10 Ekim 2004 Pazar

Türk Edebiyatında Eşcinsellik

2003’ten itibaren Türk edebiyatında nitelik ve nicelik açısından hızla yükselen ve bu yıl da aynı yükselişi, radikal çizgiden uzak olsa da, devam ettiren eşcinsel edebiyatı inceliyoruz.

KENDİ tercihlerimize o kadar sıkı sarılmışız, gözümüzü farklılıklara öylesine kapatmışız ki, içinde yaşadığımız an’ın ahlak, etik ve moral değerlerini insanoğlunun tarih sahnesine çıktığı andan başlayarak bütün zamanlara yaymakta, tarihi olguları bugüne göre anlamlandırmakta, tarihi şahsiyetlere geçerliliği bugüne mahsus kimlikler dağıtmakta hiçbir tuhaflık görmüyoruz. İşte bu nedenle tarihin ancak sansürden geçebilen bir yüzü girebiliyor ilgi alanımıza. Haksızlık yapmayalım; ecdadımızın tarihe çaktığı en ufak çividen çırılçıplak şiddet içeren savaş sahnelerine kadar pek çok şey resmi tarih söyleminde uygun gerekçeler ve apaçık bir böbürlenmeyle dile getiriliyor aslında. Atalarımızın mahrem tarihlerini, cinsel hayatlarını kuşatıyor sessizlik. Çünkü o çağların cinselliğinde bugünün ‘sapkın’ bulunup dışlanan tercihleriyle örtüşen pek çok yan var.

Doğrusu 20. yy.’ın ortalarına kadar Batı’da da çok farklı değildi durum; tensel zevklerin yadsınmadığı Antik Çağ’a ait eserlerde kadına ya da oğlana duyulan aşkın aynı doğallıkla ifade edilmesi Batı’da uzun yıllar boyunca şaşkınlıkla ve suskunlukla karşılanmış, hatta kimi Antik Çağ tarihçisi, hayranlık duyduğu Eski Yunan uygarlığına aşağılık bulduğu bu cinsel hayatı yakıştırmakta güçlük çekmişti. Çünkü Batı dünyasının Geç Roma İmparatorluğu’nda kurulup Hıristiyanlıkla birlikte işlemeye başlayan bütün baskı ve dışlama mekanizmaları cinsellik etrafında kurgulanmıştı; bütün bir Ortaçağ boyunca insan bedeni bir ahlaksızlık yuvası, bir günah kaynağı olarak lanetlenmiş, bedenin tüm saygınlığı yok edilmiş, eşcinsellik ve giderek her türden şehvet en büyük günahla özdeşleştirilmişti. Max Weber’e göre Batı’nın yükselişinin hikayesiydi bu.

Cinsel tabuların burjuva devrimleri sırasında eski sistemle birlikte yıkılacağı umut edilebilirdi. Ne var ki, Fransız Devrimi’nin Aydınlanma Çağı libertenlerinin bütün çabalarına rağmen feodalizme ve kiliseye karşı zafer çanlarının çaldığı ilk aylarda yarattığı özgürlük ortamı kalıcı olmadı. Bunun en trajik örneği yaşadığı yıllarda ve ölümünden sonraki uzun yıllar boyunca yapıtlarının kabul edilemezliği üzerinde tüm iktidarların erdemli bir biçimde anlaştıkları Marki De Sade’dı. Sonuçta, etkileri günümüze dek gelecek biçimde, Batı’nın erotizmi bir bilgi alanı olarak görme geleneği Aydınlanma Çağı’nda zirvesine tırmanmış, burjuvazinin üreme tarafından denetlenmeyen her türlü cinselliğe karşı verdiği mücadeleye toplumu aydınlatacağı varsayılan ‘bilim’ de destek çıkmış, ‘aşırılık’lar yasalar kadar ‘bilimsel’ açıdan da yasaklanmıştı. Aydınlanma düşüncesi, Ortaçağ’a ilişkin birçok düşünce tarzını yerle bir ediyor, ancak cinsellik, tıp ve ahlak arasındaki şer ittifakına eski rejim kadar sahip çıkıyordu. Bu düşünce, burjuva bireyin modern destanı olan romanlara da yansıdı.

OSMANLI'DA EŞCİNSELLİK

Osmanlı toplumu tam böyle bir anda, üstelik edebiyat, az önce bahsi geçen romanlar aracılığıyla tanıştı Batı’nın değer ve düşünce dünyasıyla. Ahmet Cevdet Paşa, bu yıllardaki toplumsal ilişkileri ''Maruzat''ında (1856) şu cümlelerle özetliyor; ''Zendostlar (kadın sevenler) çoğaldı, mahbublar (erkek sevenler) azaldı. Kavm - i Lut sanki yere battı. İstanbul’da öteden beri delikanlılara ma’ruf ve mütad olan aşk - u alaka, hali tabisi üzerine kızlara müntakii oldu... Kubera (kibarlar) içinde gulamparelikle (oğlancılıkla) meşhur olan Kamil ve Ali Paşalar ile onlara mensup olanlar kalmadı. Ali Paşa da ecanibin (yabancıların) itirazatından ihtiraz (çekinme) ile gulampareliğini ihfaya (gizlemeye) çalışır idi''.

Anlaşılacağı gibi, zendostların yani kadın sevenlerin sayıca artışının tarihi önem arz ettiği o yıllarda, Avrupa romanında işlenen aşk ve cinsellik biçimleri Osmanlı toplumunda yeni yeni filizlenmeye başlıyordu. Avrupa’daki örnekleri taklit eden Tanzimat romancısı karşı cinse dönük bu yeni tarz aşkı ve çekirdek aile modelini modernliğin biricik ifadesi sayacak ancak roman kahramanlarına gönlünce bir cinsellik yaşama izni vermeyecektir. Neredeyse her roman ‘aşırılık’ları cezalandıran ölümlerle sonlanır; duygu ve düşünce dünyasını kısıtlayan geleneksel bağlar henüz kopmamıştır.

Osmanlı toplumunda özgürlük düşüncesini içselleştiren II. Meşrutiyet’tir. Aşağıda sıraladığım roman isimleri bile II. Meşrutiyet’in getirdiği özgürlük ortamının Osmanlı toplumunda en çok cinsel özgürlük biçiminde kavrandığını kanıtlamaya yeter. Mehmet Rauf’un ''Bir Zanbağın Hikayesi'' (1910) ve ''Kaymak Tabağı'', Ebü’l Burhan’ın ''Bir Çapkının Hikayesi'' (1910), T.P.Z.’nin ''Muhabbet Odası'' (1912), M.S.’nin ''Zifaf Gecesi Harem Ağasının Muaşakası'' (1913), A.Hasan’ın ''Bir Bakirenin Gebeliği'' (1914), Ahmet Naci’nin ''Bir Aşüftenin Jurnali'' (1914), G.R.’nin ''Beyoğlu Alemi'' (1914), Adil Nami’nin ''Balodan Sonra'' (1914), M. Alişan’ın ''Kadınların Aradığı'' (1914) gibi romanlarda yazarlar, toplumun eskiyle olan bağlarını sarsmak için -bilinçli olarak- her türden cinsel ilişkiyi en cüretkâr ifadelerle dile getirerek toplumun yerleşik değerlerine saldırmışlar ve edebiyatımızın ilk ‘underground’ hareketini yaratmışlardı.

SADE VE MEHMET RAUF

Fransız Devrimi’nin Sade’ı varsa II.Meşrutiyet’in de Mehmet Rauf’u vardı. Sade ve Oscar Wilde metinlerinden adapte ederek yazdığı romanlarlarında cinsel ihtiyacın beşeri bir açlık olarak ‘meşruiyetini’ ve ‘muhakkaklığını’, hiçbir düzmece ahlak kuralı ile sınırlanamayacağını savundu o. Mehmet Rauf ve arkadaşları batan ‘Kavm - i Lut’a yeniden hayat vermişlerdi. Ancak Fransa’da olduğu gibi İstanbul’da da uzun sürmeyecekti özgürlük günleri. Osmanlı’yı kurtarmak için ahlaka ve dine sarılmayı vaaz eden -içlerinde Mehmet Akif’in de yer aldığı- bir kesim Mehmet Rauf ve arkadaşlarının yazdıklarını ‘edebiyat dışı’, ‘edebiyatı satan’ romanlar olarak teşhir ve neredeyse ihbar ettiler. Sade ve Wilde gibi Mehmet Rauf da mahkeme önüne çıkarılacak, hapis cezasına çarptırılmamakla birlikte ordudan atılarak cezalandırılacaktı.

GÖREV OLARAK CİNSELLİK

Seçme, ayırma ve dışlama mekanizmaları her kurucu süreçte kullanılmıştır. Eskiyle arasına sınır çekerken ‘yozlaşma’ya vurgu yapan Cumhuriyet, yozlaşmanın simgesi olarak İstanbul’u işaret edip bir hayat tarzını dışarıda bırakırken Anadolu’da Batı Medeni Hukuku’na dayalı yeni bir ahlakın, yeni bir hayat tarzının temellerini atıyordu. Aynı dönemde tarih de yeniden tanzim edilmiş, icad edilen yeni kimlik tüm zamanlara yayılmış, Türklerin kökenine yapılan Orta Asya yolculuklarında tam da Cumhuriyet’in vaaz ettiği ahlakın, kadın tiplerinin ve aile modelinin izleri ‘keşfedilmiştir’. O izler ki, bir başka dışlamanın -İslamın Türk kültürüyle uyumsuzluğunun- da izleridir.

Bu ideolojinin topluma yayılması ve benimsetilmesi görevi, kitle iletişim araçlarının çok cılız kaldığı o yıllarda elbette yine roman sanatına düşecekti. Peki kadın üzerinden tarif edilen meşru cinsellik nasıl tasavvur edilmiş, nasıl bir kadın tipi örneklenmişti? Dönemin popüler aşk romanlarında canlanan ''Cumhuriyet kadını, fikri mücadelelere, edebiyat hareketlerine, spora ve aynı zamanda ev kadınlığına, anneliğe ve zevceliğe merbut, mükemmel kadındı''; yani tam bir görev kadınıydı o! Meşru cinselliğin dışındaki her tür cinsel etkinlik, cinsel heyecan, hatta cinselliğin her türden dillendirilişi ise bir kez daha yasak bölgeye itilmişti. Doğrusu şaşılacak bir şey yok; Platon’dan beri her türden toplum mühendisliğinin amacı normlar ve normaller yaratmak, zevk ve coşkuyu yadsımak, yalnızca üremeye yönelik cinselliğe izin vererek her türlü tutkuyu ortadan kaldırmak olmuştur. Öyleyse, politik açıdan cinsel özgürlük hiçbir zaman masum kabul edilmeyecektir. Çünkü hayatın bir tek karesini renklendiren bir özgürlük an’ı bile başka alanlardaki özgürlükçü düşünceleri tetikleme, sınıflar ve cinsler arasındaki ayrımcılığa dayanan toplum tasarımlarının meşruiyetini sorgulatma tehdidir. (12 Eylül darbesinden sonra ilk getirilen yasakların eşcinsel şarkıcıları da kapsadığını, erotik neşriyatın yasaklandığını, travestilerin ve transseksüellerin aşağılayıcı sıfatlar ve alçaltıcı muamelelerle Ankara dışına sürüldüklerini hatırlamak yerinde olur.)

Cumhuriyet’in talipkâr kadroları olan ve ekmeğini devlet kapısından kazanan ilk Cumhuriyet yazarları elbette ideolojik bir çatışmaya girmeyeceklerdi; devletin hayatın bütün alanlarına nüfuz edebildiği ve cinselliği kamusal alandan dışladığı yıllarda yazılan romanlar, büyük meselelere açılan kapılardı ve bu meseleler arasında cinsellik yer alamazdı. Böylece ‘ucuz’ edebiyatın alanına itildi cinsellik. Bu tarz romanlarda erkeklerin sokak kadınlarıyla, ‘yosmalarla’, ahlaksız kadınlarla yaşadıkları ‘ibret’ verici erotik maceraların yanı sıra, biseksüel ya da eşcinsel kadınlar da sözde ahlakçı bir tavırla, yargılayıcı, aşağılayıcı ifadelerle ama aslında erkek fantazilerini kışkırtmayı amaçlayan çok canlı sahnelerle işlenmiştir. Ancak erkek eşcinselliği söz konusu bile edilmez.

Yıllar ilerledikçe aydınlarla siyasal iktidarlar arasındaki ilişkiler bozulmuş, özellikle sol muhalefetin sesi romanlarda yükselmiş, kadın ve erkek arasındaki cinsellik pek çok yazar tarafından hayatın bir parçası olarak yerli yerinde canlandırılmış, hatta kimi romanda cinsellik toplumsal değerlerin sorgulanma aracı da kılınmıştır. Ne var ki, bu kısa yazıda genel karakteristiğine vurgu yapmak zorundayız; cinselliğin yasaklı alanları Türk romanında da yasaklı kalmış, siyasi eleştirisini iktidar merkezli kuran muhalif kimlikli yazarlar bile mahrem hayatı sistemle ilişkisi içinde yeterince sorgulamamışlardır. Egemen ideolojiden radikal bir kopuş yoktur.

YENİ BİR DÖNEM

Eşcinsel aşkın Eski Yunan metinleri ya da II. Meşrutiyet romanlarındakine benzer bir doğallıkla ifade edilmesi ‘80’lerden sonra Attilâ İlhan’ın ''Fena Halde Leman''ı (80) ile başlar. 2000’lere gelinceye kadar az ama istikrarlı biçimde işlenen bu türden aşklarda ağırlık yine kadınlar arası ilişkilerdedir. 2000’lerden sonra süreklilik kazanan eşcinsellik temalı anlatıların sayısal zirvesine 2003 yılında ulaştığını görüyoruz.

Bu kısa külliyat içinde Bilge Karasu’nun ''Kılavuz'' (1990), Hülya Serap Doğaner’in ''Leyla ile Şirin'' (1992), İbrahim Altun’un ''Romantik Salgın'' (1999), Selim İleri’nin ''Solmaz Hanım ve Kimsesiz Okurlar İçin'', Stella Acıman’ın ''Bella'' (2002) ve Sibel Torunoğlu’nun ''Travesti Pinokyo'' (2002) romanlarında eşcinsel tercihlerin insan hayatlarına olumlu ve olumsuz etkileri çok iyi yansıtılmıştı. 2003 yılında ise erkekler arası aşkları barındıran hikayeleriyle Mehmet Bilal’ın ''Üçüncü Tekil Şahıs'', Sadık Aslankara’nın ''Sığınak'' ve Niyazi Zorlu’nun ''Hergele Âşıklar''ı; kadınlar arasındaki aşklarıyla Zeynep Aksoy’un ''Deniz Kızı'' ve Stella Aciman’ın ''Kırlangıçların Ömrü'' romanları ilgi çekiciydiler. Pınar Orhan Küzenci’nin yanlış bedenlerlere hapsolmuş bir genç kız ve bir erkeği konu alan fantastik romanı ''Kurtlu Elma Şekeri'' de bir ilk roman olarak kayda değerdi. Son olarak, geçtiğimiz günlerde yayımlanan ve ele aldığımız konu üzerine bugüne dek yayımlanan romanlar arasında belki de en iyisi olan ''Yarın Yapayalnız''a kısa ve özel bir yer açmak istiyorum. Selim İleri, aralarında hem büyük bir yaş farkı hem de sosyal ve sınıfsal farklılıklar olan iki insanın; ünlü bir soprano ile terzilik yapan genç bir kızın tutkulu ve hüzünlü aşkını pastoral bir hikaye içinde Reşat Nuri romanları ve opera klasikleri eşliğinde öylesine şiirsel bir biçimde dile getirmiş ki, aşkın cinsiyeti artık önemsizleşiyor. Anlıyoruz ki, erkek, kadın, gay ya da lezbiyen gibi sözcüklere, kendimize bakarak ‘normal’leştirdiğimiz tek bir biçime asla hapsedilemeyecek insani bir duygudur aşk. Önemli olan yaşanan ‘an’dır; bittiğindeyse yalnızlık ve buruk bir tad kalacaktır geriye...

Ele aldıkları insan tiplerine cinsel özgürlüklerini veren romanlarda artış kaydedilen bu süreç içerisinde cinselliğin her çeşidinin toplumsal hayatta, edebiyatta ve sinemada önemli bir yer kapladığını, cinselliğin bir başka türlü kuşatılmışlık içinde ehlileştirildiğini biliyoruz. Bu açıdan bakıldığında roman alanında kaydedilen gelişmelerin radikalliğinden söz edemeyiz. Ama yine de önemli ve olumlu buluyorum; yeter ki edebiyat alanında olunduğu unutulmasın, erotikle pornografik arasındaki sınır çiğnenmesin... Genet’in özeleştirisi ile bitiriyorum; ''Okurlar kitaplarımdan cinsel bakımdan etkileniyorlarsa bunun nedeni kötü yazılmış olmalarıdır diye düşünüyorum bugün, çünkü şiirsel heyecan o kadar güçlü olmalıdır ki hiçbir okur cinsel bakımdan heyecanlanmasın. Kitaplarım pornografik yazılar oldukları ölçüde, onları inkâr etmiyorum, incelik göstermekten yoksun olduğumu söylüyorum''.

A. ÖMER TÜRKEŞ

2004 - Milliyet Sanat

Eşcinsel edebiyattan bazı örnekler:

1980 ''Fena Halde Leman'' / Attila İlhan
1981 ''Dersaadette Sabah Ezanları'' / Attila İlhan
1984 ''Haco Hanım Vay'' / Attila İlhan
1990 ''Bay Z Düşüncenin Cinselliği'' / Tufan Erbarıştıran
1990 ''Kılavuz'' / Bilge Karasu
1992 ''Leyla ile Şirin'' / Hülya Serap Doğaner
1993 ''Düşlerin Şarkısı Yok'' / Veysel Dikmen
1996 ''Şarlo, Bir Kara Kafa İçin Balad'' / Ahmet Haluk Ünal
1997 ''Cemil Şevket Bey - Aynalı Dolaba İki El Revolver'' / Selim İleri
1998 ''Cahide'' / Aysel Özdemir
1999 ''Romantik Salgın'' / İbrahim Altun
2000 ''Günahsız'' / İbrahim Altun
2000 ''Solmaz Hanım ve Kimsesiz Okurlar İçin'' / Selim İleri
2000 ''Sıvı'' / Turgut Yüksel
2001 ''Hayat Roman'' / Turgut Yüksel
2002 ''Bella'' / Stella Aciman
2002 ''Ben Kendimi Affediyorum Tanrım Ya Sen?'' / Tijen Kino
2002 ''Kilidi Sırlı Anahtar'' / Baki Koşar
2002 ''Travesti Pinokyo'' / Sibel Torunoğlu
2003 ''Kırlangıçların Ömrü'' / Stella Aciman
2003 ''Deniz Kızı'' / Zeynep Aksoy
2003 ''Sığınak'' / Sadık Aslankara
2003 ''Üçüncü Tekil Şahıs'' / Mehmet Bilal
2003 ''Zarife'' / Deniz Kavukçuoğlu
2003 ''Kurtlu Elma Şekeri'' / Pınar Orhan Küzeci
2003 ''Şimdilik Kadın'' / Emine Saraçoğlu
2003 ''Jigolo Cinayetleri'' / Mehmet Murat Somer
2003 ''Peygamber Cinayetleri'' / Mehmet Murat Somer
2003 ''Buse Cinayetleri'' / Mehmet Murat Somer
2003 ''Hergele Âşıklar'' / Niyazi Zorlu

04 Aralık 2004 - Gaygaye

9 Ekim 2004 Cumartesi

Gay mıyım?

Eşcinsel olduğumu düşünüyorum.. acaba ne yapmalıyım?

Gay olmak ne demek?

Kendini gey olarak adlandıran erkekler, gerek cinsel ve gerekse duygusal olarak bir başka erkeğe ilgi duyarlar. Erkeklere duydukları cinsel ilgi kendilerine normal ve doğal gelir. Bu duygular ergenliğe girişle birlikte ortaya çıkar ve yetişkinlik döneminde de devam eder. Kimi eşcinseller kadınlara da ilgi duyabilir. Fakat bu kişiler genellikle, erkeklere karşı hissettiklerinin daha yoğun ve kendileri için daha önemli olduğunu söylerler.

Dünya nüfusunun onda birinin gey veya lezbiyen olduğu bilinmektedir. (Kadınlara ilgili duyan kadınlara lezbiyen denir.) Bu, herhangi bir kalabalık grup içinde (mesela okulunuzdaki sınıfta, kantinde veya okul servisinde) birkaç eşcinselin bulunduğu anlamına gelir. Bununla birlikte, kendisi açıklamadıkça, kimlerin eşcinsel olduğunu söyleyemezsiniz. Eşcinseller, toplum içinde rahatlıkla karışırlar. Bununla birlikte diğer insanlardan farklı hissederler.

Eşcinsel gençler, farklı hislerinin nedenini ilk başta belirleyemeyebilirler. Etraflarındaki tüm delikanlılar kızlardan bahsetmektedir. Bu yüzden kendilerini konumlandırmakta güçlük çekebilirler. Ve bir yetişkinle hissettikleri üzerine konuşmaya cesaret edemeyebilirler.

Eğer eşcinselsem bunu nasıl bilebilirim?

"İlk kez eşcinsel olduğumu ne zaman fark ettiğimi hatırlamıyorum. Fakat hatırladığım bir şey var o da: bir erkekle beraber olma fikrinin beni her zaman heyecanlandırdığı" Ahmet, yaş 19

"Baştan beri farklı olduğumu hissediyordum. Arkadaşlarım kızlarla ilgilenirken ben erkeklere bakıyor,kendimi onlarla düşünüyordum. İlkokul yıllarıma kadar geri gidiyor bu duyumlarım." Serdar,yaş 22

"Hiç bir zaman kadınlara gerçek anlamda ilgi duymadım. Ergenlik çağına girdikten sonra ise gey olduğuma kesin karar verdim. Sınıf arkadaşlarıma ilgi duyuyor ve neye benzediklerini merak ediyordum." Cüneyt, yaş 18

"Bilmiyorum... O zamanlar düşünmedim de bunu. Hiçbir şeyin farkında değildim. Tek bildiğim beni çekenin erkek bedeni olduğuydu." Umut,yaş 20

" Bir gün ablamın dergilerinden birini karıştırırken, çok yakışıklı bir çocuğun fotoğrafına rastladım ve... İşte o an anladım." Murat,yaş 20

Cinsel arzularınızın neler olduğunun ismini koyamayabilirsiniz. Kendinizi nasıl adlandırmanız gerektiği konusunda acele etmenize gerek yok. Cinsel kimliklerimiz zaman içerisinde gelişir.

Buluğ çağına giren gençler, bir yandan vücutları gelişirken, bir yandan da seks üzerine yoğunlaşırlar. Cinsel arzuları o kadar güçlüdür ki herhangi bir kişiye veya duruma gerek kalmadan harekete geçer. Fakat kişi, yaşı ilerledikçe gerçekten kime ilgi duyduğunu çözer.

Gerçekten kendini gey hisseden delikanlılar, zaman içerisinde erkeklere olan ilgilerinin netlik kazandığını görürler. Sınıf arkadaşınıza aşık olduğunuzu veya olgun bir erkekten etkilendiğinizi fark edersiniz. Bu deneyimleri haz verici, tedirgin edici veya her ikisinin karışımı şeklinde hissedebilirsiniz.

Genellikle 16 ve 17 yaşlarında geylerin büyük bir kısmı kendilerini nasıl adlandırmalarını gerektiğini düşünürken, bir kısım delikanlılar ise bunu düşünmek için bir müddet bekler.

Eğer gey oluğunuzu düşünüyorsanız kendinize şunları sormanız gerekir:

Rüya gördüğümde veya cinsel fantezi kurduğumda, kahramanlar erkekler mi oluyor yoksa kızlar mı ?

Hiç bir erkeğe ilgi duydum mu? Bir erkeğe aşık oldum mu?

Diğer delikanlılardan farklı mı hissediyorum?

Delikanlılar ve erkekler için olan hislerim net mi?

Eğer bu sorulara net olarak yanıt veremiyorsanız acele etmeyin. Zaman içerisinde daha emin olacaksınız. Ve unutmayın kendinizi nasıl adlandırmanız gerektiğine ancak ve ancak siz karar verebilirsiniz.

İletişime Geçmek

Kendinizi, daha fazlasını keşfetmek için hazır hissediyorsanız işe okuyarak başlayabilirsiniz. Eğer rahatsızlık duymuyorsanız, kütüphane görevlisinden cinsellikle ilgili kitapların bulunduğu bölümü sorun. Eğer kütüphanenizde cinsellikle ilgili yeterli kitap bulamazsanız, büyük kitap evlerinin cinsellik bölümlerini tarayabilir veya internet aracılığıyla yurt dışından sipariş verebilirsiniz. Ve lütfen dikkat edin, eşcinsellikle ilgili kitapların tümü destekleyici değildir.

İnternet yoluyla eşcinsel organizasyon ve topluluklarla iletişime geçin. İletişime geçtiğiniz topluluk size doğrudan yardımcı olabileceği gibi,sizi,size yardımcı olabilecek başka organizasyonlara da yönlendirebilir. Hatta kentinizde bir araya gelen eşcinsel gençler de bulunuyor olabilir. (Bu sitede size yardımcı olabilecek organizasyonların adreslerini "linkler" kısmında bulabilirsiniz.)

Unutmayın, oradaki eşcinseller de bir zamanlar sizin bulunduğunuz yerdeydiler. İç güdülerinize güvenin. Eninde sonunda sizin gibi hisseden birilerini bulacaksınız.

"İlk kez bir başka eşcinsel ile karşılaştığımda, hem heyecanlı, hem endişeli, hem kaygılı ve hem de neşeliydim. Tarif edilemez bir şekilde, yalnız olmadığımı öğrenmenin mutluluğunu yaşıyordum. Benim gibi birisi daha vardı. Ne ile karşılaşacağımı bilememenin verdiği bir kaygı yaşıyordum fakat ilk karşılaşmanın ardından bu endişeler yerini bir gevşemeye ve rahatlamaya bıraktı." Necmi, yaş 22

"Yalnız değildim!En azından bir daha vardı!Beni anlayabilen biri! Yanımdaydı! Konuşuyorduk. Ağlamaya başlamıştım." Sedat,yaş 23

" İlk kez bir başka gey ile buluştuğumda müthiş rahatlamış hissettim kendimi. İnanamıyordum. Bir başka gey ile iletişim kurmuştum. Kendimi mutlu hissediyordum. Ama aynı zamanda da ürküyordum. Sonunda herhangi bir şey yapabileceğimi veya söyleyebileceğimi ama bunun üzerine düşünmeyeceğimi fark ettim." Ahmet, yaş 19

"Uzun zamandır birbirimiz biliyorduk aslında. Ama bir türlü konuşmamıştık bunu. Sonra bir gün bana "ben eşcinselim" dedi. Ne diyeceğimi bilemedim o an. Ağlamaya başladı. Ben de ağlamaya başladım. Nedenini bilmiyordum." Mustafa, yaş21

Seks Yapacak mıyım?

Doğal olarak, cinsel arzularınız için bir çıkış noktası aramayı düşünüyorsunuz. Cinsel yönden sağlıklı bir kişi olmak, açılma sürecine bağlıdır.

Şu an seks yapma fikri sizi ürkütüyor olabilir. Bu herkes için normaldir. Hiç kimse hazır olmadan seks yapmaya başlamamalıdır. Hazır oluncaya kadar, fantezi kurmayı ve mastürbasyon yapmayı tercih edebilirsiniz.

Seks, birbiri ile ilgilenen iki yetişkin kişi arasında olmalıdır. Doğru anın ne zaman olduğuna ise ancak siz bilebilirsiniz.

İster heteroseksüel olsun ister eşcinsel, herkes farklı şekilde seks yapar. Eşcinsel erkekler , mastürbasyon yapmak ( tek başına veya bir partnerle birlikte), oral seks, anal ilişki, öpüşme, coşkuyla kucaklama, masaj yapma ve güreşme gibi geniş bir yelpazede cinsel pratikler uygular. Unutmayın kiminle ne yapacağınıza karar verecek olan kişi sadece sizsiniz.

Peki ya AİDS?

Aktif bir cinsel yaşantısı olan herkes, AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda dikkatli olmalıdır. Eşcinsel olmanız sizi AIDS yapmaz, ancak kimi riskli davranışlarda bulunmanız AIDS'e yol açan virüse yakalanmanıza neden olur. AIDS tedavi edilemez ancak önlenebilir.

AİDS'e Yakalanma Riskini Azaltmak İçin Neler Yapılabilir?

Korunmasız anal ilişkiden uzak durun. Anal ilişki, AIDS'e neden virüsün en kolay bulaşma yollarından biridir. Bu yüzden her ilişkide muhakkak prezervatif kullanın.
Prezervatifi, oral seks yaparken de kullanmalısınız. ( Eğer kadınlarla birlikte oluyorsanız vajinal seks sırasında da prezervatif kullanmanız gerekir)
Kullanma tarihi geçmemiş ve hasar görmemiş lateks prezervatifler kullanın. Prezervatifi ısıdan ve nemden uzak bir yerde muhafaza edin. ( Cüzdanınınz prezervatifi saklamak için uygun bir değildir.) Her prezervatifi bir kez kullanın.
Rezervuarlı prezervatif kullanmaya çalışın. Prezervatifin ucundaki baloncuğu parmaklarınızla sıkıştırarak, prezervatifi sertleşmiş penis üzerine yerleştirin ve sıvazlayarak penis üzerine geçirin. Prezervatifin ucundaki baloncukta hava kalmadığından emin olduktan sonra baloncuğu bırakın.

İlişki sırasında muhakkak su bazlı kayganlaştırıcılar kullanın. Vazelin, el kremi, masaj yağı gibi maddeler kullanmayın. Bunlar kimyasal özelliklerinden dolayı prezervatifin zarar görmesine neden olabilir. Su bazlı kayganlaştırıcılar sadece eşcinsel ilişkiler için değildir. Aynı kayganlaştırıcı, vajina kuruluğu gibi durumlarda heteroseksüel çiftler tarafından da kullanılmaktadır. Aynı prezervatif gibi, su bazlı kayganlaştırıcı satın alırken de eşcinsel olduğunuzu açığa çıkmış olmazsınız.
Boşalma sonrasında dışarıya meni sızmasını engellemek için, sertliğini kaybetmeden penisinizi çıkarın. Bu sırada prezervatifin kaymasını engellemek için, prezervatifi alttan elinizle tutun.

Eğer yanınızda prezervatif yoksa öpüşme, şehvetle kucaklama, masaj yapma ve mastürbasyon yapma gibi penetrasyon içermeyen cinsel aktiviteleri tercih edebilirsiniz. ( Mastürbasyon sırasında deride çatlaklar olmamasına dikkat etmek gerekir)

Erkekler arası cinsel ilişkilerde AIDS'ten korunmak için ayrıntılı bilgi almak istiyorsanız, www.lambdaistanbul.org/AIDSbr/koruma.html ve www.aidsdernegi.org.tr adreslerine bakabilirsiniz.

Kendinizi Sevmeyi Öğrenin

"Kendimi tam olarak tanımlamam zaman aldı tabii. "Kendimle tanıştım, savaştım,barıştım" diyorum şimdi soranlar. Kolay olmuyor tabii. Hele eşcinselliğin bu kadar yok sayıldığı bir toplumda." Serdar yaş 22

"Ailem bir yandan arkadaşlarım bir yandan... Ama içimden gelen sese kulak vermemezlik edemezdim. Hem insan ben eşcinsel değilim diyince değişmiyor hiçbir şey. Şimdi o günleri düşününce gülüyorum yalnızca. Eşcinselliğimi seviyorum." Bülent yaş 25

"Teyzem lezbiyendi ve ben gey olduğumu fark etmeden önce, teyzemden eşcinsel olmanın kötü bir şey olmadığını öğrenmiştim." Aykut yaş 19

"Gerçekleri kabul ettim. Bunun anlamı eşcinsel olduğumu inkar etmemek ve olmadığım biri gibi davranmamak" Ahmet yaş 19
Gey olduğunuzla yüzleşmek o kadar kolay olmayabilir. Sonuçta hepimiz eşcinsellerle ilgili yanlış bilgileri, korkunç fıkraları dinleyerek ve medyada karikatürize edilmiş eşcinsel tiplemelerini izleyerek büyüyoruz. Bunun dışında insanlar bilmedikleri ve anlamadıkları şeylerden korkma eğilimindedir. Bazı kişiler de lezbiyen ve eşcinsellerden nefret eder. Bir çok insan da lezbiyenlerle ve geylerle bir arada olmaktan rahatsızlık duyar.
Tüm bütün bunlarla karşılaştıktan sonra hislerinizi değil etrafınızdakilerden, kendinizden bile saklamanıza şaşmamak gerekir.
Normal olmadığınızı düşüyor olabilirsiniz. Bu arada diğer insanların sizin duygularınızı öğrenmesini engellemek için elinizden geleni yapıyorsunuz. Diğer insanların ne düşüneceğini önemsediğiniz için etrafınızdaki diğer eşcinsellerden kaçıyor da olabilirsiniz.
Güvende olma pahasına saklanılan gerçekler,kişiye sadece acı ve yalnızlık hissi verir.

Kendi duygularınızı inkar etmenin faturası daha ağır olabilir. Bu hislerinizi bastırmak için uyuşturucu veya alkol kullanmış olabilirsiniz. İntihar etmeyi aklınızdan geçirmiş olabilirsiniz. Fakat bunlarla başa çıkmanın en etkili yolu bir yardım almaktır. Eşcinsel grupları ile bu konuda temasa geçebilirsiniz.

Kime Söylemeliyim?

"En yakın kız arkadaşıma tabii? Hepimizin birer tane yok mu?" Serdar yaş 22

"Yalnızca uzun zamandan beri tanıdığım ve hoşgörü sahibi olduğuna inandığım kişilere eşcinsel olduğumu söylüyorum. Bu kişilerin benim özel yanımı bilmelerinin önemli olduğunu düşünüyorum" Birkan yaş 18

" Madem ki normalim neden nasıl hislerimi saklayayım? Fakat birisine açılmadan önce bu konuda rahat olduğunuzdan emin olmanız gerekir' Necmi yaş 22

"Ben sadece, beni reddetmeyeceğini bildiğim, kim olduğumu bilerek beni kabul edeceğine ve beni heteroseksüel olmaya zorlamayacağına inandığım kişilere söylüyorum. Etrafımdaki kişileri ilk önce test ediyorum ve ardından onlara söyleme riskini almaya değip değmediğine karar veriyorum." Can yaş 19

"İnsan iki kere düşünmeli. Hayati bir hata olabilir belki açılmak,umulmadık tepkilerle karşılaşabilir insan. Açılmak isteyen eşcinseller arkadaşlara söyleyecekleri insanı iyi seçmelerini öneririm." Suat yaş 20

Gey gençler yaşları ilerledikçe kendileri hakkında daha rahat olmayı öğreniyorlar. İçinizde, derinlerde bir yerdeki sesi dinlemeye ve gey olmanın gerçekte ne olduğunu öğrenmeye başladıkça siz de cinselliğinizle ilgili daha rahat olmaya başlayacaksınız. İşte bu sürece dolaptan çıkma veya açılma denir.

Açılmanın ilk adımı kendinize gey olduğunuzu söylemenizdir. Bundan sonraki adımda, sizi anlayabilecek birine söyleme ihtiyacı hissedersiniz. Bu kişi bir arkadaş veya bir yetişkin olabilir. Daha sonra ise, gerek arkadaş olmak gerekse daha özel ilişkiler kurmak için diğer gey çocuklarla tanışma ihtiyacı doğar. Kimi gey çocuklar ailelerine de açılma başarısını gösterirler.

Ailenize açılmaya veya açılmamaya, açılacaksanız bunun ne zaman olacağına karar verecek kişi yine sizsiniz.

Bir çok kişi, buna aileler de dahildir, eşcinselleri anlamazlar ve bu kişilere açılmak zor olabilir. Bu yüzden başlangıçta kime açılıp açılmayacağınıza karar verirken dikkatli olun.

Fakat önemli olan kendinize dürüst olmanızdır. Kişinin kendini inkar etmesi zarara yol açar. Buna rağmen kendini kabul etmesi ise yine kendisine kazandırır. Bir çok çocuk açıldıktan sonra daha sakin, mutlu ve kendinden emin olduklarını ifade ediyorlar.

"İnsanlar ne derse desin, sen normalsin. Tanrı seni böyle yarattı. Eğer dine inanmıyorsan, doğdun ve bir hayatın var ve eşcinsel olman da hayatının bir parçası" Dinçer yaş 19

"İnandığın şey için diren ve nefret üreticilerinin tıraşlarına kulak asma. Kendinden emin ve onurlu ol" Can yaş 19

"Çok zor. Ama önemli olan zoru başarmak. Kendini tanımak ve sevmek gerek önce" Serdar yaş 22

*Bu broşür BAGLY (Boston Area Gay and Lesbian Youth) 'nin yardımıyla Kevin Craston ve Cooper Thompson tarafından yazılmış legato oluşumlar içerisindeki öğrenciler tarafından Türkçe'ye çevirilip,Türkiye şartlarına adapte edilmiştir.

Eşcinsel Belediye Başkanı

Jason Welt, 27 yaşında bir boyacı. Aynı zamanda Amerika'nın New York eyaletindeki New Paltz'ın belediye başkanı. Manhattan'a 140 kilometre uzaklıkta, 6 bin kişin yaşadığı ufak bir kasaba burası.

Üniversite yıllarından beri gerçek bir aktivist West. Kendi deyimiyle nerede bir protesto, nerede bir gösteri olsa hep en başta bulunmuş bir mücadele insanı. Öyle ki bu ufak kasaba bile bütün Amerika'yı karıştırması için yetmiş West'e. Şimdi Amerika'da herkes New Paltz'ın bu aykırı adamını konuşuyor.

Onun herkesin dikkatlerini üzerine çekmesine neden olan şey, gaylerle ilgili yaptığı yuva kurma planları. Vietnam Savaşı'na, Irak'ın işgaline ve kürtajın yasaklanmasına karşı çıktığı gibi evliliğin sadece karşı cinsle yapılan bir anlaşma olmasına da karşı. O yüzden gay çiftlerin de birbirleriyle evlenebileceklerine inanıyor. Dahası, nikah kıyıyor, gay çiftleri dünya evine sokuyor.

West, uzun süredir aklında olan gaylerin de birbirleriyle evlenebilecekleri fikrini belediye başkanı olduğunda hayata geçirmeye karar verir. Zaten sürekli hukuk kitapları okuyan biri olduğundan yasalara aşinadır ve araştırmaya başlar. Bir boşluk bulmuştur. Geçen yüzyıldan kalma kanun "yapılabilir" demiyordur ama "yapılamaz" da demiyordur.

Tam o sırada Massachusetts Yüksek Mahkemesi gay evliliklerinin lehine sayılabilecek bir karar verir. Bir hafta sonra da eyalet yasaları uyarınca San Francisco'da ilk gay evliliği yapılır. Başkan Bush, sürecin önüne geçmek için gaylerin evlenmesini önleyecek bir anayasal düzenleme başlattığı sırada, West zaten uzun süredir aklında olan bu iş için acele etmesi gerektiğine karar verir.

Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği'ni arar önce. Niyetini anlatır. "Böyle böyle ben burada gayleri evlendireceğim, haberiniz olsun bana destek verin" der. Ardından hukuk bürolarını arar ve "Ben kanunda bir boşluk buldum. Belediye başkanı olarak hemcins kişileri de evlendirebiliyorum. İsterseniz araştırın" der. Ve kasabada belediye meclisine bile haber vermeden işe koyulur.

Alelacele, daha önceden tanıdığı ikisi de erkek olan Billiam van Roestenberg ve Jeffrey S. McGovan çiftine gider. "Bakıyorum ne zamandır seviyeli bir ilişkiniz var sizin. Gelin ikinizi evlendireyim" diye bir teklif götürür.

Daha nasıl olacak diye tartışırlarken kasabanın parkına bir sahne kurdurtur. Üstüne birkaç sandalye. Kiralık smokinler. Hızla hazırlanan bir pasta. Derken kısa bir tören ve ardından elektronik bir piyanonun fonda çaldığı Beatles'ın Imagine'i eşliğinde ilk dans.

West 2004'ün 27 Şubat'ında ilk gay nikahını kıymıştır bile. Kendisi için de bir milat sayılacak olan bu çifti o kadar çok benimsemiştir ki, yeni evlilerin evini bile boyar heyecandan.

West, araladığı kapıdan ne kadar çok gay çift geçirirse bu işin o kadar kolay kabul edileceğine inanır. Bir ayda 25 gay çiftin hayatını birleştirir. Ama Amerikan demokrasisinin muhafazakar çarkları West'i fark etmekte geç kalmaz. Eyalet mahkemesinden çıkan bir karar ile nikahlar durdurulur ve West hakkında izinsiz hemcins evlendirmekten hapis istemiyle dava açılır.

West için yaptığı bu şey aslında herhangi bir sivil hak mücadelesinden farklı değil: "Tarih bilmek, bu mücadelenin nerelerden geldiğini kavramak zorundasınız. Aktivizm 60'larda başlamadı. 30'larda işçi hareketi, geçen yüzyılın başında anarşizm, 1880'lerde popülizm, ondan öncede Amerikan İç Savaşı ve Toparlanma dönemi vardı. Bizim burada yaptığımız hep bu mücadelelerin devamı. Daha farklı değil."

West, peşinde koştuğu idealler nedeni ile başta gayler olmak üzere pek çok kesimden övgüler alırken, muhafazakar Amerikalılar ise West'i topa tutuyor. Oportünist, ünlü olmaya çalışan, kurnaz, ne dediğini bilmeyen cahil çocuk, kızgın Amerikalıların West'e yakıştırdıkları sıfatlardan sadece birkaçı.

Ancak kendi kasabası New Paltz'da halk onu şimdiden bir kahraman gibi görüyor. Kasabanın biracısı, West için özel bir bira üretmiş örneğin: "Hapishaneden çıkış birası". 24 yaşındaki kız kardeşi ise, ona yöneltilen eleştiriler için abisine haksızlık yapıldığını düşünüyor.

Eşcinsellikle İlgli Tarihsel Yanlışlar

Eşcinselliğin tarihi konusunda da epeyi yanlış inanç dolaşır ortalıkta. Örneğin, antik Yunan'daki eşcinsellik konusunda duymadığı şey kalmayan günümüz insanı eşcinselliği yalnızca antik Yunanlıların sosyal açıdan kabul edilebilir buldukları izlenimine kapılabilir. Aslında antik Keltler, Almanlar ve Persler de bunu görmezden geldiler ya da hoşgörüyle karşıladılar. Ancak, her toplumda eşcinsellik büyük ölçüde askeriyenin kaymak tabakasıyla sınırlı kaldı. Yunanistan'da eşcinsellik MÖ yaklaşık beşinci yüzyılda azalmaya başladı ama bunun nedeni ahlakçıların bu işi kötü olarak nitelemeleri değildi. Azalmanın nedeni aristokrasiden kaynaklanıyordu ve beşinci yüzyıl da (Demokrasi Çağı) aristokrasinin yüzyılıydı.

Eşcinselliğe ilişkin diğer bir yanlış inanç da daha yeni ortaya çıkmaya başladığıdır. Aslında, günümüzde giderek artan oranda eşcinsel, geçmişe kıyasla cinsel kimliğini daha kolay açıklayabiliyorsa da, on yedinci yüzyıldan itibaren insanlar kendilerini eşcinsel olarak adlandırmaya başladılar. O tarihte, kente denizcilerin doluşmasına yol açan modern İngiliz donanmasının doğuşuna bağlı olarak özellikle Londra'da bir eşcinsel alt kültürü ortaya çıkmaya başladı.

Londra'daki eşcinsel kulüplerine gitmek istemeyen İngilizler, on sekizinci yüzyıldan itibaren, kıta Avrupa'sındaki benzer kulüplerde eğlenebiliyordu. Tarihçiler Fransa, Hollanda, Almanya ve İtalya'da "homo-erotik kulüp" adı verilen yerler buldular. Görünüşe bakılırsa İngiliz eşcinseller kendi ülkelerinden ziyade Avrupa'daki bir eşcinsel kulübe gitmenin daha az risk yarattığını düşünüyordu. Büyük Avrupa turunun "büyük" olarak adlandırılmasının nedenlerinden biri de İngilizlerin cinsel isteklerini Avrupa'da İngiltere'ye kıyasla daha kolay doyurabilmeleriydi. Eşcinsel olanlar kadar olmayanlar için de geçerliydi bu durum.

Aslında, eşcinsellik antik Yuna-Roma dönemlerine kıyasla günümüzde daha rahat yaşanıyor. Ama Avrupa'nın en önemli tarihsel kişilerinden bazıları açıkça eşcinseldi. İngiltere'de Aslan Yürekli Richard ve II. Edward her açıdan tam bir eşcinseldi, en azından kendi çevrelerinde. Fransız I. Philip de öyle. Hatta aşığını kardinal olarak bile atadı Philip. (Papa II. Urban'ın bu ilişkiden haberdar olduğu söylenir.)

Eşcinsellik Batı'da en azından İsa'nın doğumundan sonra kuşkuyla karşılanmıştır ama hep tehlikeli görülmemiştir. Yale Üniversitesi'nden Profesör John Boswell, bu konudaki öncü çalışmasında, Hıristiyanlığın ilk beş yüz yılı içinde eşcinselliğin epeyi hoş görüldüğünü saptar. "Hıristiyanlık iki yüzyılı aşkın bir süredir devlet dini olmasına rağmen" Roma İmparatorluğu ancak MS altıncı yüzyılda eşcinsel davranışı yasadışı ilan eder. Profesör Boswell'e göre, Orta Çağ'ın ilk dönemlerinde eşcinsellik zinadan daha hafif suç olarak görülürdü. Örneğin, sekizinci yüzyılda, Papa Aziz II. Gregory'nin, papazlara ava gittikleri için verdiği ceza eşcinsel ilişkiye kıyasla daha şiddetliydi. (Kefaret cezası eşcinsel ilişkiye girilirse bir yıl, ava gidilirse üç yıldı.) Eşcinsel ilişkiye yönelik açık ve şiddetli düşmanlık geleneği on ikinci yüzyılda başlar. O dönemde, eşcinsel davranışın halkın gözündeki imajı "varlıklı azınlığın, şiirlerde anlatılıp dalga geçilen kişisel tercihi olmaktan çıkıp tehlikeli, sosyal hayata ters düşen günahkar bir sapıklığa" dönüşür.

Bu arada, Eski Ahit'te eşcinselliğin şeytan işi olduğuna ilişkin bir söz yoktur. Eşcinsel davranışlardan tek bahseden Levi'de ise, İncil bu eylemi "iğrenç" olarak nitelendirir. Ama iğrenç kişiler şeytan değildir. John Boswell'e göre iğrençlik, "Domuz eti yemek ya da adet döneminde cinsel ilişkiye girmek gibi Musevi ibadetine ters düşen bir şeydi."

İşin dikkat çeken bir yanı şu ki, Yahudilerin katledilmesi eşcinsellerin katledilmesiyle aynı dönemde başlamıştır. Tarihte olayların gelişme tarzı böyle olmuş hep. Örneğin, Naziler Yahudilerin yanı sıra eşcinsellerin de peşine düşmüşler ve 220 binden fazla eşcinseli öldürmüşlerdir.

Nazilerin üst kademelerinde çok sayıda eşcinsel bulunduğu söylenir ama görünüşe göre sayıları sadece bir taneydi: Ernest Röhm, SA komutanı. Ve Hitler, 1934'te Uzun Bıçaklar Gecesi'nde ortadan kaldırır onu. Röhm, serseri Kahverengi Gömleklileri sıkı birer savaşçıya dönüştürmede faydalı olduğu sürece hayatta kalmıştır.

Richard Shenkman
Tarihin Büyük Yalanları