28 Kasım 2013 Perşembe

Türkiye'de Trans Olmak!

Zordur... Sürekli didişir durursunuz bedeninizle. Doğanın hatasını düzeltmek size düşmüştür. Sürekli bu hatayla mücadele etmek, bir yandan da birlikte yaşamaya alışmak zorundasınızdır. Bedeninizi yeniden "tasarlamak"; yepyeni bir beden yaratmak zorundasınızdır. Bir anlamda tanrıyla yarışmak yani...

Sesiniz, tüyleriniz, elleriniz, ayaklarınız, cildiniz, göğüsleriniz, kalçalarınız, cinsel organınız; hepsi beyninizde "arıza" olarak kodlanmıştır. Onarılmalıdır. Bunun için içinizde "tasarladığınız" kadına giysiler giydirmek, makyaj yapmak hiç bir zaman yeterli gelmeyecektir size; çok daha derinlere inip, kimyasını değiştirmeniz gerekir bedeninizin. Bu, yaşamınızın bundan sonraki bölümünü psikiyatristlerle, endokrinologlarla, bir sürü tahlillerle ve bir takım ilaçlarla geçireceksiniz demektir. Gün gün bedeninizdeki değişimi izlersiniz artık. Yeni bağımlılığınıza da merhaba dersiniz; aynalar...

Ölmek isteyeceğiniz zamanlar çoktur. Ne yapsanız, ne etseniz hiçbir zaman tam da içinizdeki kadın olamayacağınızı düşündüğünüz zamanlar ölmek istersiniz. Gerçekleşmesi için çalıştığınız düş yaşamla tek bağınızdır. Bu giderek sizi "sürekli" bir düş içinde yaşamaya zorlayacaktır. Uyandığınız anlarda ölmek isteyeceğiniz bir düş...

Ailenizden, dostlarınızdan ister istemez uzaklaşırsınız.
Oluşmakta olan "yeni" bedeninizi bir yandan gizlemeye çalışırken, bir yandan da görmesini istersiniz herkesin. İkili bir yaşam sürdürmeye başlarsınız artık; meşru olan ve olmayan... Dişiliğinizi dışa vurmamaya ne kadar çalışsanız da bunun elinizde olmadığını, yani bir "tercih" değil, bir "zorunluluk" olduğunu anladığınızda en sancılı süreç başlar; açılma... Açıldıkça daha da yalnızlaşırsınız...

Bu "yalnızlaşma"nın bir diğer boyutuyla da, tanrıyla yarışıyor olmanızın diğer insanlarda uyandırdığı rahatsızlık, öfke, öteleme, yok sayma, yok etme duygularıyla karşılaştığınızda tanışırsınız. Sokakta meraklı, alaycı, aç, öfkeli gözlerden kaçırmaya çalışmak boşunadır gözlerinizi. Annesine "anne bu kadın mı, erkek mi?" diye soran çocuğun sesi ister istemez uğuldar beyninizde. Çarşıda, pazarda satıcının "buyur abla!" derken gözlerindeki alaycı ifadeyi nereye koyacağınızı bilemezsiniz. Sürekli tetikte olmanız gerekir kalabalıkların içinde. Kişilerin bir başınayken kuzu, grup halindeyken kurt olduklarını öğrenmişsinizdir artık; sık sık yolunuzu değiştirirsiniz.

Gittikçe daha alıngan, kırılgan olmaya başlarsınız. Sevgilinizle yollarda hiçbir zaman el ele, sarmaş dolaş yürüyemeyeceğinizi bilmek, dostlarınızın artık sizinle birlikte görünmekten kaçındığını görmek acıdır. Kocaman mutsuzluklar ve küçücük mutluluklarınızla yaşamın kıyısında yürürken, sizi kıyıdan daha içerilere çekecek dost eller ararsınız sürekli. Sizi "meşru" olarak gören ve sizi "böyle" sevecek dostlar... Bunun için her türlü iletişim yolunu açık tutmak zorundasınızdır; başka şansınız yoktur.

Burada duralım artık. Şimdi arkanıza yaslanın ve düşünün; artık sokakta gördüğünüz bir transeksüele daha önce baktığınız gibi bakabilecek misiniz?

Serap - Gacı  28 - 11 -2003

13 Ekim 2013 Pazar

LGBT Dernekleri ne yapıyor?

LGBT "Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans" derneklerinin amacı ne? Ne gibi aktivitelerde bulunmaları gerekir? Neden başarısızlar? Türkiye'deki olgunlaşmamış siyasetin buna etkileri var mıdır?

Türkiye’de son yıllarda birçok LGBT derneği kuruldu. Bunlar bizim için, toplumda ifade edilmemiz ve topluma karşı görünür olmamız için atılan önemli adımlar.

Ancak şunu fark ettim ki LGBT dernekleri birkaç aile toplantısı ve de senede birkaç onur yürüyüşünü organize etmekten pek öteye gidememişler. Ki Onur yürüyüşlerinin onurunu da siyasete çevirmişler ve onursuzlaştırmışlardır.

Oysa LGBT onur yürüyüşleri yalnızca LGBT’leri topluma göstermek, LGBT bireylerin kendi içlerinde yalnız olmadıklarını hatırlatmak, Devlet otoritesine ve konvansiyonel medyada sesimizi duyurmak amaçlı olmaldır.

Her ne olursa olsun ve ne yapmış olursa olsun hükümete karşı “siyaseten” Bazı ideolojik sebeplerden dolayı ayrı düşmek ne kadar mantıklıdır? LGBT hareketi içinde dahil olmayan toplumsal siyasi olayları onur yürüyüşlerinde sırf muhalif olabilmek adına kullanmak ne kadar doğrudur?

LGBT Dernekleri bu konuda kendi aralarında karar alıp bunu tüm LGBT oluşumuna dayatmakta özgür müdürler? LGBT bireylerin farklı ideolojik düşüncelerini yok sayabilirler mi?

Bence bunların hiçbiri etik davranışlar değil. Bilakis LGBT dernekleri asıl amacından bile şuan çok uzakta görünürken LGBT'leri bırakıp, Gezi olayları ile yahut Kürt Açılımları ile uğraşması LGBT bireylere yapılan bir bencilliktir.

Bu noktada LGBT Derneklerinin varoluş amaçlarını tekrar hatırlamaları ve LGBT Bireyleri için daha rasyonel çalışmalarda bulunmaları esastır.

Bunların başında da toplumu bilinçlendirmek, iş verenleri bilinçlendirmek ve eğitimcileri bilinçlendirmek gelmektedir. LGBT bireylere istihdam sağlayabilmek, gerekirse ulaşabildikleri kadar iş verene ulaşıp onlarla konferanslar düzenlemek ve LGBT bireylerinde diğer insanlar gibi normal olduklarını başta iş verenlere, devlete ve de halka anlatabilmek ve sonucunda anlaşılabilmek gelmelidir. Ki devleti eleştirmek ne derneklerin işidir ne de sivil toplum kuruluşlarının.

Dernekler devleti bilinçlendirebilir, olması gerekeni çeşitli aktivitelerle anlatmaya çalışabilir ve bu yollarla farkındalık kazandırabilir. Ve kazandırmalıdır da.

Üniversitelerde akademisyenlerle yapılan toplantı ve konferanslar üzülerek söylemeliyim ki LGBT bireyler adına hiçbir şey ifade etmemektedir.

LGBT bireyleri gören, bilen ve de anlayabilen insanlara karşı değil tam aksine yanlış bilen, anlamayan ve de LGBT bireylerin toplum içinde bulunması zorunlu olan (çalışma alanı, dolaşma alanı, eğlenme alanı, aile birlikteliği) alanlarda farkındalık yaratılabilirse zaten ortada “sorun” diye atfedilen şey kalmayacaktır.

Rosa Spina @ Turk Gay Club > LGBTİ - 2013 

10 Ekim 2013 Perşembe

Eşcinsellere karşı olan önyargı ve ayrımcılık

Eşcinsellere karşı olan önyargı ve ayrımcılık ne derecede yüksektir?


Eşcinsellere yönelik önyargı ve nefreti ifade eden kavrama “homofobi” denilmektedir. Bir tür kaygı ve korku ifadesi olan homofobi, dünyanın her yerinde eşcinsellere karşı olan olumsuz tutumlar hatta şiddete neden olabilmektedir. Örneğin İngiltere’de her üç eşcinsel kişiden 2’si sözel veya fiziksel şiddete maruz kalmaktadır. Brezilya’da 1997 ve 2007 yılları arasında, 2509 erkek, eşcinsellikleri yüzünden öldürülmüştür. Lezbiyen, gey ve biseksüel gençlerin intihar etme olasılıkları heteroseksüel gençlere kıyasla 4 kat daha fazladır.


Eşcinsellere karşı olan önyargı ve ayrımcılığı yenmenin yolu nedir?


Eşcinsellere karşı olumlu düşüncelere sahip kişiler, en az bir eşcinsel bireyi yakından tanıdıklarını belirtmektedirler. Bu sebeple psikologlar, eşcinsel gruba yönelik olumsuz tutumun sebebinin, eşcinsellerle yaşanmış herhangi bir olumsuz olaydan ötürü değil, kalıp yargılar ve önyargılar yüzünden oluştuğuna inanmaktadırlar. Eşcinsellere yönelik önyargı ve ayrımcılığın sona ermesi için, bireylerin bu konuya olan farkındalıklarını artırmaları, konu hakkında bilinçlenmeleri ve çevrelerindeki diğer kişileri de doğru şekilde bilgilendirmeleri gerekmektedir.



Cinsiyet bir bireyin kadın veya erkek olması anlamına gelir. 


Cinsiyetiki ana başlık altında toplanabilir:


1- Biyolojik Cinsiyet; bir insanın penis, testisler, vajina, rahim ve benzeri biyolojik özellikleriyle tanımlanır. Bunlar anatomik bakımdan bir kişiyi kadın ya da erkek olarak tanımlayan özelliklerdir.

2- Toplumsal Cinsiyet; belli bir zaman döneminde, belli bir kültüre has “erkeksi” (ör. maço) ya da “kadınsı” (ör. kırılgan) kabul edilen davranış özellikleri ve cinsiyete dayalı rolleri (kadın “anne” rolünde, erkek ise “ekmek parası getiren” rolde) kasteder. Bu özellikler, saç şekli ve giyim tarzından, insanların konuşma ya da duygularını ifade etme tarzlarına kadar uzanabilir.

Cinsel yönelim; belli bir cinsiyetteki bireye karşı süregelen duygusal, romantik ve cinsel çekimi ifade eder. Üç çeşit cinsel yönelim şekli vardır:

• Heteroseksüellik: Kişinin karşı cinsiyetten birine yönelmesi.

• Eşcinsellik (homoseksüellik): Kişinin kendi cinsiyetinden birine yönelmesi.

• Biseksüellik: Kişinin her iki cinsiyete de yönelmesi





Eşcinsellik ile İlgili Merak Edilen Sorular




Cinsel yönelim bir seçim midir?


Cinsel yönelim birçok insanda, ergenliğin ilk dönemlerinde, kişi henüz cinselliği yaşamamışken, ortaya çıkar. Bazı insanlar uzun süre eşcinselliklerini heteroseksüelliğe dönüştürme mücadelesinde bulunmakta, fakat başarılı olamamaktadırlar. Cinsel yönelim, karşılaşılan önyargıya, aşağılanmaya, aile-dost tarafından reddedilme kaygısı ve korkusuna rağmen inkar edilememekte ve

değiştirilememektedir. Bu sebeplerden dolayı, psikologlar, cinsel yönelimin birçok insan için, istenildiğinde değiştirilebilecek, bilinçli bir seçim olmadığı görüşündedirler.





Eşcinsellik bir akıl hastalığı mıdır?


Hayır. Eşcinselliğin geçmişte bir hastalık olarak görülmesinin sebebi, birçok bilimsel çalışmaya sadece terapideki eşcinsellerin katılmasıydı. Sonradan, araştırmacılar terapide olmayan eşcinselleri de araştırmalarına katınca, eşcinselliğin bir patoloji olmadığı ortaya çıkmış ve psikologlar, psikiyatristler ve diğer davranış bilimleri uzmanları, eşcinselliğin bir hastalık, psikolojik bir bozukluk

veya duygusal bir sorun olmadığına karar vermişlerdir. 1973’te Amerikan Psikiyatri Derneği’nce yapılan araştırmalar sonucunda, ‘eşcinsellik’ terimi psikolojik ve duygusal bozukluklar listesinden çıkartılmış, 1975’te de Amerikan Psikoloji Derneği bunu destekleyen kararlar almıştır.


Cinsel yönelim terapi yolu ile değişebilir mi?


Hayır. Eşcinsel bireyleri, heteroseksüel bireylere dönüştürmenin hiçbir bilimsel gerekçesi yoktur. Buna rağmen, bazı bireyler kendilerinin ya da başkasının (örneğin çocuklarının) cinsel yönelimini değiştirme arayışı içine girmektedirler. 1990’da Amerikan Psikoloji Derneği, değiştirme terapisinin işe yararlılığı konusunda bilimsel bir bulgunun olmadığını, aksine, bu terapi yönteminin, yarardan çok zarar getirebileceğini belirtmiştir. Bir kişinin cinsel yönelimini değiştirmek, sadece cinselliğini değiştirmek değil; o kişinin duygusal, romantik hislerini, cinsel

dürtülerini, sosyal kimliğini ve öznelliğini de değiştirmek demektir.


Neden bazı eşcinseller için cinsel yönelimlerini açıklamak zordur?


Cinsel yönelimlerini açıklamak, eşcinseller için, üzerlerindeki önyargılar sebebiyle, duygusal rahatsızlık veren zorlu bir süreç haline gelebilmektedir. Eşcinsel bireyler hemcinslerinden hoşlandıklarını anladıklarında kendilerini ‘farklı’ ve ‘yalnız’ hissederler. Başkalarına açılmaları durumunda, aileleri, dostları, iş arkadaşları ya da dini kurumlar tarafından reddedilmekten korkabilirler. Araştırmalar, eşcinsellerin yüksek oranda şiddet ve ayrımcılığa maruz kaldığını göstermekte, bunun yarattığı tehdit de eşcinsel bireylerin cinsel yönelimleri hakkında başkalarına açılmalarını engellemektedir.






Bilgi İçin: DAÜ-PDRAM 2013

Eşcinsellik ve Cinsel Yönelim

Doğu Akdeniz Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Rehberlik ve Araştırma Merkezi (DAÜ-PDRAM)

Adres: Kuzey Kampüsü, Sağlık Merkezi Binası, Zemin Kat

Tel: (0392) 630 2251, Faks: (0392) 365 0789 - (0392) 630 2254

e-mail: counsel.pdram@emu.edu.tr

web: http://pdram.emu.edu.tr/






22 Ağustos 2013 Perşembe

Ahmet Mümtaz Taylan ile Röportaj

Oyuncu ve yönetmen Ahmet Mümtaz Taylan ile gerçekleştirdiğimiz röportaj...

Tiyatroculuğu neden ve nasıl seçtiniz?

Sinema yönetmeni olmak istiyordum. 80’lerin başlarında üniversitelerde sinema yönetmenliği eğitimi seçenekleri sınırlıydı. İktisat okuduktan sonra ikinci üniversite için Konservatuvar Tiyatro Bölümünü tercih ettim. Eninde sonunda yönetmenlik yapacaksam oyunculuk disiplini ve reflekslerini tanımak iyi olur diye düşünmüştüm. Sonra oyunculuk üstüme kaldı…

Başarınızı neye borçlusunuz?

Severek yaptığım bir işim var. Emeğimi sakınmadan iştahla çalışmayı seviyorum, hayat yardım ediyor.

Eşcinsellik hakkına ne düşünüyorsunuz?

Esasen erkekler, kadınlar için ne düşünüyorsam o… Ama eşcinseller toplum içinde hakları olan rutin düzen içinde yaşam sürdürebilecek pratik koşullara kavuşana kadar özellikle sakınılmalılar diye düşünüyorum. Bu kısmen kadınlar için de geçerli. Erkek egemen toplumun sistemli tacizinden sözediyorum.

Eşcinsel doğmuş olsaydınız kimliğinizi gizlemek gereksinimi duyar mıydınız?

Muhtemelen…

Günümüz Türkiye’sinde kimliğini gizlemek zorunda kalan siyasiler ve sanatçılar bulunuyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aşmamız gereken bu ve benzeri çok engel var. Birlikte yaşama kültürümüzü geliştirmek olgunlaştırmak zorundayız.

Çocuğunuz eşcinsel olsa ve eşcinsel olduğunu size açıklarsa nasıl bir tepki verirsiniz?

Seçtiği, arzu ettiği bir hayat yaşayabilmesi için verdiğim desteği aynı standart ve angajmanla sürdürürüm.

Türkiye’deki eşcinsellerin karşılaştıkları sıkıntılar ve bunların çözümleri hakkındaki düşünceleriniz?

Sıkı çoğunluk tarafından ötekileştirilen her “öteki”nin yaşadığı her zorluk ve eşcinsellere özel olarak daha fazlası… Çözüm uzun vadeli sosyal politikalar üretilerek gerçekleşecek. Toplumsal hayatın her alanında evrensel saygı ve nezaket kurallarının hakim kılınması için her yurttaşın üstüne sorumluluk düşüyor. Demokratikleşmenin seçim dönemlerinde dillendirilip seçimden sonra sağıra yatılan gerzek bir vaat olmaktan kurtarılıp içinin doldurulması iyi bir başlangıç olurdu. Yani henüz başlangıç noktasında bile değiliz.

Tiyatro veya Sinemada Eşcinsel bir karakteri canlandırma teklifi almış olsanız kabul eder misiniz?

İyi bir senaryo ve meydan okumaya müsait, iyi yazılmış bir karakterse kuşkusuz kabul ederim.

Bir eşcinselin Sinema ve Tiyatro oyunculuğu mesleğini seçmesini tavsiye eder misiniz?

Hiç kimseye hiçbir şey tavsiye etmek istemem… Eşcinsel ya da hetero, hiç kimseye…

Eşcinsel Sinema & Tiyatro oyuncularının karşılaştığı genel sorunları kısaca özetleyebilir misiniz?

Orada sektörümüz her oyuncuya aynı derecede çirkin davranır. İyi oynadığınız ilk rolden sonra sizi o tür roller çekmecesine kapatırlar ve sonsuza dek sadece benzer roller için teklif alırsınız zaten. İster homoseksüel olun, ister heteroseksüel… Hiç ayrım yok. Ne kadar eşitlikçi bir sector değil mi?

 

Ahmet Mümtaz Taylan ve Menajeri Rânâ Denizer’e teşekkürler.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Türkiye'de Trans Kadın Olmak

Türkiye de transeksüel olmak; transeksüel olmak hayat boyu üzerinde bir yük taşımak demektir. Ülkemizde maalesef ki transeksüellerin durumu oldukça kötü. toplum bilgili değil. aileler bilgili değil. Toplumumuza travesti ve transeksüeller sadece olay olduğunda gösteriliyor. Haberlerde bağıran çağıran travestiler gösteriliyor. Hem de aşağılayıcı bir şekilde. ('adamlar yine sahnede..!')

Bu toplum bu haberleri izleyince travesti ve transeksüellerin bundan ibaret olduğunu anlıyorlar. Tu kaka uzaylı yaratık gibi görmeye başlıyor toplum...

Maalesef günümüzde, evine kapanan travesti ve transeksüel oldukça fazla. Dışarı çıkmaya korkar olmuşlar. taciz korkusu hakaret korkusu şiddet korkusu... akşam On dan sonra seks işçiliği yapsın yapmasın. travesti ve transeksüel gören memurlar sorgusuz sualsiz ekip arabasına aldıkları o dönemler.... ''ben seks işçisi değilim'' desende nafile. Karakola alınıp yok yere para cezası kesiliyor. Üstelik bakkala gitmek için evden çıkan, seks işçisi olmayan bir transeksüel yaşıyor bunu. Ve bu cezayı nasıl ödeyeceklerini bile sormuyorlar. ''Seks işçisi isen çalış öde..!'' deniliyor. Bu cezayı keserek; bu insanları bir kez daha seks işçiliğine ittiklerinin farkındalar mı bilinmez... Normal iş verilmediği gibi, para cezası ödemesi için medet umuyorlar.

transeksüel bireyler, genç yaşta cinayete kurban gidiyorlar. kendi abisi bile sırf transeksüel olduğu için kardeşini öldürüyor. Ne var namusmuş.! Ailesi reddediyor. transeksüeller yalnız yaşamaya mahkum ediliyorlar. Sevgiden yoksun aileden yoksun. Seks işçiliği dışında başka bir şans tanınmıyor bu insanlara. Neden çünkü transeksüeller! Ötekiler! Kiralık ev tutmak istediğinde bile, yüksek miktarda kira isteniyor. ''transeksüelsin sen mecbursun o evi tutmaya, başka şansın yok...''

Bu durum gerçekten derinden kanayan bir yara, ülkemiz için. Halbuki bir çok şey yapılabilir. Aileler ve toplum bilgilendirilse durumlar daha da düzelebilir. Ama maalesef hiç bir yüksek makamda ilgili kimse yok.. Kimse transeksüel ve eşcinsel bireylerin sesini serzenişlerini duymak istemiyor yada duymazdan geliyor....

Toplumda, sokakta bir transeksüel gördüklerinde, alaycı bakışlarla tacizlerle küfürlerle aç gözlü bakışlarla karşılanıyorlar. Benim ailemde yok, transeksüel olamazda diye bir kurama takılmış insanlar. Peki transeksüellerin annesi babası ailesi yok mu? Ailede transeksüel olması, bu o ailenin namussuz olduğu anlamına mı geliyor?

İnsanlara, topluma, ailelere, travestinin transeksüelin onların ailesi içinden de çıkabileceği anlatılmalıdır. bunun bir tercih olmadığı, özenti olmadığı, transeksüellerin bu durumda, suçlarının olmadığı insanlara anlatılmalıdır... Doğarken hangi insana kadın mı? erkek mi? transeksüel mi? doğmak istersin diye sorulmadığı insanlara anlatılmalıdır. çok geç kalınsa da!...

Ülkemizde milyonlarca, Eşcinsel, Travesti, transeksüel, Lezbiyen var....

Travesti ve transeksüel cinayetlerinde hemen üstü körü bir haber yapılıyor o kadar. Ama heteroseksüel bireyler cinayete kurban gittiğinde günlerce programlar yapılıyor, (burada tabi ki hiç bir insan cinayete kurban gitmeyi hak etmez heteroseksüel olsa bile, (yanlış anlaşılmasın) Aynı haklara eşcinsellerde sahip olmalı.onlar içinde günlerce yapılan programlar olmalı....

Kim bilebilir ki? bir gün kardeşinin, ablasının, abisinin, çocuğunun, eşcinsel olmayacağını kim bilebilir?

Umarım bir gün travestiler de transeksüeller de insanca yaşayabilirler ülkemizde.

yazan:  trans azranil.  07/2013

transseksuel.net