Şükran MORAL kimdir?
Terme doğumlu Şükran Moral 20 yılı aşkındır İtalya'da yaşayan bir sanatçı. İtalyan senatosunda aday gösterilen ilk Türk. Avrupalı Cumhuriyetçiler'in adayı olarak gösterildi. Sanatçı bodyart çalışmaları, performansları ve enstelasyonları ile kendinden pek çok kez söz ettirdi.
Moral'ın, kendi vücudunu bir sanat aracı olarak kullandığı İsa'nın çarmıha gerilmesi çalışmasından tutun, - hem de bir kadın İsa-, Beyoğlu'nda erkekler hamamına girip yıkandığı video performansına kadar, her yiğit sanatçının harcı olmayan işler yaptı. Şükran Moral yaptığı işlerde provokasyonu, rahatsız etmeyi ve bu yolla düşündürmeyi sevdiğini ortaya koyuyor.
Somut, Yeni Gündem gibi dergilere sanat eleştirileri yazdı." İtalya'da San Giacomo gece resim kurslarına gitti. Torino Gay-lezbiyen Film Festivali'nde Jüri Üyeliği yaptı ve videoları gösterildi. Belgesel çalışmalar; 'Bordello' (Genel Ev), 'Leyla ile Mecnun' ve 'Transistanbul' da bu festivalde gösterildi. Bir önceki sene Ferzan Özpetek'de bu festivale katıldı. İstanbul Bienali'ne 3 proje sanatçı tarafından önerildi.
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü'nden ve Roma Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden mezun oldu. İstanbul'da ve Roma'da yaşıyor ve çalışıyor.
Beyoğlu, Ara Cafe'de Şükran Moral ile gerçekleştirdiğimiz röportaj...
Eşcinsellikle ilgili sanatsal çalışmalarınız hiç oldu mu?
Geçmişten bu yana eşcinseller üzerinde çok sanatsal çalışmalarda bulundum. Aslında ben 98?de bir belgesel yaptım, transeksüel Demet üzerine. Onunla ilgili bu belgeseli tüm İtalya'da ve tüm Avrupa'da gösterdim. Aynı zamanda geçen senelerde Torino gey ve lezbiyen sinema festivalinde jüri üyeliği yaptım. Demet üzerine yaptığım belgesel orada gösterildi.
Eşcinsellik konusunda en çok ilginizi ne çekmiştir?
Travestilere ve translara karşı bir hayranlığım var. Onları hep ilginç ve zeki bulmuşumdur. Onlara karşı korkunç bir çekim var bende.
Eşcinsel bir ilişkiniz oldu mu?
Eşcinsel ilişkim olmadı.
Böyle bir teklif almış olsanız nasıl bir tepki verirsiniz?
Böyle bir şeye kapalı değilim. Ben aşka açığım. Bu aşk kendi cinsimden olan kişilerlerden de gelebilir, buna kapalı değilim. Ben aşkın kendisine aşığım. Cinsiyetten çok, kişiye aşığım. Eğer ben o kişiyi çok beğeniyorsam onun erkek, travesti, trans olması benim için hiç önemli değil. Eğer o kişi beni çekiyorsa, kişiyi seviyorum; cinsiyeti değil. Hatta bunun yaşı da yok. Bu iş sınır tanımamalı, sınır kafamızda var.
Roma Güzel Sanatlar Akademisi'nden mezunsunuz ve 18 yıldır İtalya'da yaşıyorsunuz. Türkiye ve İtalya'da eşcinselik konusunda gördüğünüz benzerlikler ve farklılıkları anlatabilir misiniz?
Farklar çok çok fazla. İtalya'da eşcinseller biraz daha legalize olmuş durumdalar. Yani birlikte yaşayabiliyorlar, toplumda biraz daha kabul edilmiş durumdalar. Türkiye'de bence o kadar iyi durumda değiller eşcinseller. Yani bütün bunlar demokrasi kavramının toplumun belleği ve kültürüne yerleşmesi ile ilgili.
Bazı gazete ve süreli yayınlarda feminist olduğunuzu okumuştum. Öyle misiniz?
Evet, feministim ve bunu söylemekten korkmuyorum. Feminist olmak, kadın hakları konusunda bilinçli olmak demektir. Bunun saklanılacak bir tarafı yok. Ne yazık ki son yıllarda kadınlar feminist olduklarını açıklamak istememektedir. Feminist olmak kadın haklarını 2. derece savunmak demektir.
Genelde feministlerin eşcinsellere bakış açısı nedir?
Ben şuna inanıyorum ki, feministler tarihte tüm ezilen gruplara, ve tabii eşcinsellerle de dayanışma içinde olmuştur. Kadınların erkek elbiselerini giymeleri, George Sand, kendisi erkek olarak giyinerek erkeklerin de kadın giysileri giymeleri konusunda paralelikler bulunmaktadır. Eşcinsellerin ve kadınların problemleri genelde aynı; bu konuda demokrasi savaşı içindeyiz.
17 Mayıs haftasında, Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşmayı organize ediliyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün eşcinselliği hastalıklar listesinden çıkardığı güne işaret eden 17 Mayıs Uluslararası Homofobi Karşıtlığı Günü'ne denk gelen bu buluşmaya katılmayı düşünür müsünüz?
Memnuniyetle katılırım bir sanatçı olarak. Beni çağırırlarsa, kesinlikle. Ben eşcinsellerle dayanışma içindeyim. Sanatla ilgilenmeden önce Türkiye'de eşcinsellerin davalarına destek verdim. İmza günlerinde bulundum, arkadaşlarım vardı, sevdiğim insanlar vardı.
Türkiye'de bir eşcinsel kulübüne gittiğiniz oldu mu hiç?
Kendim bir performans düzenlemiştim. Tamamen bir trans rolünde, Cihangir'de Bilsak binasında bulunan "Barbahçe" adlı bir gay kulüp'te arkadaşlarımla dans ediyordum. Bu dansı aslında metaforik olarak kulandım. Kendimi bir trans yerine koyarak öyle bir performans sergilemiştim.
Hiç eşcinsel arkadaşlarınız oldu mu?
Roma Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde benim üzerime tez yapan ilk öğrenci eşcinseldi ve kendisiyle 2 senem geçti. Hayatımın en güzel anları onunla geçti. İtalya'da en yakın arkadaşlarım eşcinsellerdir ve beraber kulüplere gider eğleniriz.
Teşekkür ederiz..
Röportaj: Nikopol
20 Eylül 2009 Pazar
27 Ağustos 2009 Perşembe
Travesti Nedir?
Travesti, daha çok dış görünüşle ve davranışlarıyla karşı cinse ait olma isteğini hissettirir. Halk arasında travesti dendiğinde daha çok kadın kılığındaki erkekler akla gelse de travesti kelimesi aslında hem erkek hem de kadın için geçerli. Travestiler, karşı cinsin eşyalarını kullanmaktan, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giymekten, ait olmak istediği cinsin davranışını sergilemekten zevk alan kimseler. Yani bir travestiyi dış görünüşü ve davranışlanndan tanımak mümkün. Halk arasında ameliyatla kadın olmamış, yalnızca dış görünümü ve davranışlarıyla kadın kimliğine bürünenleri; transeksüel de giyim ve davranışlardan öte ameliyatla kadın olanları belirlemek için kullanılan yerleşmiş kelimeler olmasına rağmen aslında ameliyat olmuş ya da olmamış kadın veya erkek için böyle bir ayrıma gidilecek bir kelime yok. (Bazı travestiler heteroseksüel de olabilir)
14 Nisan 2009 Salı
Homofobiye Karşı İnisiyatif
İnsanların en görülebilen özelliklerini dikkate alır ve onları bu özelliklerine göre kategorilere ayırırız. Kadın/erkek olmak da görülebilen özellikler listesinde en üst sırada yer aldığından, kadın veya erkek olarak gördüğümüz insanlarla ilgili belirli kalıplar geliştirmekteyiz. İşte bu noktada maalesef biyolojik cinsiyet (sex) ve toplumsal cinsiyet (gender) kavramları birbirlerine karıştırılmaktadır. Biyolojik cinsiyet (sex) insan bedeniyle ilişkili bir kavramdır. (Örneğin kadın, erkek) Bir insan doğduğu anda dış cinsel organlarına bakılarak biyolojik cinsiyeti belirlenir ve kadın ya da erkek olarak nitelendirilir. Diğer yandan, kadının/erkeğin toplumsal cinsiyeti (gender), kendi yönelimi doğrultusunda sahip olduğu cinsel kimliğidir. Oysa geleneksel bir bakış açısıyla bakıldığında, toplumsal cinsiyet kadın ve erkeğin belirlenmiş/kalıplaşmış kadınsı veya erkeksi roller ışığında belli davranışlar ve tercihler göstermesi gerekliliği olarak algılanmaktadır.
· Cinsel yönelim, bir kişinin diğer kişilere hissettiği duygusal, romantik veya cinsel cazibedir.
· Heteroseksüellik, kişinin karşı cinse karşı cinsel yönelim göstermesidir.
· Lezbiyen, bir kadına yönelim duyan kadına denirken, bir erkeğe yönelim duyan bir erkeğe Gey denmektedir.
· Her iki cinse yönelim duyan erkek veya kadına ise Biseksüel denir.
· Transgender ise Travesti ve Trans kişileri bir çatı altında toplayan bir kelimedir. Travesti, diğer biyolojik cinsiyetin toplumsal rol ve kalıplarını psikolojik olarak içselleştirmiş ve davranışlarını bu yönde geliştirmiş kadın veya erkeklerdir. Transeksüel ise diğer biyolojik cinsiyetin toplumsal rol ve kalıplarını psikolojik olarak içselleştirmenin yanı sıra, ameliyatla karşı cinsin bedeninin görünüşüne geçen kadın veya erkeklerdir.
· “Eşcinsel” kendi cinsiyetinden insanlara ilgi duyan insanları, hisleri ve duyguları ifade eden geniş anlamlı bir terimdir. Oysa Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks hem yaşam tarzını belirlemekte hem de dışlanmış olmalarından ötürü politik bir anlam da taşımaktadırlar. Lezbiyenlerin, Geylerin, Biseksüellerin, Transgender ve İnterseksüel kişilerin özgürleşme hareketinin hem ayrı ayrı ve hem de birlikte olduğu vurgusunu yapmak amacıyla yazının ilerleyen bölümlerinde kısaca LGBTİ diye isimlendirileceklerdir.
HOMOFOBİYE KARŞI İNİSİYATİF NEDEN YASANIN DEĞİŞMESİNİ İSTİYOR?
LGBTİ konusunda Kuzey Kıbrıs hala muhafazakar bir ülkedir. Ne yazık ki yasal durum da bunu desteklemektedir. Kıbrıs’ın İngiliz idaresi döneminde yürürlüğe geçmiş yasa ile eşcinsel ilişki yasaklanmıştır. İngiliz idaresinin ardından ne 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesinde ne de KKTC yasaları hazırlanırken, cinsel içerikli suçları kapsayan sodomi(erkekler arası cinsel ilişki) yasaları yürürlükten kaldırılmamıştır.
İngiliz İdaresi döneminden bu yana halen yürürlükte bulunan Fasıl 154 Ceza Yasası, pek çok bakımdan güncelliğini ve uygulanabilirliğini yitirmiştir. Her geçen gün gelişen ve çağdaşlaşan hukuk anlayışı ve bilhassa insan hakları karşısında Ceza Yasası’nda tadilat yapmak kaçınılmaz olmuştur. Ülkemizde şu anda geçerli olan ceza yasasının eşcinsellikle ilgili maddeleri şöyledir:
Fasıl 154
Doğaya aykırı suçlar
Madde 171. Her kim -
(a) Doğa düzenine aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunur ; veya
(b) Doğa düzenine aykırı olarak bir erkeğin kendisi ila cinsi münasebette bulunmasına müsaade ederse ağır bir suç işlemiş olur ve beş yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır.
Şiddet kullanarak doğaya aykırı suçlar.
Madde 172. Her kim, yukarıdaki 171. Maddede sözü edilen suçlardan birni şiddet kullanarak işşlerse ağır bir suç işlemiş olur ve on dört yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır.
Teşebbüs
Madde 173. Her kim, 171. maddede sözü edi1en suçlardan birini işlemeye teşebbüs ederse, ağır bir suç işlemiş olur ve üç yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır
Aynı yasaya sahip Güney Kıbrıs’ta, 2002 yılında yasalar tadil edilerek eşcinsel ilişkinin yaş sınırı 17’ye getirildi ve heteroseksüel ilişkiye girme yaşı ile eşitlendi. Bu kazanım Alecos Modinos isimli bir kişinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (CASE OF MODINOS v. CYPRUS ) Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı açtığı davayı kazanmasının ardından elde edildi. Bu dava sonrasında Kıbrıs Cumhuriyeti yasayı değişti. Böylece Kıbrıs’ın güney yarısında yaşayan eşcinseller yasal haklarına kavuşmuş oldular.
LGBTİ kişilerin özgürleşme çalışmalarının başlamasını imkansızlaştıran yürürlükte olan mevcut yasadır. Kıbrıslı Türklerin kapalı ve küçük bir toplum olmasının yanı sıra değişikliklere de kolaylıkla adapte olamamasından ötürü yasanın değişmesi eşcinsellerin vereceği mücadele için sadece bir zemin yaratacaktır. LGBTİ kişiler, kimliklerini özgürce yaşamalarının ilk adımı olarak ailelerine, arkadaşlarına açılma konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Toplum yapısından dolayı ailelere açılmaları neredeyse imkansızdır. Ailelerden gelen baskılar eşcinsellerin aileden de destek görememesi, ev içerisinde de ayrı bir baskı unsuru yaratılmasına sebep olmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı çağ dışı ve halihazırda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanmış bu maddenin değişmesi çağdaş KKTC’de en temel insan hak ve özgürlükler için gereklidir.
Homofobiye Karşı İnsiyatif
14 Nisan 2009
Not: LGBT ifadesi LGBTİ olarak değiştirilmiştir
· Cinsel yönelim, bir kişinin diğer kişilere hissettiği duygusal, romantik veya cinsel cazibedir.
· Heteroseksüellik, kişinin karşı cinse karşı cinsel yönelim göstermesidir.
· Lezbiyen, bir kadına yönelim duyan kadına denirken, bir erkeğe yönelim duyan bir erkeğe Gey denmektedir.
· Her iki cinse yönelim duyan erkek veya kadına ise Biseksüel denir.
· Transgender ise Travesti ve Trans kişileri bir çatı altında toplayan bir kelimedir. Travesti, diğer biyolojik cinsiyetin toplumsal rol ve kalıplarını psikolojik olarak içselleştirmiş ve davranışlarını bu yönde geliştirmiş kadın veya erkeklerdir. Transeksüel ise diğer biyolojik cinsiyetin toplumsal rol ve kalıplarını psikolojik olarak içselleştirmenin yanı sıra, ameliyatla karşı cinsin bedeninin görünüşüne geçen kadın veya erkeklerdir.
· “Eşcinsel” kendi cinsiyetinden insanlara ilgi duyan insanları, hisleri ve duyguları ifade eden geniş anlamlı bir terimdir. Oysa Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks hem yaşam tarzını belirlemekte hem de dışlanmış olmalarından ötürü politik bir anlam da taşımaktadırlar. Lezbiyenlerin, Geylerin, Biseksüellerin, Transgender ve İnterseksüel kişilerin özgürleşme hareketinin hem ayrı ayrı ve hem de birlikte olduğu vurgusunu yapmak amacıyla yazının ilerleyen bölümlerinde kısaca LGBTİ diye isimlendirileceklerdir.
HOMOFOBİYE KARŞI İNİSİYATİF NEDEN YASANIN DEĞİŞMESİNİ İSTİYOR?
LGBTİ konusunda Kuzey Kıbrıs hala muhafazakar bir ülkedir. Ne yazık ki yasal durum da bunu desteklemektedir. Kıbrıs’ın İngiliz idaresi döneminde yürürlüğe geçmiş yasa ile eşcinsel ilişki yasaklanmıştır. İngiliz idaresinin ardından ne 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti çerçevesinde ne de KKTC yasaları hazırlanırken, cinsel içerikli suçları kapsayan sodomi(erkekler arası cinsel ilişki) yasaları yürürlükten kaldırılmamıştır.
İngiliz İdaresi döneminden bu yana halen yürürlükte bulunan Fasıl 154 Ceza Yasası, pek çok bakımdan güncelliğini ve uygulanabilirliğini yitirmiştir. Her geçen gün gelişen ve çağdaşlaşan hukuk anlayışı ve bilhassa insan hakları karşısında Ceza Yasası’nda tadilat yapmak kaçınılmaz olmuştur. Ülkemizde şu anda geçerli olan ceza yasasının eşcinsellikle ilgili maddeleri şöyledir:
Fasıl 154
Doğaya aykırı suçlar
Madde 171. Her kim -
(a) Doğa düzenine aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunur ; veya
(b) Doğa düzenine aykırı olarak bir erkeğin kendisi ila cinsi münasebette bulunmasına müsaade ederse ağır bir suç işlemiş olur ve beş yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır.
Şiddet kullanarak doğaya aykırı suçlar.
Madde 172. Her kim, yukarıdaki 171. Maddede sözü edilen suçlardan birni şiddet kullanarak işşlerse ağır bir suç işlemiş olur ve on dört yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır.
Teşebbüs
Madde 173. Her kim, 171. maddede sözü edi1en suçlardan birini işlemeye teşebbüs ederse, ağır bir suç işlemiş olur ve üç yılı geçmiyen hapis cezası ile cezalandırılır
Aynı yasaya sahip Güney Kıbrıs’ta, 2002 yılında yasalar tadil edilerek eşcinsel ilişkinin yaş sınırı 17’ye getirildi ve heteroseksüel ilişkiye girme yaşı ile eşitlendi. Bu kazanım Alecos Modinos isimli bir kişinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (CASE OF MODINOS v. CYPRUS ) Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı açtığı davayı kazanmasının ardından elde edildi. Bu dava sonrasında Kıbrıs Cumhuriyeti yasayı değişti. Böylece Kıbrıs’ın güney yarısında yaşayan eşcinseller yasal haklarına kavuşmuş oldular.
LGBTİ kişilerin özgürleşme çalışmalarının başlamasını imkansızlaştıran yürürlükte olan mevcut yasadır. Kıbrıslı Türklerin kapalı ve küçük bir toplum olmasının yanı sıra değişikliklere de kolaylıkla adapte olamamasından ötürü yasanın değişmesi eşcinsellerin vereceği mücadele için sadece bir zemin yaratacaktır. LGBTİ kişiler, kimliklerini özgürce yaşamalarının ilk adımı olarak ailelerine, arkadaşlarına açılma konusunda sıkıntı yaşamaktadırlar. Toplum yapısından dolayı ailelere açılmaları neredeyse imkansızdır. Ailelerden gelen baskılar eşcinsellerin aileden de destek görememesi, ev içerisinde de ayrı bir baskı unsuru yaratılmasına sebep olmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı çağ dışı ve halihazırda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde yargılanmış bu maddenin değişmesi çağdaş KKTC’de en temel insan hak ve özgürlükler için gereklidir.
Homofobiye Karşı İnsiyatif
14 Nisan 2009
Not: LGBT ifadesi LGBTİ olarak değiştirilmiştir
Etiketler:
Dünya,
Homofobi,
Homofobik,
Transfobi,
Transfobik
21 Mart 2009 Cumartesi
Arap toplumunda eşcinsellik
Arap dili çok zengin bir eşcinsel sözcük dağarcığına sahiptir, bunun içinde erkek fahişeleri anlatmak için kullanılan onlarca sözlük vardır. Cinslerin katı çizgilerle ayrılmaları kesin bir kural olduğundan erkekler sosyal yaşamlarını diğer erkeklerle birlikte geçiriyorlardı. Eşcinsellik bu durumda olanaklı tek cinsel ifade yolu olmuştur.
Ka'i Ka'us ibn İskender'in 1082 yılında en büyük oğluna bıraktığı "Prensler İçin Ayna" adlı hayat kılavuzunda şunlar yazar: "Kadın ya da erkek olsun, eğilimlerini bir cinsle sınırlama... Her ikisinden de zevk al." Oğluna bir diğer tavsiyesi ise vaktini yazın erkeklerle kışın ise kadınlarla geçirmesiydi. Bu kılavuz ince düşünülmüş ve uygar bir metindir ve belki de başka hiçbir şey erkek biseksüelliğinin ne kadar sıradan ve makûl görüldüğünü bize böylesine güçlü ve yalın bir dille anlatamaz. Pek çok yazar biseksüelliklerini asla saklamadılar. On üçüncü yüzyıl Kahiresinden bir şair Beha Ed-din Zoheir'in metresi dışarı çıkan şairin arkasından "Yine ay ve yıldızlar kadar güzel, genç ve istekli bir oğlan bulmaya gitti" diye yakınıyordu.
Haremlerin varlığı kadınlar arasındaki ilişkileri neredeyse erkek eşcinselliği kadar yaygın hale getirmişti. Lezbiyenlik İslam dünyasındaki erotik yazılarda ve resimlerde önemli bir yer tutar ancak yine de hemen hemen tabu sayılan bir konu olmayı sürdürmüştür. Lezbiyenlerin aynı zamanda cadı olduğu fikri Binbir Gece Masalları'nda yansıtılmıştır. Erkekler en büyük zevklerinde aslında tümüyle lüzumsuz olabileceklerini düşünmekten hoşlanmadıkları için haremlerdeki lezbiyen aşkın göstergeleri göz ardı edilmiş olabilir.
Bariz biçimde Batı, yüzyıllar boyunca haremi şehveni lezbiyen turkunun bir merkezi olarak gördü. Bir on altıncı yüzyıl yazarı olan Pierre de Bourdeille, Comte de Chasteau-Villain'e ait bir tabloyu tasvir ederken Batı'nın bu düşüncesini ortaya serer: "Çok sayıda çıplak, balık etli kadın hamamda birbirlerine dokunuyor, birbirlerini hissediyor, okşuyor ve sıvazlıyorlar. Ardından birbirlerine dolanıyor, birbirlerini seviyorlar ve tüm güzelliklerini öylesine tahrik edici, zarif ve ustalıkla gösteriyorlar ki... Bu tür sahneler elbette ki saçmalıktır!" Gerçekte gizli aşıklar fazlasıyla ihtiyatlı davranmak zorundaydılar çünkü haremler siyasi entrika kaynıyordu. Kadınlar birbirlerinin arkasından her biri kendi oğlunun gelecekte sultan olması için dolap çeviriyordu.
Colin Spencer
Çeviren: Selçuk
Ka'i Ka'us ibn İskender'in 1082 yılında en büyük oğluna bıraktığı "Prensler İçin Ayna" adlı hayat kılavuzunda şunlar yazar: "Kadın ya da erkek olsun, eğilimlerini bir cinsle sınırlama... Her ikisinden de zevk al." Oğluna bir diğer tavsiyesi ise vaktini yazın erkeklerle kışın ise kadınlarla geçirmesiydi. Bu kılavuz ince düşünülmüş ve uygar bir metindir ve belki de başka hiçbir şey erkek biseksüelliğinin ne kadar sıradan ve makûl görüldüğünü bize böylesine güçlü ve yalın bir dille anlatamaz. Pek çok yazar biseksüelliklerini asla saklamadılar. On üçüncü yüzyıl Kahiresinden bir şair Beha Ed-din Zoheir'in metresi dışarı çıkan şairin arkasından "Yine ay ve yıldızlar kadar güzel, genç ve istekli bir oğlan bulmaya gitti" diye yakınıyordu.
Haremlerin varlığı kadınlar arasındaki ilişkileri neredeyse erkek eşcinselliği kadar yaygın hale getirmişti. Lezbiyenlik İslam dünyasındaki erotik yazılarda ve resimlerde önemli bir yer tutar ancak yine de hemen hemen tabu sayılan bir konu olmayı sürdürmüştür. Lezbiyenlerin aynı zamanda cadı olduğu fikri Binbir Gece Masalları'nda yansıtılmıştır. Erkekler en büyük zevklerinde aslında tümüyle lüzumsuz olabileceklerini düşünmekten hoşlanmadıkları için haremlerdeki lezbiyen aşkın göstergeleri göz ardı edilmiş olabilir.
Bariz biçimde Batı, yüzyıllar boyunca haremi şehveni lezbiyen turkunun bir merkezi olarak gördü. Bir on altıncı yüzyıl yazarı olan Pierre de Bourdeille, Comte de Chasteau-Villain'e ait bir tabloyu tasvir ederken Batı'nın bu düşüncesini ortaya serer: "Çok sayıda çıplak, balık etli kadın hamamda birbirlerine dokunuyor, birbirlerini hissediyor, okşuyor ve sıvazlıyorlar. Ardından birbirlerine dolanıyor, birbirlerini seviyorlar ve tüm güzelliklerini öylesine tahrik edici, zarif ve ustalıkla gösteriyorlar ki... Bu tür sahneler elbette ki saçmalıktır!" Gerçekte gizli aşıklar fazlasıyla ihtiyatlı davranmak zorundaydılar çünkü haremler siyasi entrika kaynıyordu. Kadınlar birbirlerinin arkasından her biri kendi oğlunun gelecekte sultan olması için dolap çeviriyordu.
Colin Spencer
Çeviren: Selçuk
Etiketler:
Arap,
Arap Toplumu,
Araplar,
Arşiv,
Eşcinsel,
Eşcinseller,
Eşcinsellik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)