22 Aralık 2016 Perşembe

lgbti.tv için sen de destek ol!

Homofobi ve Transfobi ile mücadelede yeni bir alan açıyoruz!

Yaklaşık on yıl önce çıktığımız bu onurlu yolda sizleri de aramızda görmek istiyoruz!

Homofobi, Transfobi ile mücadele, görünürlük ve farkındalık amaçlı sokak röportajları ve bilgilendirici videoların yer alması düşüncesi ile hayata geçirmeye çalıştığımız  http://lgbti.tv için  desteğine ihtiyacımız var.
Bize Facebook Sayfamız veya info@lgbti.org e-posta adersimiz üzerinden ulaşabilirsiniz.




Saygılarımızla

lgbti.org
lgbti.tv
facebook.com/lgbti.org
lgbti.blogspot.com
lgbti.livejournal.com
pinterest.com/lgbti

Not: Kurumsal sponsorluk ve desteğe açığız.

20 Aralık 2016 Salı

Ortasından Kırılmış Bir Hayat: YASEMİN

Ortasından Kırılmış Bir Hayat:


YASEMİN


 

Gün ağarmak üzereyken, sürünerek çıktım yatağımdan. Hızlıca bir şeyler atıştırdım ve taksi çağırdım. Taksi gelene kadar röportaj için kullanacaklarımı çantama tıkıştırdım ve sokağa attım kendimi. Nihayet taksinin gelmesiyle sokakta bir başıma ayazlanmaktan kurtulabildim. Taksici kibar bir beyefendi edasında olmasına rağmen adresi söylediğimde yüzüme alık alık baktı, ''Emin misin?''. Adresi tekrarladım. ''Sen bilirsin'' anlamında başını salladı ve gecenin en sevimsiz semtlerine doğru yola çıktık. Yasemin'le buluşacağımız yere vardığımızda ücreti ödedim ve taksinin hiç oyalanmadan sıvışıp kaçışını izledim.

Beklerken istemeden de olsa heyecanlanmıştım, bu röportaj için çok çaba sarf etmiştim, gazetenin bütün aslarına yalvardım, hepsi de el birliğiyle git ama bir şey çıkmaz dercesine yokuşa sürmüşlerdi işi.

Yasemin'i görünce hızlıca toparlandım. Tokalaştık hemen. Bezmiş ve yorgun görünüyordu. Sigara istedi, verdim, yaktı sigarasını. Evine gidene kadar iki kez daha istedi sigara. Yol boyunca hiç konuşmadı. Ben de konuşmaya yeltenmedim. Köhne sokakların dar kaldırımlarından aşağı doğru yürürken, ağza alınmayacak kelimelerle kestiler önümüzü. Görünenin gölgesine doğru yürüyordum Yasemin'le. ''Ooo yeni manita mı yaptın Yaso? Pek de parlakmış oğlancın.'' Buna benzer cümlelerle eğik bükük adamların tacizine uğradık. Çok gerildim, ''Ne yapıyorum ben?'' dedim. Tekinsiz bir işe girişmiştim. Pişman olmak istemiyordum, sorgulamaya son verdim...

Nihayet eve varabildik. Dışarısı ürkütmüştü beni. Yasemin'le yürümekse başlı başına bir riskti. Buyurgan bir sesle duştan çıkana kadar oturmamı söyledi. Sessiz sedasız gelmesini bekledim ben de. Elinde iki bardak kahveyle girdi odaya. Birini önüme koydu ve ''Sor bakalım yakışıklı'' dedi.

- Konuya nereden başlayacağımı bilemiyorum, benim için de zor ve heyecanlı bir röportaj ola-

Y: Niye? Seni de mi s..tiler?

Kekelemeye başladım. Ne diyeceğimi bilemez bir vaziyete düştüm. Bir anda ateşim yükselir gibi oldu. Yanaklarım kızardı. Yasemin kahkaha attı.

Y: Korkma lan bu kadar. Şakaydı, su koyuverme hemen.

Garipsemiştim. Demek ki şaka buralarda böyle yapılıyordu. Kelimeler zorlukla dökülse de ağzımdan sorumu sorabildiğim için mutluydum.

Y: Bak oğlum böyle soruyorsun, çok da yorgunum, bunlar yayınlanmayacaksa hiç konuşturma beni.

- Yok, hayır, kesin yayınlanacak, söz aldım ''büyük''lerden.

Y: Hadi bakalım, göreceğiz, yayınlanmazsa ağır küfrederim ama bilesin!

''Kabul'' dedim utana sıkıla. ''Sadece akışına bırak.'' diye cesaretlendirdim kendimi. Odaklanmalıydım. Önemli olan onun konuşmasıydı. Beni sıkıştırmasına izin vermemeliydim.

Başladı anlatmaya:

Y: Ben var ya, bu ne idüğü belirsiz insan yani, daha çocukken fark ettim iyi şeyler olmayacağını. Yaşıtım erkekler tam da babaları gibi büyürken benim içimde kaynayan bir şeyler vardı. Ortaokulun ilk günleri sınıfımdaki erkeklere bir haller olmuştu; tuvalete gitmeler, anlamadığım türden şeyler konuşmalar filan. Onları taklit ediyordum ben de, bilirsin işte ilk ergenlik halleri... Bu kısım hem çetin hem de çok hızlı geçti. Aylar sonra ilk tokadımı yedim ''babacığımdan''. Sonrasını ağabeyim getirdi sağ olsun. Düzenli olarak dayak faslı devam etti o günden sonra. Ailenin gururunu iki paralık ediyormuşum ya. Tam da bir erkek gibi konuşamıyor ve yürüyemiyormuşum. Bu popo yürürken sallanıyor parlak çocuk, ne yapayım yani, değiştiremedim. Çabalamadım değil, odama girip kimseciklere duyurmadan erkek olmanın provalarını yaptım durdum onlarca kez. Ama işe yaramadı. Kurtulamadım ellerinden.

- Özür diliyorum araya gireceğim ama hiç anlamaya çalışmadılar mı? Neticede sen onların evladısın.

Y: Kuzum, nasıl anlasınlar ki? Ailem de herkes gibi işte.

- Güvenebileceğin bir kimseyle karşılaşmadın mı hiç?

Y: Bu gece beş kişi geçti üzerimden, bu sevgiliyle yatmaya benzemez anlıyor musun? Var mı senin de sevgilin?

- Var.

Y: Ona sordun mu daha önceki flörtlerini?

- Evet, sordum.

Y: Kimlermiş anlattı mı?

- Evet.

Y: Bak ben bazen sorarım müşterilerime. Çoğunluğu ''kaliteli orospu''lara gitmiş olur, (genelevlerde çalışanlara öyle diyorum ben). Onlar bize göre nispeten daha rahattırlar. Az da olsa daha güvendedirler. Geri kalanının ilk sevgililerini bilmek ister misin? Eşek, köpek, oyuncak ayı, kardeşi, annesi, kuzeni; sayayım mı daha. Eşek diyorum lan! Önce o sonra biz... Ne olsun daha!
İşte bu ağır oğlum, bu koyuyor insana, başka bir şey değil. Benim ailem de bu adamların arkadaşıydı, eşi dostuydu nihayetinde... Ortaokulun ilk yıllarında inançlıydım, umutluydum, güvenebiliyordum ben de. Sonra gitti hepsi.

- Hiç mi kalmadı?

Y: Bak aslanım,  umut nedir biliyor musun biz gibileri için? Sabah eve tek parça, sapasağlam dönebilmektir. Ev arkadaşın da ölmemişse sana melemen yapar, yer içer yatarsın. İşte bu kadar umut dediğimiz şey. Benim var ya kafamda en az otuz dikiş var, kolum bacağım kırıldı dayak yemekten. Ben alçılarla evde iyileşmeyi beklerken arkadaşım, günlük en az iki-üç kişiyle de benim için yatardı. Bak dinlerken bile başını eğdin önüne hemen.

- Anlıyorum. Üzgünüm.

Y: Ne üzüleceksin ya. Baksana bi üstüne başına, bir de bana bak. Bize, bizimkiler bile acımaz bazen. Tam bir yıl boyunca, yemek yiyebilmek ve hayatta kalabilmek için boyun eğdim, akşam sabah pazarladılar beni ''biz'' dediklerim. Açlığı bilir misin, benim gibileri bekleyen açlığı? Döverler, aç bırakırlar, tecavüz ederler de ölümü arzulayanlardan olursun. Şimdi diyeceksin ki neden, başka yol yok muydu? Yok oğlum yok. Kim işe alır ki bizi? Ben liseyi terk edip de geldim buralara. Mahallemizin bıçkın delikanlısı kuzenim çıkmıştı üzerime ilk. Abimlerle dövüyordu, sözüm ona adam olayım diye, kimse yokken de s..iyordu beni... Bak bu insanlar, ismini vermeyeyim; öldürülen kadınlar için grev-mırev, eylem yaparlar ama biz ölünce herkes susar. Güzel şeyler de yapılıyor bazen ama biz gibiler için değil. Bize yok ''Biz insan değil miyiz?'' diye sormuyorum bile. İnsan mıyız biz a..na koyum. Allah bile lanetlemiş bizi. Anlıyor musun?

- Üzgünüm Yasemin, haklısın.

Y: Sinirlendirdin beni sabah sabah. Toplum sanıyor ki biz kendi aramızda şey ediyoruz da kirletiyoruz ne varsa. Devletin, milletin şerefini iki paralık ediyoruz filan. Ulan beni beceren kıl yumakları, ertesi gün Beyoğlu'nda görünce kovalayıp dövüyorlar beni. Namus filan ağızları köpürüyor hemen. Sorsan, hepsi de edepli, namuslu aile babaları. A..na koyayım onların.

Yasemin iyiden iyiye sinirlenirken konuyu değiştirmek isteyip ''kimlik'' değiştirmeyi düşünüyor musun? Diye sordum.

Y: Sen hala anlamamışsın söylediklerimi, bambaşka dünyalardasın. İki gündür makarna yiyorum, aç karnıma g.tümü s..tiriyorum sen kimlik diyorsun. Haberin var mı kimlik değiştirmek kaç para? Hem değiştirdim diyelim, ne olacak? Gene aynı şeyi yapmayacak mıyım?
Eylül Cansın'ı duydun mu sen? Parası da vardı, annesi sahip de çıktı kızcağıza, ne oldu peki? İntihar etti işte. Eylül'ü tanırdım ben. Bak biz kendi halimizde ecelimizle bile ölemiyoruz. Ya onlar öldürüyor ya da intihar ediyorsun. Öyle keyifle yaşamaya benzemez Eylül'lerin hayatı. Ölümlerden ölüm beğendirirler sana. Eylül gibi ağlar durursun. Eğer bir gün ağlamaktan vazgeçip yaşamayı seçersen de benim gibi olursun. Eylül'ü tanısaydın keşke. O, benim gibi değildi. Kültürlü narin bir kızdı Eylül. Aslında ben de öyleydim. Ne kibardım bir bilsen eskiden. En sonunda ağzı bozuk Yasemin'i yarattılar işte. Yaşatmazlar oğlum bizi. Yasemin yaşıyor ama ölse de olur yani.

''Eylül'ü haberlerden tanıyorum. Başınız sağ olsun.'' dedim farkında olmadan tutmuş olduğum nefesimi bırakarak.

Y: ''Başınız!''. Sen bile ''Başımız'' diyemiyorsun değil mi? Diyemezsin aslanım, diyemezsin. Biz ''böyleyiz'' çünkü. Versene şu telefonunu.

Çaresiz verdim ve ne yapacak diye izlemeye başladım.

Y: Oku lan, al hadi oku. Bak Hande'nin videosu bu. Yorumlara bak, yorumları oku.

Telefonu elime tutuşturup sigarasına sarıldı. İkimiz de gerilmiştik. Böyle bir röportaj beklemiyordum. 'Yanlış zamanda mı gelmiştim, yoksa hep mi böyleydi Yasemin? Yasemin yıpranmıştı, her halinden belliydi. Nasıl yıpranmazdı ki tanrının üvey evladı bu insan? Yorgundu Yasemin. Bakışlarımızı kaçırıyorduk birbirimizden. Garip bir utanç içinde boğulurken duvarlardaki çatlaklardan ayıramaz olmuştum bakışlarımı.

Oda duman altı olmuştu iyiden iyiye. Yorumları okudukça erkekliğimden utanmaya başladım. İmkânım olsa hepsi adına özür dilerdim Hande'den. Yorumlar içler acısıydı. Toplumun sözde ''ahlakını'' bozan Hande'ye söylenenleri okudukça kahroldum. Ayetler yazan mı dersin, küfürler saydıran mı? Yer yarılsa da içine girseydim keşke. Bunun özentilik sonucu olduğunu düşünenler, mikrop diyenler, atılan plastik mermilerin gerçek olmasını dileyenler... Karnıma ağrılar giriyordu. Hande'nin yanmış bedenine sövüp sayanlar gerçekten de insan mıydı? Her gün iş yerinde, yolda, çarşıda pazarda gülümsediklerim, selam verdiklerim, namus bekçiliğine soyunmuş bu ''ablalar, ağabeyler, kardeşler'' yanmış bir kadın bedenine küfrediyorlardı. Esas sorun ise düşmanlıklarını içtenlikle yapıyor olmalarıydı. ''Bu nasıl bir nefret Allahım?'' dedim kısık bir sesle. Yutkundum. Ağzım dilim kurumuştu çoktan. Ellerim titreyerek yaktım sigaramı ben de. Yasemin gözünü kırpmadan başladı konuşmaya.

Y: Bak delikanlı, Hande gibiler gözaltına alınır, dayağını yer, tahmin bile edemeyeceğin hakaretlerin üstüne bir de fuhuş yaptığı için para cezası öder. İnsanlara olan inancımı yitireli çok oldu benim. Ha tanrıya da inanmıyorum ben; tarifeli yarattığı için bizleri. Yani tam bir inançsızlık değil benimkisi. Gecenin tam ortasına bıraktı bizleri. Işık yok oğlum bizim hayatımızda. Işık koymayı unutmuş tanrı. Anlasana. Eğer karşılaşırsam onunla birkaç sorum olacak ona. ''Bizi neden böyle yarattın? '' diye soracağım, ''Neden önce yaratıp, sonra da cezalandırıyorsun, kitaplarında tehdit ediyorsun?'' bak bunları soracağım. ''Üzerimde hırlayan adamların hiç mi günahı olmadı?'' diyeceğim. Ben onun, VİCDANINA inanmıyorum artık. Zaten cehennemde Yasemin, en dibindeyim lan ben! Daha ne olsun? Anladın mı şimdi, benim inançsızlığım ateist zırvalamalarına benzemez...

Utancımdan ve çektiğim ağrılardan dolayı Yasemine bir an önce teşekkür edip kaçmak istiyordum. Odadaki eşyalar üzerime üzerime geliyorlardı artık. Sigaramdan çaresizce duman çekmekten başka bir şeye odaklanamıyordum. Kalkmak istiyordum ama kalkamıyordum, ağırlaşmıştı her şey. Büyük insanlık tarihinin denizler dolusu utancı altında eziliyordum. Söndürdüm sigaramı. Müsaade istedim, zorlukla da olsa teşekkür edip çıktım evden. Yasemin beni uğurlarken son kez baktım ona. ''Ah zavallı Yasemin.'' dedim. Ağlayamadım, bedenim kahverengi bir kaya parçası gibi sürükleniyordu caddede. Parke taşlarının üzerine izler bırakıyordum, derin telafisiz izler. Bir anda evsiz ve işsiz kalmıştım. Hayat durmuştu. Şairler sustu, devrimler sustu içimde. Oyun oynayan çocuklar kayboldu birden. Kargalar bıraktılar renklerini yüreğime, öylece boşalttılar Yasemin'in sokaklarını... Kayıt yaptığım cihazı aldım elime. Baktım, okşadım titreyerek. Hırsla fırlattım duvara. Özgür bıraktım Yasemin'leri...

 

Varlık E.

10 Ekim 2016 Pazartesi

İslam Hukuku Açısından Cinsiyet Değiştirme

Cinsiyet değiştirme sınırsız özgürlük düşüncesiyle ortaya çıkmış, bir takım siyasi güçlerin desteği ve medyanın teşvik ve özendirmesiyle sürekli gündemde tutulmaya çalışılan bir mesele haline gelmiştir. Bu düşüncenin gerçekleşmesine tıp ilminin ve teknolojisinin gelişmesi de imkân sağlamıştır. Cinsiyet değiştirme konusunda şu grupların bahsi geçmektedir. Hünsâ, eşcinsel, travesti, transeksüel, muhannes ve müteraccile. Bu kavramlar birbirinin yerine kullanılarak karıştırıldığı ve yapılacak böyle bir ayrımla, cinsiyet değiştirme ameliyatlarının kimler için gerekli olduğu daha sağlıklı belirlenebilmesi için kısaca tariflerini verip İslam hukukundaki yerlerine değindikten sonra cinsiyet değiştirmenin İslam hukukundaki hükmü üzerinde durulacaktır.






Hünsaların "interseks" cinsel gelişme bozukluğu, homoseksüellerin cinsel sapma, transseksüellerin ve travestilerin cinsel kimlik bozukluğu içerisinde ele alındıkları ve hünsaların doğuştan olduğu, diğerlerinin sonradan kazanıldığı tespit edilmiştir.

Bedensel rahatsızlığı olan hünsaların tıbbi müdahaleye başvurabilecekleri kanaatine varılırken yaratılıştan gelen normal fıtratı bozma, kendisi ve toplum açısından pek çok sakıncaları bulundurması sebebiyle transseksüellerin cinsiyet değiştirmeleri uygun görülmemiştir.

Bunlar için cinsiyet değiştirme ameliyatları kişisel hırs ve ihtirasa dayanan, ciddi tehlike ve sakıncalar doğurma ihtimali bulunan girişimler olarak kabul edilmelidir.

Transeksüellerin cinsiyet değiştirme girişiminde bulunmuş olmaları halinde tam olarak cinsiyetlerinin değişmediğine, kendi cinslerinden bir kişi ile cinsel ilişkide bulunduklarında eşcinselbir ilişkide bulunduklarına ve her konuda doğuştan gelen cinsiyetleri ile ilgili hükümlerin geçerli olduğuna karar verilmiştir.

Yrd. Doç. Dr. Hilal Özay
Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi
ÖZAY HİLAL, (2016). "İslâm Hukuku Açısından Cinsiyet Değiştirme", Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi,
4(1), 1-36. (Yayın No: 2968400)


 

Doğrusu: Cinsiyet Geçiş Ameliyatı



Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Gençler

Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüelve İnterseks Adolesanlar; LGBTİ (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Trans, İnterseks) bireyler, pek çok toplumda cinsel yönelimlerinden ötürü önyargı ve ayrımcılığın hedefinde yer almakta, toplum tarafından dışlanma, damgalanma sözel, fiziksel, ekonomik ve cinsel olarak saldırıya maruz kalma ve cinsel yönelimlerini açıklayamama gibi pek çok sosyal ve psikolojik sorunla karşı karşıya kalmaktadır. Cinsel yönelimlerinin çoğunluğunkinden farklılığının farkına varmak ve bu durumu rahatça ifade edememek, LGBTİ çocuk ve adolesanlarda madde kullanımı, yeme bozuklukları, anksiyete, depresyon, kendine zarar verme davranışları, intihar girişimi gibi pek çok psikiyatrik sorunun heteroseksüel gençlerde olduğundan daha yaygın görülmesine neden olmaktadır.

Kendini LGBTİ olarak ifade etme yaşı

Ailelerin, sağlık bakım profesyonellerinin ve toplumun LGBTİ adolesanlara yönelik birçok basmakalıp yargıları vardır. En sık karşılaşılan yargılardan birisi, çocukluk ve adolesan dönemde sergilenen LGBTİ davranışların erişkinlik döneminde kaybolacağı düşüncesidir. Aileler bu durumun sadece adolesan dönemde yaşanılan bir geçiş evresi olduğu kanısındadır ve çocuklarının LGBTİ arkadaşları olduğu, eşcinsellik hakkında bir şeyler okuduğu, filmlerden ya da duyduklarından etkilendiğinden dolayı böyle davranışlar sergileyebileceklerini düşünmektedirler. Bilimsel çalışmalar bu yargıların doğru olmadığı yönündedir. LGBTİ adolesanlarla ABD’de yapılan bir araştırmada, LGBTİ bireylerin ilk kez hemcinslerine ilgi duyma durumunun 10’lu yaşlarda başladığını, hatta bazılarında bu yaşın 7–9 olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmada, bireylerin kendilerini tam olarak LGBTİ olarak tanımlama yaşının ortalama 13,4 olduğu ve ancak bir yıl sonra ailelerinin durumlarından haberdar olduğu sonucu bildirilmiştir (9). Benzer şekilde, Zway ve Boonzaier’in (2015) lezbiyen adolesanlarla yaptığı kalitatif nitelikteki çalışmada; LGBTİ adolesanların kendilerini hep “erkek fatma”, “erkek gibi kız” olarak ifade ettikleri; araba oyunu, futbol gibi erkek çocuk oyuncakları ile oynadıkları; erkek kıyafeti giydiklerini hatırladıkları belirtilmiştir. Bu çalışma sonuçları, adolesan dönemde görülen eşcinsel yönelimlerin geçici bir durum olmadığı konusunda uyarıda bulunmaktadır.

Ailelerin tepkileri ve çocuklar üzerindeki etkisi

Birçok çalışmada, ailesinde LGBTİ çocuk ve adolesan olan ebeveynlerin, çocuklarının cinsel yönelimlerine negatif tutumlar sergiledikleri belirtilmektedir (11,12). Amerika’da yapılan Aile Kabul Projesi Araştırması’nda (2009); ailelerin sıklıkla çocukları ile çatışma yaşadıkları, onlara kısıtlamalar getirdikleri, çocuklarının çevresindeki bireyler tarafında kötüye kullanılabileceği endişesi yaşadıkları belirlenmiştir. Ailelerin pek çoğu, çocuklarının ancak heteroseksüel arkadaşlara sahip olup, onlara uyum sağladıklarında hayata devam edebileceklerine inanmaktadır (9). LGBTİ bireylerle yapılan pek çok çalışmada, depresyon ve intihar (13–15), nikotin, alkol, madde kullanımı (14,15) alkol veya madde etkisi altında seks yapma (16), anksiyete bozukluğu (14), şizofreni/psikotik bozukluklar (14), yeme bozukluğu (17), PTSD (18) gibi pek çok mental sorun, heteroseksüel bireylerde olduğundan daha yüksek oranda bulunmuştur.

Okullarda LGBTİ olmak

ABD’deki 3224 okulda, yaşları 13–18 olan adolesanlarla yapılan bir çalışmada, her on LGBTİ adolesandan sekizinin (n=8,584) cinsel yönelimleri ile ilgili olarak akranlarının kendilerini dışladıkları; dalga geçtikleri; arkalarından “homo”, “gay” diye bağırdıkları; bunların aslında kötü bir şey olmadığı ama canlarını acıtmak için söylenildiğini bildikleri bildirilmiştir. Akran zorbalığının yanında okul personelinden de cinsel yönelimleri ile ilgili olumsuz tutumlara maruz kaldıkları sonucu bulunmuştur. Bu yüzden, LGBTİ adolesanların okullarda kendilerini güvende hissetmedikleri, tuvalet, laboratuvar gibi kilitlenen odalara girmekten kaçındıkları, devamsızlık sürelerinin arkadaşlarına göre daha fazla olduğu, okul başarılarının da bu durumdan etkilendiği bildirilmektedir (19). Eğitim yaşamına ilişkin risklerden en önemlisi okulu bırakmadır. Özellikle “gay” ergenler, heteroseksüel yaşıtlarından daha sıklıkla eğitimlerini bırakma eğiliminde olabilmektedirler (20).

LGBTİ adolesan ve ailesi ile çalışan klinisyenlere öneriler

• LGBTİ adolesan ve ailesine ulaşabilecekleri toplumsal ve online kaynaklar tanıtılmalı.
• LGBTİ kaynaklarına ve gruplarına nasıl ve nereden ulaşabileceği açıklanmalı.
• Ailelere LGBTİ çocuklarını desteklemek ve bakım vermek için yeni roller kazanmasında nasıl yardımcı olabilecekleri öğretilmeli.
• LGBTİ adolesanlara ailelerinin cinsel yönelimlerine ait nasıl tepkiler verdiği sorulmalı.
• Aile reddi ve riskli sağlık davranışları değerlendirilmeli.
• Ailelere çocuklarının cinsel yönelimlerine karşı negatif tutum sergilemenin, onların fiziksel ve ruhsal sağlıklarını olumsuz yönde etkileyebileceği vurgulanmalı (madde kullanımından intihara kadar giden geniş bir yelpazede).
• LGBTİ bireylerin büyüme ve gelişimi takip edilmeli.
• LGBTİ bireyleri damgalamaktan kaçınılmalı; bireyler kendi cinsel yönelimlerini nasıl ifade ediyor ise onlara o şekilde hitap edilmeli ve gereksiz yüzleştirmeler yapılmamalı.
• Eğitim ve aile danışmanlığı yaparak, LGBTİ adolesan ve ailelerinin düzenli takibi yapılmalı (5,9,21).

LGBTİ adolesana sahip ailelere öneriler

• Aileler, kendi mutlulukları için önemli bir nedeni kaybetmemek ve çocuklarının sağlıklı bir erişkin yaşama geçişini kolaylaştırmak adına, çocuklarının LGBTİ kimliği kabul etmelidir. Çocuğu kabulden önce ise, aileler bir LGBTİ ebeveyni olmayı kabul etmek zorundadır ve bu konuda yardım almaları gerekebilir.
• Aile çocuk ile LGBTİ kimliği üzerine mutlaka konuşmalıdır. Çocuklarının cinsel yönelim ya da kimliklerinin farklı olduklarını öğrendiklerinde yaşadıkları güçlükler ve kabul süreçleri, durumu öğrenen aile bireyleri tarafından da yaşanmaktadır. O yüzden, ani tepkiler vermek yerine, gerekirse bir uzmana danışarak ya da ilgili dernek ve kuruluşlardan destek alarak çocuk ile bu konunun nasıl konuşulacağı konusunda bilgi edinilmeli ve sonrasında konuşulmalıdır.
• Çocuk ile bu konunun konuşulması esnasındaki tutum sakin, şefkatli ve samimiyet içeren bir tonda olmalı, ret edici tutumların çocuğu ebeveynlerden uzaklaştırabileceği unutulmamalıdır.
• Çocuk LGBTİ kimliğinden dolayı olumsuz davranışlara maruz kaldığında korumalı, savunulmalı ve yanında olunmalıdır. Sıcak ve kabullenici aile tutumlarının çocuk için en güvenilir kaynak olduğu unutulmamalıdır.
• Hem ailenin hem de çocukların LGBTİ dernekleri ile bağlantı kurması çok önemlidir. Ruh sağlığı profesyonellerinden alabilecekleri destek yanında benzer güçlükler yaşamış aileler ve çocuklarla bir araya gelinmesi, kendilerini ifade etmeleri, diğer aile ve çocuklardan çözüm önerileri duymaları önemli katkı sağlayabilir.
• Rol model olabilecek bir LGBTİ erişkin ile bağlantıya geçmesi sağlanarak, çocuğun olası sorunları ve çözüm önerilerini görmesi sağlanabilir.
• Çocuğun LGBTİ kimliğinin kabul göstergesi olarak, arkadaşları ve partnerleri eve kabul edilerek, aile aktiviteleri ve davetlere katılımı sağlanabilir.
• Çocuğun ileride mutlu bir LGBTİ erişkin olarak yaşayabileceği inancı sağlam tutulmalıdır (19,22).

Yapılmaması gerekenler

Yapılması gerekenlerin yanında, aslında çocuğun ailesinden uzaklaşması ve LGBTİ kimliği nedeniyle başkalarınca istismarına davetiye çıkaracak olumsuz ebeveyn tutumlarından uzak durulmaya dikkat edilmelidir. Bu gibi tutumlar, çocuğa zarar vermenin yanında, ebeveynlerin kendi mutsuzluğu için de bir neden olabilir. Bu yüzden;

• LGBTİ kimliğinden dolayı çocuğa şiddet uygulanmamalı,
• Sözel aşağılama, lakap takma gibi davranışlarda bulunmamalı,
• Aile aktivitelerinden LGBTİ çocuğu uzak tutmamalı,
• Çocuğun diğer LGBTİ bireylere, oluşumlara ve aktivitelere erişimini kısıtlamamalı,
• Çocuk LGBTİ kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğradığında, onu ayıplamamalı, kınamamalı ve suçlamamalı,
• Çocuk daha fazla/az maskulen ya da feminen davranmaya zorlanmamalı,
• Cinsel yöneliminden dolayı ahlaki ve dini baskılar yapılmamalı,
• Çocuğundan utanç duyulduğu ve aileyi rezil ettiği söylenmemeli,
• Çocuk cinsel yönelimini değiştirmesi adına psikolojik tedaviye zorlanmamalı,
• Çocuk LGBTİ kimliğini saklaması ve bunun üzerine konuşmaması yönünde zorlanmamalı (14).

Sonuç

Uluslararası yayınlarda, LGBTİ bireylere yönelik sorunlara, yaygınlık oranları veren çalışmalara yer verilirken, ülkemizde LGBTİ bireyler göz ardı edilmektedir. Ebeveynlerin, öğretmenlerin ve sağlık çalışanlarının LGBTİ adolesan bireye destek sağlayabilmek için cinsel yönelim ve cinsiyet kimlik konularında doğru bilgiler ile donanması gerekmektedir. Ayrıca, heteroseksüel bireyler tarafından bu azınlık grupların tanınması, farkındalığın arttırılması, ayrımcılığı önleyici ve kabule yönelik davranışların kazandırılması için, okullarda müfredat derslerine LGBTİ hakkında konular eklenmesi önerilmektedir.

2016

Nur Elçin Boyacıoğlu, Araş. Gör. Dr.
Hüsniye Dinç, Araş. Gör. Dr.
Neslihan Keser Özcan, Doç. Dr.


Acıbadem Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi

1 Temmuz 2016 Cuma

Ben De Varım

Gzone dergisi editörlerinden Deniz Su Tiffany ile RAY Yayınevi etiketiyle raflarda yerini alan Ben De Varım adlı kitabı üzerine kısa bir röpörtaj.

Deniz Su Tiffany kimdir?

- Deniz Su Tiffany, 2013 yılının Haziran ayında(malum gezi parkı direnişine de denk gelir) bir blog ile yazın hayatına giriş yapmış, biri örgün diğeri açık olmak üzere iki üniversite okuyan genç bir arkadaşınız 🙂 Daha sonrasında bloguna sığamayıp şimdilerde hayatımızın içine işlemiş bir sosyal imleme sitesi(onedio)'nde de yazdığı makalelerin geniş kitlelere ulaşması ardından dergiciliğe de giriş yaparak yazmanın ucu bucağı olmadığını keşfetmiştir. Aslında, en çok kelimelerle varolabilen biridir kendisi.

Kısaca bize cinsiyet kimliğinizi kabulenme sürecini anlatır mısınız?

- Öncelikle belirtmek istediğim konu şu ki, Lineer bir süreç izlemedim. Gel-gitlerim oldu, inkar ettiğim oldu, üniversite çağına kadar beklerim sonra birini bulur değişirim diye planlar yaptığım oldu, hatta kendimi kız olarak gördüğüm hayallerimi sorguladığım dahi oldu. Ama ne olduysa oldu, kendimi anladım. Anlama sürecimin hemen sonrasında oksijenle saç açma, yüksek boğazlı ayakkabıların içine gizli topuk yaptırma gibi çılgınlıklarım(!) oldu. Fakat gerçeklerin de farkındaydım, kontrolsüz ve hızlı bir biçimde değişseydim şu an hayatım ellerimden kayıp gitmiş olabilirdi. Ayrıca Klasik olan "ablamın annemin elbiselerini giydim, makyajımı yaptım" kısmı bende yalan. Yapmak istedim fakat yakalanma korkusundan yapamadım. O yaşlarda sanki bir suçmuş gibi hissediyordum transseksüelliği.

Ailenizin tepkisi ne oldu?

- Şimdi kendimizi kandırmayalım. Çocukları en iyi bilen, ebeveynleridir. Kesin olmasa bile en azından "diğerleri gibi olmadığımızın" bal gibi farkındalar. Feminenliğim üzerinden küçük yaşımdan itibaren çok baskıya uğradığım için "kendimi nasıl gizlerim ya da nasıl bir maske bulurum" gibi konulara kafa yormuştum. Eğer kelimelere dökersem anne tarafımla sürtüşmeler yaşayacağımı tahmin ediyorum. Çünkü dolaylı yoldan da olsa cinsel kimliğimle alakalı imalarda bile bu kavgaları yaşamışlığım var. Baba tarafı için belki hukuki önlemler bile almam gerekebilir. Cinsiyet geçiş süreci de aslında kendini tanımlamaktan başladığı için sürece başlamadan önce kendi güvenliğinizi sağlamak ve maddi özgürlük sağlamak çok önemlidir. Ben de bu yüzden derin sular altında sessizce yüzüyorum şimdilik.

Kitap yazma düşüncesi nasıl oluştu?

- Eğer bir LGBTİ iseniz, daha rahat yaşamak adına mutlaka birşeyler yapmak zorunda hissedebilirsiniz kendinizi. Kitap fikri de tamamen buradan öne çıktı. Milyonlarca blog var, binlerce de gey blogger(trans bir blogger yok ya da yok denecek kadar az olduğu için blog açmıştım) ama yine de bir miktar da trans blogger olduğunu tahmin edersek hem bloggerlar içinde öne çıkmak, hem de yazarlık kariyerimde de bir adım daha atmak amacıyla yazdım. Ama bunlardan daha önemlisi, trans kadınlarla ilgili söylenmesi gerekenlerin bizzat bir trans kadın tarafından bir araya getirilip bir şekilde de somutlaştırılması gerektiğidir. Camia içerisindeki aktivizmde trans kadınlarla ilgili trans kadınların sözlerinin duyulmadığını düşünüyorum. Fakat ne demişler "söz uçar, yazı kalır" Hem böylece LGBTİ yazınına bir katkı da ben sunmuş oldum (bence).

Kitap baskısı esnasında yaşadığınız sorunlar oldu mu?

- Yayım konusunda en büyük sıkıntı beklemektir. Hele ki ilk kez kitap çıkaracaksanız büyük ihtimal dosyanız bile okunmaz. Yayınevinin ilgisini çekmek hem şans, hem de dosyayı doğru sunabilmekle alakalı. Ben de bunu çeşitli deneyimlerle 1 yılda öğrendim ve en sonunda şimdiki yayıncımı keşfettim. Genelde bir yayınevi için 2-3 ay bekleniyor, fakat bu arada farklı yayınevlerine de dosyalar yollanabilir(tabi başka yayınevine de aynı anda yollanmasını sorun edecek yayınevleri varsa onlara başvururken bir kez daha düşünmekte fayda var). Reddedilme konusu var tabi. Burada da ya yayın takvimleri 1 yıl sonrasına kadar dolu olan, ya LGBTİ konulu eser basamayız diyenler, ya da kitabımı beğenmeyenler şeklinde üç farklı tepki ile karşılaştım. Fakat burada her yayınevinin çizgisinin farklı olduğunu unutmamak gerek. En iyi kitaplar bile daha öncesinden reddedilme hikayeleri yaşamıştır.

Kitabın konusunu biraz anlatır mısınız?

- Kitabım hem hayatımdan kesitler sunduğum, hem de araştırmalarımı sistematiğe oturttuğum bir yapıya sahip. Böylelikle cinsiyet geçiş süreci, hukuk, iç dalgalanmalar, toplum ve aile ilişkileri, tasavvuf ve trans kültürünü aynı kitap altına toplamayı başardım.

Tasavvuf konusu ilgimizi çekti. Bu konuda neler yazdınız?

- Öncelikle şunu belirtmeliyim ki kesinlikle profesyonel bir iddiam yok. Ben, transseksüelliğe tasavvufun bir bakış açısını yakalamaya çalıştım. Bunu da Hz.Mevlânâ'nın "Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol" sözünden yola çıkarak yazma cesaretinde bulundum. Ama tabiki tasavvuf konusunda uzman değerli hocalarımızın fikirlerini/geridönüşlerini de beklemekteyim.

Ayrıca kitabınızın sonunda bir test var. Bu fikir nereden geldi aklınıza?

- Kitabımın amacı transfobiyi yenmek. Ben, transfobi için 168 sayfalık muhteşem bir reçete yazdığımı düşünüyorum. Fakat gerçekten de öyle mi? Belki de benim hüsnükurunutumdur. Kendimizi ne kadar ifade edersek edelim, karşı tarafın anladığı kadarızdır. Bu yüzden ne kadar anlaşıldığımı da test etme ihtiyacı duydum.

Teşekkür ederiz

Kitapı satın almak isteyenler için...

D&R: Ben de Varım - Deniz Su Tiffany

İDEFİX: Ben de Varım - Deniz Su Tiffany

17 Haziran 2016 Cuma

Onur Yürüyüşü Yasaklandı!

Odatv'nin haberine göre İstanbul Valiliği "güvenlik" gerekçesiyle Onur yürüyüşünü yasakladığını açıkladı

İstanbul Valiliği, LGBTİ’nin “onur yürüyüşü”nü yasakladığını açıkladı. 26 Haziran'daki yürüyüşü düzenlenecek olan İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komisyonu yaptığı açıklamayla Valiliğe tepki gösterek, "Valilik, tehditlere yönelik önlem almak yerine insan hak ve özgürlüklerini harcamayı tercih etmiştir." dedi.

Valilik açıklamasında, “Vatandaşlarımızın güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir.” dedi.

İstanbul Valiliği’nin açıklaması şöyle:

“Bazı basın organları, internet siteleri ve sosyal medyada, LGBT üyeleri tarafından 19-26 Haziran 2016 tarihlerinde Taksim’de düzenleyecekleri bir yürüyüşe çağrı yapıldığı anlaşılmaktadır.

Valiliğimizce, başta katılımcılar olmak üzere vatandaşlarımızın güvenliği ve kamu düzeni gözetilerek anılan günlerde bu yönde bir toplantı ve gösteri yürüyüşü tertip edilmesine izin verilmeyecektir. Bu tür etkinliklerin nerelerde yapılabileceği de, yasa gereği önceden ilan edilmiştir. Değerli İstanbullu hemşehrilerimizin bu tür çağrılara itibar etmemelerini, Güvenlik Güçlerinin bu yönde yapacağı uyarılara riayet ederek yardımcı olmalarını rica eder, kamuoyuna saygıyla duyururuz.”

LGBTİ'DEN AÇIKLAMA

26 Haziran Pazar günü İstanbul İstiklal Caddesi'ndeki yürüyüşü düzenleyen İstanbul LGBTİ+ Onur Haftası Komisyonu, açıklama yaparak İstanbul Valiliği'nin kanunu ve hukuku çiğnediği belirtildi. Konuyla ilgili yasal süreç başlatılacağını açıklayan komisyon, "Valilik, tehditlere yönelik önlem almak yerine insan hak ve özgürlüklerini harcamayı tercih etmiştir." ifadelerini kullandı.

İşte o açıklama:

"Yıl boyunca yaşadığımız hak ihlallerine ses çıkarmak, eşitlik, özgürlük, yasal statü talebimizi dile getirmek ve varoluşumuzdan utanç değil “ONUR” duyuyoruz demek için 2003 yılından beri her Haziran ayının son Pazar günü İstiklal Caddesi’nde LGBTİ+ Onur Yürüyüşünü düzenlemekteyiz. Sene de bir gün de olsa şehirlerin merkezinde görünür olmak bizler için büyük önem taşımaktadır.

İstanbul Valiliği bugün yaptığı basın açıklamasıyla 26 Haziran 2016 tarihinde planlanan yürüyüşü yasakladığını duyurmuştur. Aynı kurum, geçtiğimiz sene 100 bin kişinin katılması beklenen Onur Yürüyüşü’nü de 'Ramazan ayı dolayısıyla bazı grupların hassasiyetleri' gerekçesiyle engellemeye çalışmış, onlarca kişinin yaralanmasına yol açmıştı. Kaydedilen şiddet görüntüleri bütün dünyada yankı bulmuştu.

İstanbul Valiliği, basın açıklamasında yürüyüşe yönelik tehditleri gerekçe göstermiştir. Bir kere de buradan hatırlatıyoruz: Devletin asli görevi hak kullanımını engellemek değil, hakkın kullanılmasına engel olan durumları ortadan kaldırmaktır. Başka bir deyişle, Valilik, tehditlere yönelik önlem almak yerine insan hak ve özgürlüklerini harcamayı tercih etmiştir.

Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, en temel insan haklarından biri olan ifade özgürlüğünün bir parçasıdır ve gerek anayasal gerek uluslararası sözleşmelerce koruma altına alınmıştır. Anayasa’da da geçtiği gibi ‘Herkesin önceden izin almaksızın toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı vardır.' Aynı şekilde 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerinin Düzenlenmesine İlişkin kanunda da bu hakkın hangi usullerle kullanılacağı izaha muhtaç olmayacak derecede izah edilmiştir. Tekrar etmek gerekirse valiliğin bu kararı hukuka ve kanuna aykırıdır.

Konuyla ilgili hukuki süreci Onur Haftası Komitesi olarak takip edeceğimizi ve yargı mercilerine başvuracağımızı kamuoyu önünde bir kez daha saygıyla duyuruyoruz."

Haber Kaynağı: http://odatv.com/lgbti-yuruyusu-yasaklandi-1706161200.html

13 Haziran 2016 Pazartesi

Gökkuşağı serip iftar yapmak.. Neden olmasın?

Son günlerde bir takım LGBTİ'nin 'yürüyüş ramazana denk geliyor, ramazandan sonra yapalım' dediğini görüyorum. Ben açıkçası sizlere hiç mi hiç katılmıyorum. Bizler ne sapık, ne ahlaksız, ne de topyekün dinsiziz. Evet ben müslüman değilim ama eşcinsellerin büyük çoğunluğu müslüman bu ülkede. Durum böyleyken açıkça şunu sormak gerekir; neyden korkuyoruz? Toplumsal baskıdan mı? Kendimizden mi? Çoğu kişinin argümanı 'dini hassasiyet' oluyor. Ben de diyorum ki bizler daha önce sokaklarda hardcore seks mi yaptık? Herkes soyunup mu yürüdü? Daha da önemlisi pire için yorgan mı yakacağız?

Şunu farkına varmak gerekiyor; bu ülkede kitlesel bir eşcinsel imajı var, asıl gayemiz bunu yıkmak ve eşitliği sağlamak. Bizler o yürüyüşlerde sadece kendi haklarımız için değil, eşit olmayan herkes için yürüyoruz. Böyle bir durumda soyunanları bahane ederek 'ertelensin' deniyor. O 'ertelensin'in içinde 'ya aslında bizler biraz ahlaksısız, günahkarız' var. Kimse bunu inkar etmeye kalkmasın, birbirimizi gayet iyi tanıyoruz. Ben buna karşı çıkıyorum; bizler o gün oraya elimizden alınan hakları almaya gidiyoruz, farkındalık yaratmaya gidiyoruz, ahlaksız, günahkar, korkak olmadığımız için gidiyoruz. 'Ertelensin' diyenlere bunları hatırlatmak istedim. Aslında bu kampanya aklıma bir şey getirdi, çok da hoşuma gitti. Madem 'hassasiyet' deniyor, o zaman bu yıl ki yürüyüşte kocaman bir iftar sofrası yapılsın, sofra dediysem yere bir gökkuşağı bayrağı serip üzerinde iftar açılabilir. Bu eşcinseller üzerindeki algıyı büyük oranda kırabilir, empati sağlayabilir. Ben ateistim fakat böyle bir organizasyon bu ülkede kabul göreceğinden adım gibi eminim. Yine eminim ki birçok LGBTİ bunu destekleyecektir çünkü fazlasıyla dindar LGBTİ var, bu fikir onlara cazip gelecektir. Hatta ve hatta orada bulunan birçok heteroseksüel gökkuşağı sofrasına çömelip orucunu açacaktır.

Şunu söyleyebilirim ki bizler birbirimizi desteklemezsek kimse bizleri desteklemez, ülkenin bencil ahlak normlarında boğulur gideriz. Bu yürüyüşün ertelenmesi demek boyun eğmektir, devletin olmayan ahlak yapısına biat etmektir. Bunu hiçbir zaman yapmadık, yapmıyoruz, yapmayacağız. Bu ülkede eşcinseller diğer islam ülkelerine nazaran daha rahatsa o bu ülkenin eşcinsellerinin denizde kaya gibi olduklarındandır, bizden önceki nesillerin çabaları sayesindedir. Bunca emeğe karşın 'hassasiyet' diyip kendine ve tüm LGBTİ'lere hakaret etmek çok büyük bir saygısızlık, kabul etmiyoruz. Ben olayı kendi lehimize çevirmemiz gerektiğini düşünerek o bir öneri de bulunuyorum, madem öyle gelin bu yürüyüşte bayraklarınızla birlikte iftarınızı açın, bu LGBTİ'leri birkaç adım ileri götürecektir ülke nezdinde.

 

12 Haziran 2016 Pazar

Amerika'da eşcinsel gece kulübüne silahlı saldırı!

ABD'nin Florida eyaletinin Orlando kentinde Pulse Club adlı eşcinsel gece kulübüne düzenlenen saldırıda 50 kişi öldü, 53 kişi yaralandı.

Olay üzerine Orlando'da olağanüstü hal ilan edildi. Güvenlik güçleri, 3 saat sonra gece klübüne girerek saldırganı öldürdü.

Saldırganın kimliği Afgan asıllı Amerikan vatandaşı Omar Mateen olarak açıklandı. 29 yaşındaki saldırganın ABD'de silah eğitimi aldığı belirtiliyor.

IŞİD ÜSTLENDİ

ABD'nin terör listesinde ismi bulunmadığı kaydedilen Mateen'in saldırı sırasında acil servisi arayarak IŞİD'e bağlılık yemini ettiği ortaya çıktı. Çok geçmeden saldırının arkasındaki örgüt de belli oldu. Saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlendi.

YARALILARDAN BAZILARININ DURUMU AĞIR

Saldırıda yaralanarak hastaneye kaldırılan 53 yaralıdan bazılarının durumunun ağır olduğu bildirildi.

Saldırı sırasında gece kulübünde 300'den fazla kişinin bulunduğu bildiriliyor.

OBAMA'DAN AÇIKLAMA

ABD Başkanı Barack Obama da saldırıya ilişkin açıklama yapmak üzere kameralar karşısına geçti.

"FBI, saldırıyı bir terör saldırısı olarak soruşturmaktadır" diyen Obama, şunları kaydetti:

"Her türlü çabanın gösterilmesi için terör bağlantısı varsa ortaya çıkarılması emrini verdim. Bu Amerika'nın herhangi bir yerinde gerçekleşebilirdi. Orlando'nun yanında olacağız. Güvenlik güçlerimiz her gün hayatlarını tehlikeye atarak bu fedekarlıkları yapıyor. Bu tüm Amerika ve eşcinsel toplum için üzücü bir gün. Burada saldırgan insanların dostlarıyla bir araya gelmeyi seçtiği bir gece kulübüne saldırdı. Burası sadce bir gece kulübü değil bir dayanışma merkeziydi. Bu saldırı kim olursa olsun, etnik kimliği, cinsel tercihi, dini ne olursa olsun terörün tüm halkı hedef aldığını bize göstermiştir."

"HİÇBİR ŞEY YAPMAMAKLA AYNI"

Bireysel silah satışına yönelik kontrollerin artırılması gerektiğini işaret eden Obama, "Bu olay bir saldırganın, okulda olsun ya da bir tapınak olsun ya da gece kulübünde olsun buradaki insanları katledebilmek için silah almasının ne kadar kolay olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu konuda engelleyici bir karar almamak hiçbir şey yapmamakla eş değerdir" ifadesini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler  ABD'nin Orlando kentinde Pulse Club adlı eşcinsel gece kulübüne yönelik düzenlenen terör saldırısını kınadı

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, "Bugün ABD'nin Orlando şehrinde meydana gelen ve çok sayıda can kaybına sebep olduğu bildirilen terör saldırısını kınıyor, Amerikan halkına başsağlığı diliyoruz." ifadesine yer verildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun da Orlando'da düzenlenen saldırıyı kınadığını belirtti. BM Genel Sekreteri, olayda hayatını kaybedenlerin yakınları ve ABD halkıyla birlikte durduğunu kaydetti.

Amerikan İslam İlişkileri Konseyi de saldırıyı kınadı

Amerikan İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), 50 kişinin öldüğü ve 53 kişinin de yaralandığı Pulse Club adlı gece kulübünde meydana gelen saldırıya ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, “Bu korkunç saldırıyı kınıyoruz. Ölenlerin ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyoruz ve yaralananlara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz” ifadesine yer verildi.


Bu tür saldırıların hiçbir şekilde kabul edilemeyeceğinin belirtildiği açıklamada, “Amerikalı Müslüman topluluğu, diğer Amerikan vatandaşları gibi bu tür saldırıları meşru gören kişi veya grubların karşısındadır” değerlendirmesinde bulunuldu.


Kurultay.net haber sitesinde Orlando katliamında Trump şüphesine dikkat çekildi!

Kurultay.net'te yer alan haberde ABD'nin seçim dönemine girdiği bir zamanda böyle bir olayın gerçekleşmesi akıllarda soru işaretleri oluşturdu. İlk tepkiyi Muhamed Ali'nin ölümünden sonra popülerliği azalan İslam karşıtı söylemleriyle bilinen ABD Başkan adayı Donald Trump'dan geldi. Trump açıklamasında, "islamla ilgili ben size gerekenleri söylemiştim ve gereken önlemler alınmalı" şeklinde oldu.

Muhammed Ali'den Donald Trump açıklaması

Donald Trump'ın İslam'ı propaganda malzemesi olarak kullandığına işaret eden ve kısa süre önce 73 yaşın hayata veda efsane boksör Muhammed Ali, "Müslümanlar, İslam'ı çıkarları için kullanmaya çalışanlara karşı koymalı. Onun gibiler, insanları İslam dinini öğrenmekten soğutuyor" ifadelerini kullandı.

Muhammed Ali'nin ölümü rüzgarı Hillary Clinton'a çevirmişti

Efsane boksörün vefatıyla ABD başkanlık yarışında işler Trump aleyhine dönmeye başlamıştı. Müslümanların mesajları ön plana çıkarken, Trump'ın nefret söylemlerine de tepkiler artmaya başlamıştı. İşte tam da böyle bir ortamda Trump'ın ABD'nin Florida eyaletine bağlı Orlando şehrinde gerçekleşen saldırı başkan adayının söylemlerinde koz olarak kullanacağı söyleniyor.

Başkanlık seçimlerine az bir zamanın kalması ve ardından böyle bir saldırının gerçekleşmesi Trump'ın "İslamafobik" politikasına hizmet ediyor ifadeleri kullanıldı.

 

3 Haziran 2016 Cuma

Onur Yürüyüşüne Katılacak Olan Kardeşlerimizin Dikkatine!

ONUR YÜRÜYÜŞÜNE KATILACAK OLAN KARDEŞLERİMİZİN DİKKATİNE!

1.  Bilindiği üzere bu yıl da Onur Yürüyüşü'nün İslam Dininde kutsal sayılan Ramazan Ayı'na denk gelmesinden dolayı daha dikkatli davranılması, insanların inançlarına saygı duymanızı ve özellikle provakasyon amaçlı hazırlanan pankartları taşımamanızı önemle rica ediyoruz.

2. Polis şiddeti olması durumunda arkadaşlarımızın şiddete uğrama anını kamera veya cep telefonlarınızdan mutlaka kayıt altına alın.

3. Onur Yürüyüşü'nun Ramazan ayında yapılması nedeniyle Türkiye'de pek etkin olmayan, Medya'dan takip ettiğimiz kadarıyla uluslararası eylemlerle sesini duyurmaya çalışan El-Kaide, İŞİD v.b radikalize dini terör örgütleri ve PKK gibi ideolojik terör örgütleri ile ilintili yapılabilecek eylemlere karşı çok dikkatli olunması gerekiyor. Etrafa bırakılmış şüpheli bir paketle veya sıkı giyinmiş, sırtında ağır bir çanta taşıyan şüphe uyandıran kişilerle karşılaşmanız durumunda derhal o alandan uzaklaşarak durumu kolluk kuvetlerine bildirin.

4. İstenmeyen bir patlama gerçekleşmesi durumunda bulunduğunuz yerde yüzüstü yatarak ortalığın sakinleşmesini bekleyin, Medya'da terör örgütleri tarafından gerçekleştirilen terör eylemlerine yönelik haberlere bakıldığı zaman daha fazla can kaybı yaşatmak amacıyla ikinci bir patlayıcı madde'nin zıt konuma yerleştirildiği görülmektedir.

5. Provakatif davranışlar sergileyen kişilerden uzak durun, kimin tarafından hazırlanmış, ne amaca hizmet ettiği belli olmayan aşağılayıcı, provakatif pankartları taşımayın.

Saygılarımızla

http://lgbti.org

https://www.facebook.com/lgbti.org/photos/a.292121070995378.1073741830.261699344037551/485671684973648/

 



 

23 Nisan 2016 Cumartesi

Hakareti normalleştirmek!

Merhabalar.. İlk cümleden bu yazının amacını belirtmek istiyorum çünkü bir takım sayfalarda sadece üç beş satır görülür ve yazının devamı merak edilmez, bu yazı bu yıl Türkiye'de düzenlenecek olan LGBTİ yürüyüşüyle alakalı; İğrenç cümleler istemiyoruz.

İğrenç cümleler diyorum çünkü 'velev ki ibneyiz', 'faşizme karşı bacak omuza', 'dünya yerinden oynar ibneler özgür olsa' gibi cümleler beni ve 'LGBTİ' olan kimseyi ifade etmiyor.

Biz zaten kendi içimizde iyi kötü birbirimizi kabullenmiş insanlarız, önemli olan dışardan nasıl göründüğümüz. Pekala ben söyleyeyim, bu yürüyüşlerde tam da onların hakkımızda düşündüğü gibi görünüyoruz. Kendisine 'ibne' diye hitap edilince gocunmayan, seks düşkünü, ciddiyetsiz...

Bazı kişiler diyor ki 'ibne' kelimesini normalleştirmemiz gerek, evet normalleştirelim ama kendi üzerimizde değil, sizi bilmem ama ben 'ibne' değilim, onların kafasındaki 'ibne' figürü hiç değilim.

Avrupa bu yürüyüşleri en coşkulu şekilde kutluyor, bizde 'ibne' onlarda 'faggot', o yürüyüşlerde bir kere bile böyle bir kelimeyi normalleştirmeye çalıştıklarını görmedim, bu bir aşağılama cümlesidir, tıpkı bizdeki gibi.

Peki neden toplumun bize dayattıklarını sorgulamadan alıyoruz?

Bir de bunu kendi içimizde sindirip normalleştirme yoluna gidiyoruz? Bir şeyi farkına varmalıyız; onların dilinden konuşmak zorunda değiliz veya o aşağılayan güruha inmek zorunda değiliz..

Neden onlar çıkmıyor?

Ben kendime gay diyorsam onlarda bana gay demek zorunda bu kadar basit,  ki bize bir şey demelerine de gerek yok, bizler en başta insanız. Bu bir sıfat mücadelesi değil, bu bir hak ve farkındalık mücadelesi.

Bu tip sıfatlarla ön plana çıkmak yerine hakkımızı işçi bayramlarındaki işçiler gibi sloganlar atmalıyız, dikkat edin seksist değil. Şunu bir kere unutun, dünya yerinden falan oynamaz ibneler özgür olsa, bu bile tamamiyle yanlış bir algı oluşturuyor bizler hakkında..

Mesela özgürlük ne anlamda özgürlük?

Hayır biz özgürlük değil; anlayış, hoşgörü ve cinsel kimliğimiz yüzünden incitilmemek istiyoruz.

Çoğul konuşuyorum çünkü bu konuda uğraşan insanların asıl gayesi bu. Özgürlük derseniz geçen yıl yaşanan soyunma olayı özgürlük değil, mide bulandırıcılık, alçaklık.

Eğer bu yıl da o tip şeyler olursa ve medya bu konuda üzerimize gelirse bu yazı kanıt olsun; biz bu iğrenç insanlarla aynı safta değiliz, hiç olmadık.

O şahısların yaptığı hiçbir şeyle bizleri genelleyemezsiniz.

Sözün özü lütfen bu yılki yürüyüşte seksist ve ayrımcı bir dil kullanmayalım, o tuzağa düşmeyelim ve gerçekten onurlu bir şekilde yürüyelim.

12 Nisan 2016 Salı

Almanya’da Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Almanya’da cinsiyet, köken, ten rengi, din veya cinsel kimlik nedeniyle insanları ayrımcılığa veya şiddete maruz kılmak yasaktır ve ceza hukuku açısından kovuşturulabilir. Cinsiyet, köken, ten rengi, din veya cinsel kimlik açısından konut içerisinde veya dışında, örneğin resmi kurumlarda veya alışveriş esnasında ayrımcılığa maruz kalınırsa ya da tehdit edilmiş duygusu oluşursa derhal kurumun personeliyle iletişime geçilmesi, emniyete başvurulması (Telefon numarası: 110) ya da ilgili danışma merkezine (bkz. Alttaki iletişim bilgilerine) gidilmesi tavsiye olunur.

Taciz, cinsel taciz, şantaj veya diğer kişilere karşı şiddet tehdidi gibi her türlü şiddet Almanya’da yasaktır ve suç sayılır. Rahat bırakılmak istendiği takdirde buna saygı duyulması gerekmektedir. Bir kişinin rızası dışında cinsel eylemlerde bulunmak yasaktır ve cezai kovuşturma yapılır.

Cinsiyet sebebiyle ayrımcılık ve şiddet: Almanya’da tıpkı kadınlar ve erkekler gibi trans- ve interseksüel kişiler de eşit haklara sahiptir. Hiç kimse cinsel kimliğinden dolayı rahatsız edilemez veya küçük düşürülemez.

Cinsel yönelim sebebiyle ayrımcılık ve şiddet: Hiç kimse cinsel yöneliminden dolayı rahatsız edilemez veya küçük düşürülemez.  Alman anayasasındaki temel haklar, herkesin kiminle birlikte olmak istediği, kiminle karşılıklı rızaya bağlı cinsellik yaşamak istediği veyahut da evlenmek istediği konusunda kendi seçimini serbestçe yapabilmesini ve serbestçe karar vermesini teminat altına almaktadır. Lezbiyenler, eşcinseller ve biseksüel insanlar da tıpkı diğer insanlar gibi eşit özgürlük haklarına sahiptir. Almanya’da evlilik, cinsel eğilimlerinden bağımsız olarak her çifte açıktır, bu anlamda aynı cinsiyete sahip kişilerin evlenmesi de mümkündür: Bir kadın bir kadınla ve bir erkek bir erkekle evlenebilir. Evlenmeden çocuklu veya çocuksuz olarak birlikte yaşayan birçok çift bulunmaktadır. Yalnız yaşamayı tercih eden insanlar da vardır.

Danışma merkezleri ve diğer ilgili bilgiler

Federal Aile Ve Sivil Toplum Görevleri Dairesi’nin “Kadına şiddet” yardım hattı 08000 116 016 her saat ve anonim olarak aranabilir ve www.hilfetelefon.de adresinden çevrimiçi danışmanlık hizmeti alınabilir. 15 dil için tercümanlar görev yapmaktadır. Aynı düzenleme 0800 40 40 020 numaralı hattan ulaşılabilen “Acil durumdaki gebeler” yardım hattı için geçerlidir ve ayrıca www.schwanger-und-viele-fragen.de üzerinden çevrimiçi hizmet alınabilir.

Almanya’da çiftlerin toplum içerisindeki aşk ilanları da olağandır. Örneğin bunlar elele tutuşmak, sarılmak veya öpüşmek gibi eylemlerdir. Farklı cinsiyetlere sahip/heteroseksüel çiftler gibi eşcinsel/homoseksüel çiftler de birbirilerine karşı eğilimlerini açıkça gösterme hakkına sahiptir.

Kişilerin geldiği ülkelerde cinsel kimlik sebebiyle kovuşturulması, homoseksüel eylemlerin yasak olması gibi durumlar Almanya’da bir iltica nedeni sayılabilir. Aynı düzenleme trans-ve interseksüel insanların kovuşturulması için de geçerlidir. İltica sürecinde kişilerin kendi hakları konusunda zamanında ve uzman kişilerden bilgi edinmesi önemlidir. Lezbiyen, homoseksüel, biseksüel, trans-ve interseksüel insanlar için danışma merkezleri genellikle bu konuda önemli bir destek sağlamaktadır (bkz. alttaki iletişim bilgilerine).

Almanya’da “erkek” ve “kadın” cinsleri dışında cinsiyet kaydını boş bırakma veya cinsiyet kaydının “divers” olarak kaydettirilmesi imkanı da tanınmaktadır. Bu düzenleme, kendisini ne erkek ne de kadın cinsiyetine dahil etmeyen interseksüel insanlar için geçerlidir. İnterseksüel çocuklarda cinsiyet organındaki cerrahi müdahalelerden kaçınılması ve belirsizliklerin giderilmesi için uygun bir danışma merkeziyle iletişim kurulması önerilmektedir (bkz. alttaki iletişim bilgileri). Çocuğun doğumu esnasında erkek veya kadın cinsiyetinin belirlenemediği ve bunun bir yük olarak görüldüğü durumlar için danışmanlık hizmetleri sunulmaktadır.

Bu kurumun çalışanları bahsi geçen düzenlemeler konusundaki sorularınızı cevaplamaktadır. Kurumumuzda hiçbir şiddete ve ayrımcılığa izin verilmemektedir. Başınıza bir olay geldiyse veya tehdit edildiğinizi hissediyorsanız dilediğiniz zaman kurumumuza başvurabilirsiniz. Çalışanlarımız gizlilik konusunda yükümlülük altındadır ve özel yaşama saygı duymaktadır.

“Queer Refugees Deutschland” (= Almanya’daki eşcinsel mülteciler) LSVD Projesi Almanya düzeyinde, lezbiyen, homoseksüel, biseksüel, trans ve interseksüel (LHBTİ) mülteciler ve onlarla birlikte çalışan organizasyonlar ile bağlantı, destek ve danışmanlık hizmeti sağlamaktadır. Danışma merkezlerini projenin www.queer-refugees.de isimli internet sayfasından bulabilirsiniz.

17 Mart 2016 Perşembe

Çok Bilinmeyenli Evrensel Denklem

Yazı Dizisi:


Çok Bilinmeyenli Evrensel Denklem: Hollanda'da Kocamsın, İspanya’da Partnerim, Türkiye'de Eloğlu!


Birinci Bölüm


Günümüz toplumlarında gelişen ve kökleşen hümanizm akımının değer yargılarını şekillendirmeye başlaması, insanların farklı yaşam şekillerini benimsemesine yol açtığından; bu liberalleşme öncelikle toplum algısında yerleşik aile yapısını değişime, daha sonra ise toplum düzeninin hukuki aynası olan hukuk kurallarının aile hukukuna dair bazı yerleşik kavramlarını yenilenmeye zorlamıştır. Bu bağlamda, aile hukukuna ilişkin yeni olgularla karşılaşan pek çok devlet eski geleneksel aile hukuku kurallarını değiştirme adımlarını attı ve atıyor.

Bugün, mutlak değişime tabi olgulardan bir tanesi de; eşcinsellerin birlikteliklerinin hukuken tanınması ve bu birlikteliğin gerektirdiği hak ve yükümlülüklere sahip olma isteği. Uluslararası toplum içinde oldukça ciddi sayılara ulaşan bu haklı talepleri dikkate alan devletler, eşcinsel ilişkilere üç ayrı tipte hukuki statü tanıyor(bazı devletler bu hukuki statüleri heteroseksüel çiftlere de uygulamıştır). Bunlar, yazının devamında ayrıntıları ile açıklanacağı üzere; medeni birliktelik, kayıtlı birliktelik ve ne yazık ki pek az devlet tanısa da eşcinsel evliliktir. Bununla birlikte, ülkemiz gibi geleneksel yapıdaki devletler, eşcinsel çiftlerin bu süreklilik arz eden ilişkilerine bir hukuki statü tanımayı toplum yapısını müsait görmediklerinden reddetmektedirler.

Devletlerin, eşcinsel çiftlerin ilişkilerine ilişkin tanımış olduğu hukuki statülerin birbirinden farklı olması veya söz konusu ilişkilere devletlerin hiçbir statü tanımaması, bu çiftlerin uluslararası alanda hareketliliği söz konusu olduğu zaman birtakım sorunların ortaya çıkmasına da neden oluyor kuşkusuz. Gerçek şu ki, eşcinsellerin gerek toplum tarafından, gerek vatandaşı oldukları yahut hayatlarını sürdürdükleri devlet tarafından tanınması ve birtakım haklara sahip olması çoğunlukla mümkün olmadığından, onlara en çok hak tanıyan ve kendilerini en iyi ifade edebildikleri yabancı ülkelerde yaşamak ve yabancı kişilerle yeni bir yaşam kurmak olağan bir durum. Bu noktada öncelikle bireyin cinsel kimliğini belirleme hakkını, insani gören ve geleneksel devletlere göre nispeten liberal adımlar atan bazı devletlerin maddi hukuklarında homoseksüel ilişkilere tanıdıkları yasal statülerin neler olduğunu incelememiz konuya hakimiyet kazandıracaktır. Daha sonra ülkemizde tanınan heteroseksüel statüler ve homoseksüel ilişkinin hukuki boyutu değerlendirilerek,  devletlerin aynı somut duruma farklı tanımlamalar yaparak farklı yasal statüler tanımasının veya yok sayarak hiçbir yasal statü tanımamasının globalleşen dünyada nasıl hukuki karışıklılıklara yol açtığını değerlendireceğiz.

Sosyal bir varlık olan insan; gelişen teknoloji ile dünyanın başka bir noktasına bağlanmanın kolaylaşması, keşfetme, yeni diller, kültürler tanıma isteği ile doğduğu veya büyüdüğü ülke sınırlarını aşmaya, temas ettiği her farklılığı anlamaya, anladıkça gelişmeye başlamıştır. Günümüz insanının her temasta genişleyen ve gelişen vizyonu, artık ona verilen ile yetinmeyi değil en iyi olana ulaşmayı hedeflemektedir. Bugün Latin Amerika’da doğan birinin Avrupa’ya eğitim almak için geldiğinde, Doğu Asya’lı biri ile duygusal bir ilişki yaşaması olağandır. Hatta bu çiftin ortak bir hayat kurmak üzere bambaşka bir ülkeye yerleşmesi, diğer başka bir ülkeden yazlık alması sınırların olmadığı günümüz dünyasında gayet yaşanılır bir hikaye. Peki bu iki aşık homoseksüel bir ilişki yaşıyor ise ne olacak? Vatandaşı oldukları ülke hukukuna göre tanınmayan bu ilişkiye, beraber yaşadıkları Avrupa ülkesi yasal bir statü tanıyabilir ve onlara heteroseksüel birlikteliklerde olduğu gibi bazı haklar sunabilir. Böylece ortak bir yaşam kuran, bunun sonucu olarak ortak borçlanmalar yapan hatta çocuk sahibi olan bu çiftin örneğin Türkiye gibi homoseksüel ilişkiyi yok sayan bir ülkeden taşınmaz alması mümkündür. Ancak örneği daha da karmaşıklaştırırsak bu çiftten birinin vefat etmesi halinde, Türk Miras Hukuku’na göre Türkiye’den alınan yazlığın Avrupa ülkesinde evli olan çiftten sağ kalan eşe kalması mümkün değildir. Çünkü bu eş Türk Hukuku’na göre “eş” değildir. Hatta Türk mahkemelerinde yapılan borçlandırıcı işlemin kamu düzeni ve toplumsal ahlaka aykırı olduğu iddia edilerek kesin hükümsüzlüğüne dahi hükmedilebilir. Bu noktada sorunun karmaşıklığının farkına varan devletler, başka bir devlette kazanılmış olan eşcinsel birlikteliğe ilişkin bir hukuki statünün sonuçlarının, kendi ülkesel alanlarında ne ölçüde tanınması gerektiği sorununa çözüm aramaya başlamışlardır. Çözüm aranan konu insan ilişkilerinin mahrem yanlarından biri olmakla birlikte, kökleşmiş kültürel ve politik yargılar ile bireylerin temel insani ve hukuki menfaatlerini karşı karşıya getirmektedir.

Hal böyleyken, aile hukukundaki bu yeni oluşumlar, devletlerin uluslararası özel hukuk kurallarını da etkilemektedir. Özellikle, bu tip birliktelikleri maddi hukuklarında düzenleyen devletlerin uluslararası özel hukuk kuralları da bu yeni oluşumlardan etkilenmektedir. Eşcinsel çiftlerin hukukî statülerini düzenleyen yeni kurumlara ilişkin bağlama kuralları koymayan pek çok devlet ise, önüne gelen yabancı unsurlu eşcinsel evlilik, kayıtlı birliktelik veya medeni birlikteliğin ehliyet ve şartlarının yahut hüküm ve sonuçlarının tespit edilmesini gerektiren bir uyuşmazlık söz konusu olduğu zaman, söz konusu kurumları bağlama kurallarının, bağlama konularını düzenleyen mevcut hukuk kategorilerinden hangisinin içerisine sokacağı sıkıntısı ile karşı karşıya kalıyor. Bu bağlamda, yazımda öncelikle aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliklerinin çeşitli milli hukuk düzenlerindeki ve Türk hukuk düzenindeki yerini incelemek,  aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliklerinin hangi durumlarda yabancılık unsuru taşıyarak milletlerarası hukuk konusu haline gelebileceği ve evlilik kurumunu geleneksel bir biçimde kabul eden ve ancak farklı cinsiyetlerdeki kişilerin yararlanabileceği bir statü olarak gören devletlerin, söz konusu birlikteliklerin vasıflandırılması konusunda nasıl bir yol izlediği üzerinde durmak istiyorum. Daha sonra, Türk milletlerarası özel hukukunda aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliklerine uygulanacak hukuk inceleyecek ve çalışmanın son kısmında ise; yetkili tayin edilen hukukun uygulanmasını engelleyen durumlar üzerinde duracağım. Bu bağlamda aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliklerine uygulanacak hukukun belirlenebilmesi için öncelikle vasıflandırma problemini çözmeye çalışacağız.

ÇEŞİTLİ MİLLİ HUKUK DÜZENLERİNDE EŞCİNSEL BİRLİKTELİKLERİN YERİ

Günümüz hukuk düzenlerinde eşcinsel çiftler, birlikteliklerini üç şekilde resmileştirebiliyor. Bunlar, medeni birliktelik(unregistered cohabitation), kayıtlı birliktelik(registered partnership)  ve evlilik(same-sex marriage) olarak adlandırılıyor.

Medeni birliktelik, belli bir süredir beraber yaşayan homoseksüel veya heteroseksüel çiftlerin herhangi bir kayıt yaptırmaya gerek kalmadan kazandıkları statüdür. Birliktelik ile kastedilen, iki kişinin evlilikte olduğu gibi aynı evi paylaşarak, eş olarak kendilerine düşen yükümlülükleri yerine getirmek suretiyle müşterek bir hayatı paylaşmaları olarak yorumlanabilir. Bugün, maddi hukuklarında kayıtlı birliktelik veya evlenme hakkı tanıyan devletlerin çoğu, öncelikle medeni birliktelik statüsünü, daha sonra da söz konusu diğer statüleri tanımaktadır.

Medeni birlikteliği düz bir ilişkiden ayıran en önemli unsur, çiftler arasındaki ilişkide belli bir sürenin geçmiş olması zorunluluğudur. Ancak dikkat edilmelidir ki; medeni birliktelik evlenme vaadi ile kurulmadığından nişanlanmadan ayrılır. Ayrıca, evlilik gibi eşler arasında yaşam ortaklığı kurduğundan nişanlanmanın ötesinde görülür. Medeni birliktelik statüsünde olan çiftler, başka herhangi bir evlilik ya da evlilik benzeri hukuki sonuç doğuran birliktelikte bulunamazlar. Medeni birlikteliği maddi hukuklarında düzenleyen devletler, diğer statüler (evlilik veya kayıtlı birliktelik) kadar olmasa da, medeni birlikteliğe daha çok malvarlığına ilişkin sınırlı alanlarda hukuki sonuçlar bağlamışlardır. Medeni birliktelik; evlenme amacı olmaksızın uzunca süredir beraber yaşayan, bu şekilde ortak bir yaşam kuran çiftlerin, söz konusu ilişkiden dolayı borç altına girmelerini veya bazı kazanımlarda bulunmalarını göz ardı etmeyen devletlerin söz konusu ilişkilere daha çok ekonomik anlamda haklar tanıması ile ortaya çıkmıştır. Bu hakları sadece homoseksüel ilişkilere tanıyan devletler olduğu gibi, ayrım yapmaksızın hem heteroseksüel hem homoseksüel ilişkilere tanıyan devletler de bulunmaktadır.

Neticede heteroseksüel ilişkiler penceresinden bakıldığında da, çiftlerin sosyal ve ekonomik bazı haklara sahip olması için evlenmelerini veya ilişkilerini kayıt altına almalarını beklemek çözümsüzlüğe yol açmaktadır. Çünkü bugün ilişkilerini kayıt altına almak istemese de, beraber yaşayan, bu doğrultuda maddi manevi sorumluluklar taşıyan çiftlerin veya homoseksüel bir ilişki yaşadığı için istese dahi ilişkisini kayıt altına aldırarak bazı sosyal ve ekonomik haklar edinemeyecek olan çiftlerin sayısı azımsanamayacak kadar çoktur ve bu ilişkileri yok sayarak hukuksal düzenleme yapmamak çözüm değildir.

Kayıtlı birliktelik, homoseksüellerin birlikteliklerinin hukuk düzenleri tarafından tanınması yönünde artan talepleri, toplumun bu birliktelikleri insan hakları ve hümanizm ekseninde kabullenmesi ve devletlerin söz konusu birlikteliklere evlilik statüsü kazandırmak istememesi sonucu ortaya çıkmış bir kurumdur. Böylelikle, devletler politikasında evliliğin bir kadın ve bir erkek arasında kurulabilen bir birliktelik olma özelliği korunmuş; aynı cinsiyetten kişilerin fiili birlikteliğine ise, evliliğin doğurduğu sonuçlara benzer sonuçlar bağlanmıştır. Netice olarak, aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliği üzerinde hukuki ve sosyal bir denetim uygulanması ve bir yaşam ortaklığı kuran eşlere hukuki koruma tanınması sağlanmaktadır. Kayıtlı birliktelik sistemiyle, eş cinsel çiftlere, birlikteliklerine resmiyet kazandırabilme ve birtakım hak ve yükümlülüklere sahip olabilme imkanı getirilmektedir.

Günümüzde kırka yakın devlette kayıtlı birliktelik sistemi tanınmış durumda. Ancak, kayıtlı birliktelik bu devletlerin bir kısmında yalnızca aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliğine özgü düzenlenmişken, azınlıkta kalan bir kısmında ise hem aynı cinsiyetten hem de farklı cinsiyetten eşlerin birlikteliğine imkan veriyor. Bunun sebebi ise, pek çok hukuk sisteminde evlilik statüsü sadece farklı cinsiyetten iki kişi arasında kurulabilen bir ilişki olarak düzenlendiğinden, aynı cinsiyetten kişilerin birlikteliği ancak evlilik dışında bir yolla, kayıtlı birliktelik ile sağlanıyor.

Kayıtlı birliktelik statüsü kazanmak için ilk geçerlilik şartı, kayıtlı birliktelik sisteminden yararlanacak iki kişinin o anda herhangi bir birliktelik statüsüne (evlilik veya başka bir kayıtlı birliktelik) dahil bulunmaması.

Aynı cinsiyetten kişilerin kayıtlı birlikteliklerinin düzenlendiği ülkelerin maddi hukuk kuralları söz konusu ilişkiye eşlerin kişisel ilişkileri ve kişisel durumları, mali ilişkileri, velayet ve soy bağı ve evlat edinme hususlarında sonuçlar ortaya çıkarıyor.

Kayıtlı birlikteliğin meydana getirdiği bir diğer sonuç ise, eşlerin kişisel durumlarına ilişkin. Aynı cinsiyetten kişilerin kayıtlı birlikteliğini düzenleyen ülke hukuklarından bazıları, bu ülkelerin vatandaşı olan bir kişinin, yabancı bir devlet vatandaşı ile kayıtlı birliktelik kurması halinde, belirli koşulların yerine getirilmesi şartıyla yabancı devlet vatandaşı olan eşin, bu ülkenin vatandaşlığını kazanabileceğini öngörüyor.

Öte yandan aynı cinsiyetten kişilerin kayıtlı birlikteliğinin düzenlendiği bazı hukuklarda hayat ortaklığı kuran eşlerin, içlerinden birinin soyadını seçebilmesi kabul ediliyor.

Kayıtlı birliktelik kurmuş aynı cinsiyetten kişilerin birbirleriyle cinsel ilişkide bulunmak suretiyle bu birliktelikten bir çocuk meydana getirmeleri günümüz teknolojisinde mümkün değil. Bununla birlikte, tarafların daha önceki birlikteliklerinden meydana gelmiş çocuklarının bulunması veya kayıtlı birlikteliğin devamı süresince eşlerin karşı cinsiyetten biriyle cinsel ilişkide bulunmak veya yapay döllenme yöntemlerinden yararlanarak çocuk sahibi olmaları söz konusu olabilir. Buna göre bazı hukuk düzenlerinde aynı cinsiyetten kişilerin kayıtlı birlikteliklerinin, eşlerin daha önceki birlikteliklerinden meydana gelmiş çocukları üzerindeki sorumlulukları bakımından birtakım sonuçlar doğurduğu kabul edilir.

Evlat edinme hakkında ise, devletlerin birbirinden farklı düzenlemeleri var. Ancak ne yazık ki, devletlerin çoğunluğu eşcinsel çiftler için çocukların birlikte evlat edinilmesini engelleyici hükümler getiriyor. Bunun yanında, bazı ülke hukuklarında kayıtlı birliktelik kurmuş aynı cinsiyetten eşlerden birinin çocuğunun diğer eş tarafından evlat edinilmesi veya eşlerin birlikte evlat edinmesi imkanı tanıyor.

Hukuk sistemlerinin çoğunluğunda evliliğin farklı cinsiyetten iki kişi arasında kurulabilmesi, bu ilişkinin doğasına özgü bir koşul olarak görülmektedir. Nitekim uzun bir dönem aksi durumun düzenlenmesine gerek dahi duyulmamıştır.

Toplum algısındaki insani temel haklar çerçevesinin genişlemesi ile bireyin cinsel kimliğini belirleme, belirlediği kimliğe uygun hayat yaşama, yasalarca “normal” görülenle eşit hak ve fırsatlara sahip olabilme taleplerinin haklı görülmesi sonucu olarak artık evlilik taraflarını bir kadın ve bir erkek olarak sınırlamak, bu kalıba oturmayanların hak kayıplarına yol açmakla birlikte, devletlerin evlilik statüsünü düzenlenmesindeki düzen ve kontrol sağlama amaçlarına hizmet etmemektedir. Bu itibarla günümüzde giderek artan bir şekilde birçok ülke hukuku tarafından homoseksüel çiftlerin evliliği kabul edilmeye başlanmıştır.

İnsan hakları ihlalleri sıralamasında(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Raporu’na göre) en kötü 5 ülke arasında yer alan; bir demokrasi ve hukuk devleti örneği güzel ülkemde homoseksüel ilişkilere evlilik hakkının tanınması ve bunun sonuçlarının düzenlenmesini “ne yazık ki!” beklemiyorum. Zira bugün evlilik dışı heteroseksüel ilişkilere yasal statü tanınması durumunda dahi, imam nikahı adı altında kadını her anlamda istismar eden ca’nım toplumumun, zaten evlenmesek de biz “bişeymişiz” sloganıyla kaç adı olmayan kadını macun gibi sıkarak sömüreceğini tahmin dahi edemiyorum.

Ancak bir hukukçu olarak belirtmem gerekir ki; siz yasal düzenleme yapmadığınızda gözünüzü kulağınızı kapatıp üç maymunu oynadığınızda var olan bir gerçeği ortadan kaldırmış olmuyorsunuz; fiilen var olana, çözümsüz kalmış oluyorsunuz. Dün olduğu gibi bugün de insanlar cinsel kimliklerine göre tercihler yapacak, cinsel tercihlerine göre fiili hayatlar kuracaklardır. Tek farklılık bugün günden güne toplum yapısı ayrıştırıcı olmaktansa, insanı olduğu gibi kabullenmeye yönelik insancıl eğilimler göstermekte ve homoseksüellerin “eşit hak” çığlıkları her kesimden insan hakları savunucusu tarafından destek görmektedir. Bu noktada bu çığlıklara kulak tıkamak yerine, olumlu adımlar atılması herhangi bir dine veya cinsiyete tabi olmayan sosyal Devlet düzeninden beklenir bir hareket olsa gerek!

7 Mart 2016 Pazartesi

8 Mart Dişiler Günü

Bilmez mi sanki insanoğlu kadınlar olmasa insanoğlu olmazdı bilmez mi sanki dişilik dünyanın devamı için oksijen kadar gerekli dişiliğin su kadar azizliğini. Ne olursa olsun türü ve cinsi; insan olsun hayvan olsun bitki olsun dişiler olmasaydı hiç birimiz olmazdı olamazdı buna ne bir teknoloji çare bulurdu ne de gökten bir başka çare inip üremeye varolabilmeye çare bulabilirdi . Her bir bireyin var olmasındaki su götürmez tartışmasız yegane yapıtaşıdır dişilik diğer adıyla KADINLIK .

Bu denli önemli bu denli hayatın akabilmesi için gerekliler işte. Ben şu an bu yazıyı yazabiliyorsam bir Kadının sayesinde düşünebiliyorsam bir Kadının sayesinde birilerine bir nebze de olsa yardımım dokunabiliyorsa ,bir sokak hayvanına ev sahipliği yapabiliyorsam bir Kadının sayesinde ve diğer her olumlu şeyleri bir kadının sayesinde yapabiliyorum ben ve siz siz ve tüm dünyadaki her bir birey varoluşumuzu Kadınlara borçluyuz.

Söz konusu bir sekiz Mart olmasın varoluşumuz sekiz marta adledilmiş olan Kadınlar ve dişilerin ciddi anlamda değerlerinin anlaşılabilmesi olsun. Herkes biraz daha derin düşünebilir umarım bu sekiz martın adledilmişliğinin ışığında biraz daha etraflıca düşünebilir her bir canlı türürünün kadınlarsız devamının olamayacağını idrak edebiliriz.

Tüm KADINLARIN kadınlar gününü kutluyorum ve kadın bedeninde doğmamış kadın ruhu hapsedilmiş bir bedenden kadınlığını amansız bir savaşla elde etmiş LGBTİ bireylerinin de kadınlar gününü kutluyorum. Beni anladıklarını bildiğim tüm doğadaki dişilerin; insan, hayvan bitki kısaca tüm canlıların KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLARIM LGBTİ adına. Umarım gelecek sekiz Mart gününde daha az değil hiç bir kadın cinayeti işlenmeden hiç bir kedi köpek ve diğer tüm canlı dişilerin (erillerinde) katledilmediği bir dünyada en azından bir Türkiyede sekiz Marta girmek , insanoğlunun devamı için her türden dişilerin koşulsuz gerekliliğini ve el üstünde tutulması gerekliliği bilincine daha fazla gecikmeden varabilmek dileğiyle.

16 Şubat 2016 Salı

Aslında Uzaylıyız

Biz Türkler, biz müslümanlar, biz öğrenciler, biz kürtler, biz lazlar, biz erkekler, biz ateistler...
Farkında mısınız nasıl bir çoğulculuğa kurban gittiğimizi? hiçbir koyunun kendi bacağından asılamadığını? her bireyin arkasında bir inanışı, ideolojiyi ya da her neyse onu da sürüklediğini. Gelişmemiş zihinler bu şekilde bir tümevarıma ulaşarak aslında bir çoğulculuk psikolojisine dahil olurlar. Yalnız bu dediğim sadece negatif anlamda anlaşılmasın, ''İzmir'in kızları güzeldir'' de bir genellemedir ama bu kimseyi rahatsız etmez, oysa herkes bilir tüm İzmir kızlarının güzel olmadığını. Sıra geldi 'biz eşcinseller'e. Eşcinsellik denince akan sular durur, kimi insanın surat ifadesi en çirkin halini alır, birileri hemen lafa atlar ve bir güzel genelleniriz. Kimisi sapık der, kimisi lanetli, biri çıkar 'ama onlar çok tatlı' der. Bir adet meta olup çıkarız sohbetten. İnsanların ortak noktalarının olması hayata bakış açılarını, düşüncelerini, görüşlerini, inançlarını, kalplerini aynılaştırmıyor ve bunu herkes bal gibi farkında. Fakat gizliden gizliye hayranlık duyduğumuz veya garezimiz olan tekilleri genelleyerek ya içimizdeki sevgiyi abartır ya da nefretimizi kusarız.
Bu konuyu kapatp bir diğer hususa geçmek istiyorum; o da bizi bizden başka duyan var mı konusu. Malum, medya bizi öyle bir göstermiyor ki yapılan hiçbir zorbalığı tv'lerde veya gazetelerde göremiyoruz. Peki sosyal medyada görünürlüğümüz ne durumda? Mesela ben yazıyı yazıyorum ama eşcinsel olmayan birine ulaşabilecek miyim? Birileri 'aa gerçekten öyle olabilir mi acaba?' diyecek mi? Biz eşcinseller zaten eşcinsellerin özgürlük çağrılarından öyle bir sıkıldık ki 'eee?' modundayız. Tabi aramızda yok mu bilinçsiz, özgürlük anlayışı gay pornosu izleyip tatmin olmaktan ibaret olanlar? var tabiki ama çoğunluk değiller. Asıl çoğunluk heteroseksüeller ve bizim görevimiz onlara sapık olmadığımızı, normal, standart bir insan beynine sahip olduğumuzu anlatabilmek.. Ama uzaylı olabileceğimiz ve bunun aramızda bir sır olabileceğini de düşünün derim.

7 Şubat 2016 Pazar

Cinsiyetçi bir film daha hep yek

Cinsiyetçiligi, tacizi ve şiddeti normalleştiren, meşrulaştıran ve hatta özendiren filmlere bir yenisi daha eklendi. Fragmanlarında kadınlara taciz ve cinsiyetçiliğin çokca yer kapladığını gördüğümüz bu film, kadınlara ve farklı cinsel kimliklere yönelik ayrımcılıkta çag atlamış, Cinsiyetçi ve homofobik küfürler ile kadınlara uygulanan taciz sahneleri hiç utanıp sıkılmadan aleni bir şekilde sergilenmiştir.

Şaşırdık mı? Tabii ki hayır. Başka başka filmler, diziler ya da politikacıların söylemleriyle zaten bu ayrımcılıklar toplumda tekrar tekrar üretilmiyor muydu? Kesinlikle evet. İsteriz ki igrenç taciz sahnelerine sahip Hep Yek filmi bu konuların daha ciddi tartışılması için vesile olsun.

 

Vizyon Tarihi: 05 Şubat 2016

Yapımı: 2016 - Türkiye

Tür: Komedi

Yönetmen: Ali Yorgancıoğlu

Oyuncular: Fırat Tanış , Gürkan Uygun , İnan Ulaş Torun , Gökhan Yıkılkan , Tuna Orhan

Senaryo: Bilal Kalyoncu , Suat Özkan , Alper Erze

Yapımcı: Bilal Kalyoncu

Konusu: Cevat, Türkiye'nin ünlü Kabadayılarından birinin şehvet ve şan düşkünü oğludur. Uluslararası alanda şöhrete sahip manken Camilla'yı tutkulu aşkı sonucunda kaçırmaya karar verir. Bu kaçırma operasyonunu Cevat adına Ziya Baba üstlenir. Ziya Camilla'yı kaçırır ve Camilla'yı bir paket içinde Cevat'a götürme görevini Şahin'e verir. Ancak Şahin, Cevat'a götürdüğü paketin içinde ne olduğunu bilmez. Şahin paketi İzmir'den, İstanbul'a getirirken Gürkan ve Altan adında iki belalı ile yolu kesişir, onlar yüzünden Cevat'a götüreceği paketi kaybeder. Bu sebeple Şahin hayatının en zor 48 saatini yaşamak zorunda kalır.

26 Ocak 2016 Salı

Bir Aşk, Bir Organ, Bir Kişilik Üzerine

Aşkın ne olduğunu anlatmaya çalışmayacağım burda. Eminim ki herkes aşkı çok iyi biliyordur (!). Herkesin bir hikayesi vardır bununla ilgili. Kimseye sen aşktan ne anlarsın diyemeyiz, hemen çıkışır. Hele bizim Türk insanı. Asıl sen ne anlarsın der. Ezer. Hemen anlatmaya başlar kendi Leyla’sını ya da Mecnun’unu. Ona sorarsanız geceler boyu sabah ezanına kadar yas tutmuştur, bazı lanetlemiştir sevdalısını bazı kıyamamış sevgi sözcüklerine boğmuştur. Sonra neden yine sinirlenmiş yerin dibine somuştur. Hayaller kurmuştur, kirli hayaller... ama sorarsanız namus der din der.. farklılıklar günahtır Türk insanı için. Saçınızı rasta yapıp gezerseniz insanlar size uzaydan gelmişsiniz gibi bakarlar, mini etek giyerseniz yollu olursunuz, kırmızı ruj sürmüşseniz yolun başındasınızdır! Peki ya hemcinsinizden hoşlanıyorsanız ya da vücudunuz aslında sizin değilmiş gibi hissediyosanız, aslında siz o kadın/adam vücuduna ait değilseniz? O zaman kaçın. Sakın dışarı çıkmayın (!) perdeleri kapatın gün ışığı dahi girmesin pencerenizden. Burası Türkiye derler, kafir misin yavrum sen derler. Götürmedik hoca, gidilmedik psikolog bırakmazlar. Ne atılmadık dayak kalır ne tene vurulmayan sopa! Hastasınızdır siz. Nasıl yapmışsınızdır siz bunu ailenize. Onlar o kadar emek vermiştir sizlere (!) yemeyip yedirmiş, içmemiş içirmiş, giymemiş giydirmişlerdir. Ama siz onlara ihanet etmişsinizdir. Halbuki siz ya aşık olmuşsunuzdur ya da nefret ediyorsunuzdur. Ya bir insana aşık olmuşsunuzdur ya da bulunduğunuz bedenden nefret ediyorsunuzdur. Belki siz karşı cinsden birine aşık olsanız annenizle oturup dertleşecektiniz, belki size sıcak bir çay yapacak ve derdinize ortak olacaktı, sevincinizle sevinecekti. Ya da kilolu olsanız ve bundan (vücudunuzdan) nefret ediyor olsanız gidilmedik doktor, alınmadık yardım bırakmayacaklardı. Ama ben burda bunu tartışmayacağım. Konumuz aşk.

Ah o aşk... Dünyayı başımıza en tatlı yıkan, en sevimli karın ağrılarını yaratan o aşk. Hani masallarda prensesin prensi tepesi bulutlara ulaşan kulelerde beklediği, uğruna ne canavarlar öldürüldüğü, ne Truva’lar yaşandığı o ‘şey’. Nerde o? Gören var mı? Bazen görür gibi oluyorum ‘ah Zeynep/Mehmet’im’ ‘ah uğruna rakı sofraları devirdiğim diyor bir genç. ‘Aferin be’ diyorsun. Seviyor işte. Sonra haftaya buluşalım diyorsun, bir rakı da biz devirelim uğruna. Buluşuyorsun, dertleşelim diyorsun sonra bir başlamıyor mu ‘ah Ceren/Kemal’im...’ yahu hani noldu Zeynep’e Mehmet’e? Yok ben onu sevmiyomuşum diyor... Yahu sen şimdi Paris, Truva savaşından bir hafta sonra boşverin bu zararı bu dökülen kanları sevmiyorum ben artın Helen’i dese kızabilir misin bu durumda? Yok!

Ne yapmalı diyar insan. Yapacak da bir şey yok. Acaba aşk hep mi böyleydi yoksa insanların gönlü mü ayranlandı bilemiyor insan. Bu dünyanın çivisi çıkmış! Belki de hiç yerine oturmadı ki... insanlar diyor yine başka bir insan. Oturmuş bir kafede sigarasını içip çayını yudumlarken. İnsanlar...

19 Ocak 2016 Salı

Homofobik Tulpar LGBTİ'lerden Destek İstedi!

2015 Genel seçimlerinde AK Parti İstanbul 3. bölge Milletvekili aday adayı olan ve seçilmeyen Ertuğrul Tulpar bu sefer de Afyonkarahisar iline bağlı Şuhut ilçesi belediye başkanı adayı oluyor.

2015 Genel seçimlerinde AK Parti İstanbul 3. bölge Milletvekili aday adayı olan ve seçilmeyen  Ertuğrul Tulpar'ın tanıtım afişinde "Eşcinsel evliliklere, eşcinsellerin evlat edinme haklarına hayır" ifadeleri yer alıyordu.
İstanbul Tıp Fakültesi Eşcinsellere Yönelik Ayrımcılık Karşıtı Buluşma adlı etkinliğin son gününe de katılmış Eşcinsellik Karşıtı, Homofobik Ertuğrul Tulpar 150 kişinin toplu saldırısına uğradığını iddia etmiş Lambdaİstanbul LGBTİ Derneği ve Listag LGBTİ Aileler Grubu hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Ertuğrul Tulpar Facebook sayfamız üzerinden iletişime geçip "Belediye Başkan Adayı oluyorum. Desteklerinizi bekliyorum" mesajıyla destek istedi..

 

14 Ocak 2016 Perşembe

Hayatımızdan Çalmak

"Bazen gökyüzünde siyah bulutlar olur; gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez. Ve bazen beyaz bulutlarda olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez. Bulutlar gelirler ve giderler gökyüzü baki kalır. Sen gökyüzüsün ve düşüncelerde bulutlardır. Eğer düşüncelerini titizlikle izlersen, eğer onları kaçırmazsan, eğer onlara doğrudan bakarsan ilk şey bunu anlamak olacaktır ve bu çok büyük bir anlayıştır. Bu senin aydınlanmanın başlangıcıdır. Artık sen uykuda değilsin, artık gelip giden bulutlarla özdeş değilsin, artık sonsuza dek baki kalacağını biliyorsun. Tüm kaygı yok olur." OSHO

Bu ayki yazıma Hintli düşünür Osho’nun sözleriyle başlamak istedim çünkü; uzun zamandır hayatın seyrinde sık sık karşılaştığımız arkadaşlar arasındaki sohbetler de sık sık duyduğumuz gördüğümüz, sosyal medyada her dakika önümüze düşen paylaşımlarda da denk geldiğimiz eleştirilerdeki acımasızlık, anlamadan eleştirmek, empati kurma şöyle dursun düşünmeden yerle bir ediyoruz, ediliyoruz tanıdıklarımız ya da hakkımız da hiç bir bilgisi olmayan, bizimle bir kez bile yan yana gelmeyen her hangi bir konu hakkında konuşmak şu yana dursun aynı ortamda hasbel kader denk gelip gözle bile selam vermediğimiz kişilerin bile hakkında o kadar çok şey konuşabiliyoruz ki HAYATIMIZDAN ÇALIYORUZ. Osho’nun dediği gibi gökyüzünde renkler hep olacak mühim olan gökyüzünün varlığının farkında olmak. Bu durum da bir olay karşısında bir birey hakkın da konuşurken empati kurabilmeyi bilmeliyiz, ezbere etiket yapıştırmak en çok yapıştıranı yorar ve hayat yolunda bir yerlerde karşına mutlaka çıkar bunu hepimiz biliyoruz hepimiz duymuş görmüş bir çoğu da yaşamıştır aslında. İçimizi bir yoklarsak öyle olduğunu görürüz.

LGBTİ bireyleri olarak bir çoğumuz en yakınlarımız tarafından bile anlamaya çalışılmadan ötekileştirildiğimiz de hunharca eleştirildiklerindeki hasar gören özbenliklerimizi birbirimizi veya başkalarını hele ki tanımadığımız kişileri anlamaya çalışmadan görünüşten uzaktaki duruşundan ahkam keserek iyileştiremeyiz. Hayat bizimdir birileriyle uğraşmaktan dostlarına, ailesine en çokta kendine zaman ayıramaz olmuş birçoğumuz. Durup silkelenip güzelliklerin farkına varmak gerekiyor hayat geçip giderken negatif fikir, duygu ve düşünceleri bir köşeye atarak ( onlardan dünyada fazlasıyla var zaten) kendimize dönelim kendimizi geliştirelim mesela daha fazla kitap okuyalım, sokak hayvanlarına bakalım, sokakta karşılaştığımızda yardıma ihtiyacı olan birisini görünce en azından yardımcı olabilir miyim diye soralım eşimiz dostlarımızla bir araya geldiğimizde kahvelerimizi yudumlarken sadece duyumlardan uzaktan görmelerden yola çıkarak başkalarını eleştirmek yerine edebiyattan, sanattan, politikadan, ortak yada tekil problemlerden ve mutluluklardan konuşarak vaktimizi tatlandıralım. Güçlü duruşu olan insanları ya da güçlü olarak gördüklerimizi hunharca eleştirip karalama politikalarına imza atmak yerine takdir edip bunları yaparsak İşte O zaman hayatımızdan çalmayız hayatımıza bir şeyler daha katmış oluruz. Tavşanın küstüğü dağ haberi anca tavşan kendinden daha yüksek bir dağa çıktığında alır.

Yine bir Osho sözüyle yazımı noktalıyorum.

'hiç bir sevgi fırsatını kaçırma. Sokaklarda yürürken bile sevebilirsin. Kimseye bir şeyler vermen de gerekmez, sadece gülümse yeter. Onun bir maliyeti yoktur, içten bir gülümseme kalbini açar, kalbini daha canlı yapar. Birisinin elini tut - bir arkadaş ya da bir yabancı fark etmez. Doğru insanla karşılaşınca seveceğim diye bekleme. o zaman hiçbir zaman gelmeyecektir. Sevmeye devam et. Daha fazla sevdikçe doğru insanla karşılaşma için ihtimaller de artacaktır çünkü kalbin bir çiçek gibi açmaya başlayacaktır. Ve çiçekler açan bir kalp de, kendisine daha fazla arı, daha fazla sevgili çekecektir.''

PENELOPE

Obama'nın LGBTİ Haklarına Yönelik Konuşmaları

Yöneticilerin söylemleri halkı en çok etkileyen araçlardan biridir. Politikacılar bir toplumdaki ırkçılığı, ayrımcılığı, kutuplaşmayı tek kelimeyle ve hatta beden dilleriyle bile arttırabilirler. İşte bu yüzden -bizim ülkemizde artık önemsenmese de- politikacıların toplumda birliği sağlayıcı şekilde konuşmaları ve davranmaları çok önemlidir.


Eşcinsel evlilikleri yeri geldikçe savunan ve ABD'de eşcinsellerin evlenme haklarını yasalaştıran Obama, 2015 yılının Ulusal kurultayındaki konuşmasında ABD tarihinde ilk defa bu kurultayda translardan söz eden kişi olur ve Müslümanlara, Yahudilere ve LGBTİ'lere karşı işlenen nefret suçları konusunda hassas olduğunu dile getirir. Şimdi sizlere ABD Başkanı Obama'nın LGBTİ hakları hakkındaki örnek konuşmalarından birkaç kısa kesit sunacağız...

2010 yılında, Barack Obama geylerin de eğer isterlerse ülkeleri için askeri hizmet edebilmeleri gerektiğini dile getirir. Heteroseksüellerle geyler arasında bu açıdan da bir ayrım yapılmaması gerektiğini söyler (1).
Aynı konuyu da 2011 ve 2012 de tekrar dile getirir.

2013 yılında gey askeri personelin ailelerinin de eşit haklara sahip olacaklarını bildirir ki bu konu ABD'de tartışılan bir konuydu. Eşcinseller artık aile lojmanlarında konaklayabiliyor, çocukları için askeri hastanelerde bakım sağlayabiliyor, eşcinsel hakları savunmaya yönelik etkinliklere katılabiliyorlar. Hatta eşcinsel askerler olarak kendi aralarında çeşitli organizasyonlar düzenleyebiliyorlar (2).

2014 yılında “Ülke çapında belediye başkanlarıyla, valilerle, meclis üyeleriyle evsizlikten evlilik eşitliğine (eşcinsellerin de evlenebilmesi) kadar birçok konuda işbirliği yapıyoruz” der (3).

2015'teki konuşmasından bir kesit ise şudur:
“Gelecek nesillerin farklılıklarımızı harika birer hediye olarak gördüğümüzü ve her bir vatandaşımızın onuruna ve varlığına değer verdiğimizi bilmelerini isterim. Kadın ya da erkek, genç ya da yaşlı, siyah ya da beyaz, Latin, Asyalı, göçmen, gey ya da düzcinsel, zihinsel ya da fiziksel engelli...Herkes kıymetlidir.”
“İşte bu yüzden, biz konuşma özgürlüğünü ve siyasi suçluların haklarını savunuyoruz. Kadınlara, dini azınlıklara ve lezbiyen, gey, biseksüel ve trans bireylere yapılan zülmü kınıyoruz” (4).

 

KAYNAKLAR

1- https://www.whitehouse.gov/the-press-office/remarks-president-state-union-address

2- http://www.huffingtonpost.com/tracey-hepner/state-of-our-gay-military_b_6508968.html

3- https://www.whitehouse.gov/the-press-office/2014/01/28/president-barack-obamas-state-union-address#annotations:8491090

4- https://www.whitehouse.gov/the-press-office/2015/01/20/remarks-president-state-union-address-january-20-2015

11 Ocak 2016 Pazartesi

Ateş Family'nin Yöneticisi Mehmet Ateş ile Röpörtaj

ABD'de LGBTİ bireylerin birbirlerine sosyal destek sağlamaları, özgüvenlerinin artması, bilgi/ haber alışverişinin sağlanması ve sosyal dışlanmayla baş etme becerileri kazanmaları amacıyla günüllüler tarafından kurulduğunu gördüğümüz grupların benzerleri Türkiye'de de ortaya çıkmaktadır. Kendilerine LGBTİ Aile diyen bu gruplardan birisi de ATEŞ Family  (ATEŞ Ailesi). Tamamı LGBTİ bireylerden oluşan Ateş Family Grup önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atıyor. 16 Ocak 2016 Cumartesi günü 5. yıl etkinliğini bu sosyal sorumluluk projesiyle kutlayacak ve gecede elde edilen bütün gelir Epudermoliys hastası çocuklar - yani halk arasında bilinen dili ile Kelebek Çocuklar - için bağışlanacak. Gecede Fulden Uras ve bir çok ünlü sahne alırken sunuculuğunu Trans Model Çağla Akalın yapacak. Bu kapsamda Ateş Family'nin kurucusu Mehmet Ateş ile kısa bir röpörtaj yaptık..

İşte o röpörtaj..

Mehmet Ateş kimdir, bilmeyenler için Mehmet Ateş'i anlatır mısın?

Yaklaşık 30 sene önce Diyarbakır'dan İstanbul'a ailemle geldim, kendi düzenimi kurdum. Büyük bir arkadaş çevrem, sevenlerim sevdiklerim oldu, tüm ilişkilerimi saygı çercevesinde yürüttüm ve bugünlere geldim. Mecidiyeköy'de ev arkadaşlarımla yaşıyorum, organizatörlük yapıyorum. Son iki yıldır büyük keyif aldığım bu işlerlede tüm LGBTİ derneklerine adımı duyurduğumu düşünüyorum.

Ateş Family düşüncesi nerden çıktı, amacınız nedir?

Ateş family ailesini kurmamın tek amacı, LGBTİ üyeleri için sadece cinsel eğilimlerinin söz konusu olmadığının; dostluğun, kardeşliğinin, yardımseverliğin, birlik ve dirliğin olduğunu da göstermekti.

Kaç üyeniz var, üyeleriniz arasında tanınmış isimler var mı?

45 üyemiz bulunmakta. 5 senedir de aynı aile üyeleriyle devam ediyoruz. Ünlü üyelerimiz de bulunuyor ENKA, FULDEN URAS, HARUN BAŞAL, HALA DİVA gibi değerli isimlerimizdir.

Sizi diğer ailelerden farklı kılan nedenler?

Her ailenin kendine göre bir farkı, kurucusunun ve üyelerinin emeği vardır tabii , bizi biz yapan ise birlik ve beraberliğimizdeki güçlü ve saygılı duruşumuzu bugüne kadar kaybetmememizdir.

LGBTİ ailelerin olumlu ve olumsuz tarafları neler?

LGBTİ ailelerindeki olumlu tarafları

Ailenin kurucusu dahil her aile bireyinin birbirine ve değerlerine sahip çıkmasını ve tepkilere karşı da dimdik durmasını olumlu taraflar olarak sayabiliriz. Olumsuz bir tarafının olduğunu düşünmüyorum. İyi niyetleri ve iyi yaklaşımları suistimal eden insanlar olmadığı sürece.

16 Ocak 2016 Cumartesi günü 5. yıl etkinliğinizi düzenliyorsunuz, etkinlik gelirini pidermolysis hasta cocuklara bağışlayacağınız söyleniyor, sebebi nedir?

Ateş Family'i kurduğum günden bugüne birçok parti düzenledim ama ailemizin 5.yıl kutlamasını yapmaya karar verdiğimde kelebek çocukların hastalığına dair sınırlı bilgim vardı. İlk düşüncem gelirin %10 ununu bağışlamaktı. Üzerinde araştırmalar yaptıktan sonra durumun ciddiyetinin farkına vardım ve çocukların daha önemli olduğunu düşünüp, gelirin tamamını bağışlamaya karar verdim 16 Ocak günü de tüm dostlarımızı ve yardımsever insanlarımızı gecemize bekliyoruz. Kendin için bağış yap, kendin için eğlen.

İleride hayata geçirmeyi düşündüğünüz projelerinizdan biraz söz eder misiniz?

Şu anda kendi ajansımı ve organizasyon şirketimi kurmak için temeller atıyorum. Gerek kendim için, gerek LGBTİ camiası için daha nice faydalı işlere imzamı atmak için kolları sıvadım. Hayırlısı olsun diyorum.

LGBTİ Dernek & Örgütlerden beklentileriniz var mı peki?

LGBTİ bireylerimizin sosyal ve özel hayatlarında özgür olmaları ve LGBTİ camiasında birlik ve beraberliğin daha güçlü bi hale gelmesi için çok daha çalışılması gerektiğine inanıyorum. Sizin de bildiğiniz üzere çok sayıda LGBTİ bireyimiz ya öldürülüyor ya da intihar ediyor. LGBTİ dernek ve örgütleri olarak bu konuların daha cok üzerine düşülmesi ve sesimizi duyurmak için yürüyüşlerin daha çok olması gerektiğini düşünüyorum. Yılda bir kez kendimizi ifade ederken bile zorlandığımız bu ülkede daha çok işler yapılmasından yanayım. Hepinize teşekkür ederim.

Biz teşekkür ederiz..

İlgili Bağlantılar:
Ateş Family Facebook Sayfası
Mehmet Ateş Facebook Sayfası

6 Ocak 2016 Çarşamba

Tek renk olacak yeni kimlikler 3 yıl içinde dağıtılacak

Nüfus cüzdanlarının yerini alacak yeni kimlik kartlarının dağıtımına Kırıkkale'den başlanacak. 3 yıl içinde yurt genelinde dağıtımının tamamlanması planlanan yeni kimlikler tek renk olacak. Böylelikle kimliklerdeki "cinsiyet ayrımı" ortadan kalkacak.

İçişleri Bakanlığınca hazırlanan yeni kimlik kartlarının basılıp dağıtılmasına yönelik tüm altyapı çalışmaları tamamlandı. Nüfus hizmetleri kanununda hazırlanan değişikliklerin yasalaşmasından itibaren yeni kimliklerin dağıtılmasına Kırıkkale'den başlanacak. Yeni kimlikler 3 yıl içinde tüm vatandaşlara verilmiş olacak. Yeni kimlikler 10 yıl geçerli olacak.

Erkeklere mavi, kadınlara pembe kimlik uygulaması kalkacak, erkek ve kadınlar için tek renk kimlik kartı verilecek. Yeni kimlikler seyahat belgesi olarak kullanılabilecek. Yeni kimliklerin üzerinde kişiye ait kimlik bilgilerinin güvenli şekilde saklanabileceği bir çip yer alacak. Bu kimlikler bilgi sızdırmaya karşı güvenlik sağlayacak. TÜBİTAK tarafından geliştirilen milli işletim sistemi kullanılacak yeni kimlikler, taklit ve tahrif edilemeyecek. Yeni kartlar, başka birinin eline geçse dahi kullanılamayacak ve anında bloke edilecek. Bu kartların kopyalanması ya da üzerindeki verilerin değiştirilmesi mümkün olmayacak.

Hastane, okul ve emniyette kullanılabilecek

Yeni kimliklerin üzerinde bulunan güvenlik unsurları sayesinde taklit ve tahrif edilemeyeceği için vatandaşlar kimlik sahteciliği sebebiyle mağdur olmayacak. Kredi kartı büyüklüğündeki yeni kimlik kartı, Hastane, eczane, okul, emniyet ve bankalardaki sistemlere entegre olabilecek ve bu sayede birçok işlemde vatandaşa kolaylık sağlayacak. Ebadı küçüleceği için cüzdan içinde kolayca taşınabilecek yeni kimlikler, e-devlet uygulamalarında kimlik doğrulama aracı olarak kullanılabilecek. Böylece vatandaşlar kurumlara gitmeden kamu hizmeti alabilecek. Yeni kimliklerde isteyen vatandaşlar için elektronik imza yer alacak. Bu özellik sayesinde ikinci bir elektronik imza aparatına ihtiyaç duyulmadan elektronik ortamda iş ve işlemler yapılabilecek. Kimlik kartı halen kullanılmakta olan nüfus cüzdanının yerini alacağı için kartın ön ve arka yüzünde kart sahibine ait kimlik bilgileri ile fotoğraf bulunacak. Görsel olarak kimlik doğrulamada kullanılacak bu bilgiler ileri baskı teknolojisiyle koruma altına alınacak. Kartın çipinde İçişleri Bakanlığınca belirlenen bilgiler saklanacak ancak çipte tutulan bilgiler kart üzerindeki bilgilerle sınırlı kalacak. Vatandaşlardan alınan biyometrik veriler, bulundukları ilçelerdeki okuyucular vasıtasıyla "şablon" adı verilen sayılara dönüştürülecek ve sadece bu sayılar veri merkezine aktarılacak. Vatandaşların biyometrik okuyucularla alınan biyometrik veriler resim olarak değil, bu resimlerden oluşturulmuş "kriptolu sayısal karakterler" olarak veri merkezine ulaştırılacak.

Yeni kartlar nasıl dağıtılacak

Yeni kimlik kartlarının sorunsuz basılıp dağıtılması amacıyla vatandaşlar randevu verilerek kart düzenleme merkezine davet edilecek. Mazereti olan vatandaşlara başka bir tarihte randevu verilecek. Vatandaşlar, davet edildikleri gün ve saatte davette belirtilen kimlik kartı düzenleme merkezine 6 ay içinde çekilmiş biyometrik fotoğraf ile müracaat edecek. İbraz edilen biyometrik fotoğraf taranacak ve sadece kart üzerindeki yongada saklanmak üzere kişinin biyometrik verisi alınacak. Kimlik kartının basımı merkezi olarak gerçekleştirilecek ve kartlar vatandaşlara PIN ve PUK şifreleriyle teslim edilecek. Sistem tarafından verilen kartın şifresi, ilçe nüfus müdürlüklerinde ve sağlık kuruluşlarında bulunan KİOSK üzerinden değiştirilebilecek.

Kaynak: Milliyet