiye olmak üzere onlarca ödüle layık görülen Cristian Mungiu’nun son filmi olan ‘Tepelerin Ardında’, bu yıl Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterilmişti.

The Normal Heart (2014)
Kalbin Direnişi
Tür: Dram
Konu: Tiyatro oyunu The Normal Heart’ın TV filmi uyarlaması olan yapıtta 80’li yıllarda salgın şeklinde yayılan AIDS virüsüne karşı başlattığı kampanyayla dikkat çeken aktivist yazar Ned Weeks’in hikayesini konu ediniyor. Ned Weeks, erkek arkadaşı Felix ile birlikte bu virüse ve insanların kafalarındaki AIDS imajına karşı esaslı bir başkaldırış öyküsünü ortaya çıkarırlar. Dünyaya göstermeye çalıştıkları şeylerden biri de insanların zannettiğinin aksine AIDS’in eşcinsel birliktelikten doğan bir hastalık olmadığı gerçeğidir. Ned Weeks, kendi adımlarıyla başlattığı bu mücadelede, hastalığa karşı savaşan bir grubu da kurarak önemli bir figüre dönüşür.

Appropriate Behavior (2014)
Makul Davranış
Tür: Komedi
Konu: Kahraman sorar: “İnsanlar nasıl tanışır, birbirlerinden hoşlandıklarına karar verir ve hoşlanmaya devam ederler?” Elbette filmin bu çözülemeyen probleme (ya da anlaşılmayan mucizeye) önerdiği bir formül yok; ama onun yerine, “atlatmayı” çok etkileyici, komik ve günümüze dair bir dille anlatıyor. Burada söz konusu olan çift iki kadın. Birisi, dışarıdan her şeyin mükemmel göründüğü geleneksel İranlı ailesine açılması o kadar da kolay olmayan Şirin. Diğeri de ayrıldıktan sonra eskisi gibi yürüteceklerine emin olamayan Maxine. Makul Davranış, (Girls’ün yeni sezonunda da karşımıza çıkacak olan) Desiree Akhavan’ın hem oyuncu hem de yönetmen olarak arz-ı endam ettiği, otobiyografik dokunuşlarla dolu bir Brooklyn komedisi ve senenin en eğlenceli filmlerinden biri.

Handsome Devil (2016)
Şeytan Tüyü
Tür: Dram, Spor
Konu: İrlandalı yazar ve yönetmen John Butler'ın kendi senaryosundan filme aldığı Şeytan Tüyü etkileyici ve hareketli bir gençlik filmi. 16 yaşındaki Ned babasının zoruyla bir yatılı okula gider. Ned’in en büyük tutkusu müziktir ama gittiği okulda geçerli olan tek tutku rugby sporudur. Kırmızıya boyanmış saçlarıyla dikkat çeken Ned, bu maço ortamda hemen hakaretlere maruz kalır. Oda arkadaşı Conor ise yakışıklı ve başarılı bir sporcudur ama farklı sebeplerle o da okul arkadaşlarına uyum sağlayamamaktadır. Bu iki dışlanmış gencin dostluğu kendilerini keşfetmelerine aracı olur. Butler, oyuncularından aldığı iyi performanslar ve enerjik bir kurgunun yardımıyla, samimi ve herkesin kendinden bir şeyler bulacağı bir büyüme öyküsü anlatıyor.

Yves Saint Laurent (2014)
Yves Saint Laurent
Tür: Biyografi, Dram
Konu: 1957 yılında, Paris’teyiz. Henüz 21 yaşında olan üstün yetenekli tasarımcı Yves Saint Laurent, moda gurusu Christian Dior’un sağ koludur. Christian Dior ansızın hayatını kaybettikten sonra işlerin başına geçen Saint Laurent, ilk tasarımını hazırladıktan sonra ünü tüm hızıyla yayılmaya başlar. Artık moda dünyasının yükselen yıldızıdır. Bir moda şovu sırasında Pierre Bergé ile karşılaştığında ise hayatını tamamen değiştirecek bir ilişkiye adım atmış olur. Birbirlerine aşık olan ikili, iş hayatında da birlikte hareket etmeye başlarlar. Üç yıl sonra ise kendi markasını, Yves Saint Laurent’i yaratmış olur. Ne var ki Yves Saint Laurent’in yaratıcılığı hem özel hayatını hem de iş yaşamını etkiler hale gelir.

Jalil Lespert’in yönetmenliğinde çekilen film, Laurence Benaïm’in kitabından Jacques Fieschi, Jalil Lespert ve Marie-Pierre Huster tarafıdan beyzperdeye uyarlandı. Başrol Yves Saint Laurent’i ise Pierre Niney canlandırıyor.

White Bird in a Blizzard (2014)
Karda Bir Beyaz Kuş
Tür: Dram, Gerilim, Mistik
Konu: Kat Connor, annesinin beklenmedik ve esrarengiz bir şekilde, ardında hiçbir iz bırakmadan kaybolmasıyla hayatı değişin genç bir kadın. Son derece alımlı bir kadın olan Eve, o güne dek çeşitli zorluklara rağmen ailesinin yanında olmaya devam etmiştir. Ancak haber vermeden ortadan kayboluşu Kat’in yeni bir deneyime adım atmasına neden olur. Bir türlü yıldızının barışmadığı annesinin ortadan kaybolması Kat’i başlarda büyük bir rahatlığa iter. Artık istediğini yapabildiği bir düzene kavuşmuştur. Ne var ki bu vedanın ardında yatan nedenleri ve sonuçları tek başına keşfetmek zorunda kalacaktır.

Laura Kasischke’nin romanından beyazperdeye uyarlanan bu büyüme öyküsünün başrollerinde Eva Green, Shailene Woodley ve Christopher Meloni yer alıyor.

A Jihad for Love (2007)
Aşk İçin Cihat
Tür: Belgesel
Konu: Batı medyasında cihat çoğunlukla kutsal savaşla eş sayılır. Fakat Arapçadaki kelime anlamı mücadele veya Allahın yolunda çabalamaktır. Bu filmde, onları ülkeleri, aileleri ve hatta kendileriyle karşı karşıya getiren kişisel aşk cihatlarını sürdüren kişilerle tanışıyoruz. Yapımcılığını Tanrının Önünde Titrerkenin yönetmeni Sandi DuBowskinin üstlendiği ve Müslüman eşcinsel sinemacı Parvez Sharmanın yönettiği Aşk İçin Cihat Hindistan, Pakistan, İran, Türkiye, Mısır, Güney Afrika ve Fransadan hayatlar sunarak İslamla eşcinsellik arasındaki karmaşık kesişme noktalarını keşfe çıkıyor; film, dünyada bu konuda yapılmış ilk belgesel olma özelliğini taşıyor.

Be Like Others (2008)
Herkes Gibi Ol
Tür: Belgesel
Konu: Bugün İran’da cinsiyet değiştirme operasyonları yasal. Yirmi yıldan uzun bir süre önce Ayetullah Humeyni’nin verdiği bir fetva ile “teşhisi konmuş transseksüellerin” cinsiyet değiştirmeleri yasal ilan edilmişti. Ancak İran’da hâlâ eşcinselliğin cezası ölüm. Cezalandırılmaktan, dışlanmaktan ve taciz edilmekten korkan eşcinsel erkekler için tek kaçış yolu, onlar için yasal kabul edilen tek kimlik: Yani transseksüellik. Tek istekleri “düzgün bir yaşam” sürebilmek olan genç eşcinsel erkekler, ülkenin en kabul gömüş cinsiyet değiştirme kliniğinde Dr. Bahram Mir Jalali’nin hastası olmak için sıralar oluşturuyorlar. Hastalara bu süreçte destek olan 24 yaşındaki Vida kendi ameliyatından sonra “yeniden doğduğunu” iddia ediyor, ancak ameliyat sonrasında onları bekleyen tehlikelere dikkat çekmeyi de ihmal etmiyor. İranlı-Amerikalı yönetmen Tanaz Eshaghian, cinsiyet değişimine hazırlanan birkaç genç erkeğe bu yolculuklarında eşlik ederken, izleyicilerine İran’ın şeriat kanunlarının eşcinsel erkeklerden nasıl da şiddet dolu talepleri olabildiğine dair ipuçları veriyor. Herkes Gibi Ol, İran’daki toplumsal cinsiyet kavramına bakışın sert köşelerini irdeliyor ve eşcinsellere nefretle bakan bir kültürün sözcüleri olarak komşuları, öğretmenleri, din adamlarını, ahlak polislerini ve belki de en ağırı, aileleri dinlememizi sağlıyor. Eshagian’ın yalnız ve dışlanmış öznelerini en tedirgin anlarında tanıyoruz; cinsiyet değişiminin tek kaçış olduğundan emin, ancak bunun mutluluk getireceğinden kuşkulu.

Bi the Way (2008)
Çift Yol
Tür: Belgesel
Konu: Eşcinsel olanlarla olmayanların arasındaki demir perde kalkıyor… Genç yönetmenler Brittany ve Josephine de arabalarına atlayıp ülkeyi kat ederken, insanlara bu konuda ne düşündüklerini soruyorlar. İddiasızca Amerika’nın kasabalarında gezerken, biseksüellik konusunda sordukları sorulara çeşit çeşit cevap alıyorlar. Cevaplar genel olarak beklenenden daha ılımlı. Biseksüel olmak ne demektir? Biseksüellik yalnızca bir moda mı? Hep bir erkekle yatmak isteyip yatamadıysam yine de biseksüel miyimdir? Biseksüellik hayat boyu mudur? Amerika’nın cinselliğe dair değişmekte olan yüzü, kasabalı genç bir kızın, “bir hafta bir oğlan, sonraki hafta bir kız belki de” deyişinde; bir dansçının “her şey mümkün”ünde ya da 11 yaşındaki bir oğlan çocuğunun cinsel tercihleri hakkında kafasının karışık olduğunu söylemesinde kendini belli ediyor. Biseksüellik diye bir şey olmadığını iddia edenler de var, ondan tiksinti ile söz edenler de. Akademisyenlerin, öğrencilerin, sanatçıların, dansçıların, biyologların, hamburgercilerin ve herkesin söyleyecek bir şeyleri var. Çift Yol özellikle siyah-beyaz yanıtlar vermekten kaçınan, izleyicinin kendi yanıtlarını keşfetmesini isteyen bir belgesel; yalnızca olduğu gibi olmak istiyor. Bu anlamda film, kendisini arayan, ‘arada kalmış’ öznelerine de ayna tutuyor.

Paris is Burning (1990)
Paris Yanıyor
Tür: Belgesel
Konu: Jennie Livingston tarafından yönetilen 1990 American belgesel-film. 1980’lerin son yarısında çevrilen film, New York’un Afro-Amerikan, Latin, gey, ve transseksüel komünitelerini içerir. Balo kültürünün çoğu üyesi, Paris Yanıyor’u New York’un drag balolarının Altın Çağı’nı ve aynı zamanda ABD’deki ırk, sınıf, cinsiyet ve seksüalite kavramlarını yansıtan değerli bir belgesel olarak yorumlar.